Toprak ol toprak gül bitsin sende...

A -
A +
Haşa yaratmak kim biz kim? Yazarken nefes aldıran, kanını dolaştıran, elini oynatan kim? Hem o istidadı, o ilhamı kim bahşetti sana? 

Hattat Fuad Başar anlatıyor...
Yazının sadece görünen kısmıyla uğraşana grafiker derler. İslam sanatı bundan münezzehtir haşa. Arkasında derin, esrarengiz bir alem vardır, hattatın iç hali de akseder yazıya. Bazı yazılar net, temiz, keskin ama ruhsuzdur. Kokulu gül başka, plastik taklidi başka. Biri teyp dinleyerek yazmış, öbürü ağlaya ağlaya...
Rivayet bu ya padişahın kasrı yanıyor, tulumbacılar telaşta. Köşk sultanın umurunda bile değil, "Kuran-ı kerimi kurtarın" diye haykırıyor adamlarına. Nereye kurtarıyorsun çatı çökmek üzere, çıtır çıtır ahşap bina.
Konak yanıyor, sönüyor. Külleri molozları eşeliyorlar Aaaa zikrolunan Mushaf-ı şerif sapasağlam ayakta.
Tiz bulun bunu yazan hattatı bana!
Buluyorlar. "Hattat nedir bunun sırrı?"
Bilemem efendim, lakin boy abdesti almadan oturmadım yazıya.
YA RAHMAN, YA RAHİM!
İs Eğrikapı'da çıkarılır, Bayezid'e gider, mürekkepçi esnafı Arap zamkıyla dövmeye başlar. Takriben yarım milyon darbe vurula ki kıvamını bula. Esnaf Esma-i hüsna'yı vird edinir, misal  "Ya Rahman, Ya Rahiiim. Ya Kaviyyu, Ya Kadir" der, her nefese bir tokmak. 
İşte o ihlâs bizi buralara getirdi. İşin ruhu malzemeye sinecek. Sanat ruhtur zira. Yoksa programlarsın bilgisayar da yapar. Bas tuşa yazıcı tarasın, git çıkış al. Peki hat diyebilir miyiz ona?
Yakut-ı Mustasımi'nin binbir Kur'an-ı kerim yazdığı söylenir, ancak bunlar nerede bilinmiyor. Gelgelelim Şimşir Hafız ömrüne 456, Konyalı Hafız Muhammed ise 500 mushaf-ı şerif sığdırıyor. Bunlar belli, sağda solda rast geliniyor. Ramazan-ı şerif başladığında eline kalemi alıp, bayram sabahı Kur'an-ı kerimi bitiren hattatlar var. Her güne bir cüz, 30 sayfa. Zor yazılır ama yazılır. Bir gün beni Sahhaf İbrahim Manav çağırdı, sabahın erken vakti. "Hele gel şu Kur'an-ı kerime bir bak!"
Gittim el ebadında bir Mushaf-ı şerif, hususi bir üslubu yok, cildi de alımlı sayılmaz. "Eee" dedim "ne var yani bunda?"
Ketebesini açtı. "Ben falanca oğlu filan bu Kur'an-ı kerimi yazmaya başladım sekiz (yazıyla yazmış)  saat sonra tamamlamak nasip oldu elhamdülilllah!" Hafızlara sordum, hocam başlasanız seri olarak ne kadar zaman da hatim edebilirsiniz.
Düşündüler taşındılar: "Taş çatlasa 10 saat!"
Demek ki bu ayrı bir ikram, zaman içinde zaman.  

BİZ KİMİZ Kİ?
Biz "kün" emri ile var olduk. Allah'a tabi olacağız, takdir ondan.
Ben yaptım demek ne büyük cüret.  Hele hele yarattım. Sen neyi yaratıyorsun, nefes aldıran verdiren, damarında kanı dolandıran Cenab-ı Mevla.
Günümüzde ibda, ihdas, icat kelimeleri birbirine karışmış, milletin ağzında bir yaratmadır gidiyor. Yaratmak sadece Allaha (Celle celalüh) mahsustur. Hattata kibir yakışmaz. İblis bir kere kibirlendi ebediyen tart oldu. Ya her gün kibirlenenin hali ne olacak? İslam yazısı böbürlenenin burnunu sürter. İçinden bile geçirsen o yazı elinden alınır, şimdi anlatmayayım garip şeyler yaşadım bu hususta. 
 "Rabbim lütfetti, eser hitama erdi" diyeceksin. Boynun bükük olacak daima.
Batılılarda (bilhassa resim ve heykelle uğraşanlarda) kibir hakim. Haydi kalkın alkışlayın, çok da para verin ki, kapris yapayım. Bakıyorsun sonu buhran, İslam sanatında ise inşirah (ferahlık) var. Müslüman her şeyi Allahü teâlâ'dan bilir. Kendini çeker aradan.
Hattat Hamid hocam kendinden "bu naçiz" diye bahsederdi, gidin bakın Sultanahmed'e mimarının imzasını bulamazsınız kapıda. Bazı hattatlar ketebe yazmaz, tarih atmaz. Tezhipçi zaten imza koymaz, ciltçi ona keza. Bizim de alnımızın derisi çatlar bu eser 
kimin acaba?


DİLİ OLSA DA KONUŞSA
Hattat Hamid, Cağaloğlu yokuşunda Reşitbey Handa mütevazı bir odada kalırdı. Atölye, büro, barınak hep bir arada. Soğuk kış günleri paltosuna bürünür yazardı. Hat sanatı o harabede canlandı desek yalan olmaz. 

Başarılı erkeğin arkasında...
Sanatkâr ya bekâr olacak ya da "eşi, işinden anlayacak!" Hanım tavır koyarsa bitersin. Diyelim gecenin vakti aklına bir istif düşmüş, hemen çalışmalısın, unutursun yoksa.
Şimdi kalkacaksın, abdest alacaksın, şıngırtı tıngırtı, tabii hanım arkanda olursa.
Esma İbret, iz bırakan hattatlarımızdan biri. Bir gün beyi Mahmud Celâleddin geliyor, yüzünden düşen bin parça.
Efendi hayırdır inşallah?
Ya filanca paşa bir Delail-i hayrat istedi, vaktim de yok, bilmem ne demeli ona?
Efendim ben sizinkilere bakarak bir tane yazmıştım, beğenir ve münasip görürseniz  verin paşamıza.
Bir bakıyor mükemmel, zaten kendi talebesi, üslubunu kapmış adeta.
İşte böyle bir hanım var ya, sanatkârı uçurur evelallah!
Mustafa Düzgünman akşama kadar çalışır, bırakır, kalkar. Süheyla teyze tek tek su ilave eder ki teknenin ayarı kaçmaya. Ebru işi netameli, ortalığı siler, süpürür, toplar. Alpaslan'la birlikte Mustafa Hocaya iş göstermeye gideriz. "Benim ekspertizim hanımdır" der, "o beğendiyse tamam!"
O günlerde yeni boyalar bulmuşuz, alışılmadık tonlar. Yenge hanım çok beğendi. "Ayol Mustafa bunlar seni geçti mi ne?"
Nasıl olduk anlatamam, kızardık bozardık, de ki pancar.
Şöyle tesbihini gerdi, "Hanım hanım bana bak! Elli yıllık ebrucu var karşında!"
Dedim eyvah azar geliyor.
"Bunca yıldır iki tane eser vermişim, o da bu çocuklar! Ben inanıyorum ki öğrendikleri üslup üzere giderler, bozmazlar."
Sanatta keyfilik yok, kainatta her şey kanuna tabi, dışına çıkarsan "kanun dışı" olursun. Geliştirmeli mi? Geliştirmeli. Ama ıslah başka, ifsat başka. 
VURGUNUM NUNA
En çok sevdiğim harf nun! Nun da çok sırlar var zira. Kalem suresi nunla başlıyor. Allahü teala nuna kasem ediyor.
O gün Kütahya Seyyid Ömer linyit ocaklarında ekskavatör bozulmuş, gece çalışamıyorlar. Sabah baksalar mükemmel bir yazı çıkmış kömür katmanları arasında. Müzeye kaldırmışlar, gittim gördüm,  vuruldum nunlarına. Biz İslam harflerinin çok olsun 20 asır evvelini biliyoruz, peki o kömür havzası? En az 3,5 milyon yıllık ben daha ne diyeyim sana!
Hazreti Yuşa'nın babasının ismi de Nun'dur bu arada.
Biliyor musun insanın ismi cisminden önce tayin ediliyor. Molla Mustafa, Buhara taraflarından gelen bir garip Amasya'da dolanıyor. Hızır Aleyhisselam görünüyor. "Evladım evlensene!"
-Param yok, kim varsın bana?
-Filan yerde saliha bir kızcağız var, onu al. Allahü teâlâ size bir oğul verecek, adını "Hamdullah" koy, unutma.
O kim biliyor musun?  Aklam-ı sittenin mimarı, sultanların hocası: Şeyh Hamdullah!
YER Mİ MASA MI?
İnsan işine 25 dakika yoğunlaşabilir ancak, eğer yerde oturursan ayakların uyuşur ve mecburen kalkarsın ayağa. İşte bu fasılalar hatalarını görmene, zihnini toparlamana yarar. Lakin masaya çökersen kalırsın, saatler geçer oradasındır hâlâ.
Sanatın bir de sağlık yönü var. Hazret-i Ali efendimiz, "Men ehabbe kelimetahu, len yektub badel asr" kim iki kelimesini (gözünü) severse ikindiden sonra yazmasın buyuruyor. Neden? Işık azalacaktır zira.
Hele günümüzdeki ampuller felaket. Alternatif enerji kesintisiz değil malum, bir yanıyor, bir sönüyor. Biteviye pırpır ediyor.  Halbuki mum ışığı, kandil, çıra yeknesak!
KAĞITHANE'YE KARŞI
İmam-ı Birgivi Hazretleri bir defa olsun ayaklarını uzatmamış Yalova'ya.
Sormuşlar: Niye?
Çünkü kağıt imalathaneleri var orada.
Ispartalı Tevfik Efendi 121 Kur'an-ı kerim yazmış, kamışlarının yongalarını saklamış kenarda. Vasiyeti var: "Gasil suyum bununla ısıtıla!"
Beşiktaş galeride karma bir sergi düzenleniyor eskiler yeniler bir arada... Bizim uyanıklardan biri turistlere "gezin bakalım" diyor, "hangisini beğeneceksiniz söyleyin bana?" Bütün parmaklar dördünde buluşuyor. Şu! Şu! Şu! Ve şu!
Bakıyorlar Şeyh Hamdullah, Hafız Osman, Karahisari ve Mustafa Rakım.
Yazıdan anlamaları mümkün değil.  Peki ne buldunuz onlarda?
-Bilmiyoruz, kucaklıyor âdeta...
Elleri mi daha düzgündü, gözleri mi daha keskindi? Yoksa vakıf mıydılar yazdıklarının sırrına?
Sanat insanı adam eder, adam dediğin sever, sevdirir, naz çeker.
Gıybet etme, heves kırma, nefsine uyma! Cenab-ı Hakk hepimizi görüyor zira!
Çenemizi çalıştıracağımıza elimizi çalıştıralım, atıp tutacağımıza dua edelim arkadaşlarımıza.
Önümüz toprak sonumuz toprak. Ah bir de arada çamurlaşmasak!
Mustafa Düzgünman disiplinli bir insandı, gelgeç hevesliler yapamazdı onunla. On yıl gittim geldim, icazet aldım sonunda.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.