Ahilerle yeşeren şehir Kırşehir

A -
A +
Yazın bunaltıcı sıcağında seyahat etmektense, kış vakti dolaşmak sanki daha güzel. Çocuklar duymasındaki Seyyar Tayyar gibi "ben buldum" diyeceğim inanmayacak kimse. 
Ankara'da Bağlum toprağına yüz sürdükten sonra, Kırşehir'e doğru yola çıkıyoruz. Derler ki, bir şehre bir Allah dostu gelir, o belde o velinin bereketiyle maddi-manevi ayağa kalkar. İşte Bursa, İşte Konya, işte Aksaray, İşte İstanbul ve işte Kırşehir... Ahi Evran hazretlerinin feyzi bereketi hissediliyor. 
Kırşehir, huzur ve sükûnetin ete kemiğe büründüğü bir diyar. Beş bin yıllık tarihinden bahsedilir. En kalıcı izler ve eserler Selçuklulardan. 
Yörenin gezmeden geçilemeyecek zenginlikleri var.  Kırşehir Müzesi, Keçi ve Ömerhacılı Kale Kalıntıları, Melik Gazi ve Âşık Paşa Türbeleri, Kesikköprü, Kervansaray, Karakurt Baba, Keçi Kalesi, Kuş Kalesi, Terme Kaplıcası ve daha neler neler.

MUCİBİNCE AMEL OLUNA
Bakın Ahi Evran hazretleri deyince orada biraz durmalı. Büyük veli daha iş ahlâkı, markalaşma, çalışan ve işveren hakları gibi mevzular dünya gündeminde yokken altı çizilesi şeyler söylüyor ve tatbik ediyor. Ki bugün bile o kaliteye ulaşabilmiş değiliz hala.
Esnaf, mamulü kendisine yaptığı kalitede yapıyor, hısım akrabaya verdiği fiyattan satıyor. Sevgi, saygı, hakka hukuka riayet...  Hâsılı ahilik düsturları sanat ve ticarete güzellikler katıyor. 
Ahi Arapça menşeli bir kelime manası "kardeş". Ahilik kardeşlik demek oluyor. 
Kardeşlik... 
Ne güzel bir kelime ama...
PAPUCU DAMA
Garibin biri çarşıdan bir çarık alıyor ayağına. Sökülüyor mu yırtılıyor mu bilmiyoruz ama geri getiriyor, iade etmeye kalkıyor.
Satıcı pek yanaşmıyor, alırsın almazsın derken sesler yükseliyor. 
Esnafın ileri gelenleri derhal vaziyete el koyuyor. Malı inceliyor beğenmiyorlar, ücreti de makul bulmuyorlar ayrıca. 
Öyleyse. 
Tiz pabuçları dama atıla!
Dükkanı boşaltıp yığıyorlar çatıya. 
Zikrolunan ustanın bir daha o şehirde esnaflık yapması mümkün mü? 
Mecburen tası tarağı topluyor. 
Ahilik özetle 14. asırda kurulan bir esnaf teşkilatı, azaları tasavvuf pınarlarından feyz yudumluyor. Gönül almak, dost kazanmak paranın önünde tutuluyor. 
Mahir ustalar mutlaka çırak kalfa yetiştiriyor, sanatın sırlarını mezara götürmüyor, gençlerle paylaşıyorlar. 
Delikanlılar fütüvvet saflarında toplanıyor, kadınlar Baciyan-ı Rum çatısı altında buluşuyor. Ben değil biz diyorlar, adeta başkaları için yaşanıyor.
EYVAH SOYULDUK!
Seyyah İbn-i Batuta Anadolu'da bir grup silahlı tarafından yolu kesildiğinde "eyvah" diyor "soyulduk galiba!" 
Sonra bir başka grup çıkıp geliyor, dizginlere yapışıp atını sürüklemeye başlıyor. İki taraf arasında münakaşa kopuyor, sesler ayyuka çıkıyor. 
"Tamam" diyor, "malımızı paylaşamıyorlar herhalde, ister misin bir de hapsetsin fidye koparmaya kalksınlar." 
Hakikat şu ki ilk gelenler Ahi Sinan'ın sevenleridir, misafiri yolda karşılamış yedirip içirmek için götürmektedirler dergaha. Diğerleri Ahi Duman'ın adamlarıdır, "misafirleri hep siz mi ağırlayacaksınız, bir sefer de bizim tekkede kalsa n'olur" demektedirler muhataplarına.
İbn-i Battuta iki grubun da gönlünü yapacak, Anadolu insanının ilmine ameline ihlasına hayran olacaktır.  Bunu uzun uzun dökecektir sayfalara.  
Kırşehir ariflere, velilere ev sahipliği yapıyor ki Hacı Bektaş-ı Veli,  Ahi Evran ve Aşık Paşa hazretlerinin tesiri ayan beyan hissediliyor. Zaten o yıllarda kültür ve ilim merkezi haline geliyor, Anadolu'ya kandil oluyor. 
ANADOLU'NUN KALBİNDE
Kırşehir Kutalmış Oğlu Süleyman Şah zamanında Anadolu Selçuklularına bağlanıyor. 
Yavuz Sultan Selim döneminde ise, Osmanlıların eline geçiyor. 
Şehir pek çok medeniyete ev sahipliği yapıyor ama öncelikle Türk izi taşıyor. Doğrusu ecdat mührünü yaman vuruyor. Kırşehir Anadolu'nun tam ortasında doğudan batıya kuzeyden güneye gidenler mutlaka uğruyorlar buraya. "Cacabey Camisi" de tam Kırşehir'in ortasında. 
Burası bir medrese aslında. Düşünün o yıllarda astronomik hadiseleri inceliyor, roketle fezaya çıkmanın yollarını arıyorlar. 
Medresenin de tam ortasında minik bir kuyu var. Bu kuyudan şakuli cihette yükselirseniz üzerinizde bir kubbe göreceksiniz. Merkezinde bir boşluk bulunuyor. Buradan yıldızların hareketlerini izliyor ve hesapları geçiriyorlar kayda.

CEVİZİN HASI BURADA 
Şehrin ekonomik faaliyetlerinin temelinde tarım var. Bir zamanlar güçlü bir sektör olan bakırcılık eski tadında değilse de, Uzunçarşı'da zevkli parçalar bulabiliyorsunuz  pekala. 
Keşkek her yerde yapılır ama Kırşehirliler bu mevzuda iddialılar. "Pekmez"i de pek meşhur. Hatta halk birbirine "pekmez akıllım" diye hitap ediyor. "Ama bunlar yemek değil" diyorsanız tavsiyem , "Tandırda çömlek" ve "Çömlekte kuru fasulye" olacaktır dostlara. 
Yine Kırşehir deyince, ağız tadına düşkün olanların aklına çömlek paça, madımak, topalak, kesme aşı, lepe, pancar çırpması, kürt pilavı, sündürme, ayva dolması ve et yahnisi geliyor.
Geçen sene don olmuş pek ceviz alamamışlar,  ancak mübarek ağaç bu iklimi, bu toprakları seviyor. 



UZAY ÜSSÜ GİBİ
Selçuklu'nun Kırşehir emiri Nureddin Cibril bin Cacabey ilim ve sanata çok önem verdi. Onun devrinde Kırşehir'den çok talebe yetişti. Cacabey Medresesi'nin kubbesi delik, tam altında bir kuyu bulunuyor. Müderrisler kuyunun durgun suyundan fezadaki hadiseleri izler, hesaplarını yapar kayda geçerlerdi. 

BABACAN VALİ
Kırşehir  Valisi Necati Şentürk, babacan ve mütevazı tavrıyla yeni Türkiye'ye yakışıyor. Kırşehir'i dünya markası yapmak için heyecanla çalışan Valimiz,  Ahi Evran Hazretleri gibi değerlerimizin yurt dışında da tanıtılması gerektiğine inanıyor. 
HAZIRLAYAN: AHMET SIRRI ARVAS
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.