Nerede o eski Filibe

A -
A +
17. yy'da Filibe'yi gezen Evliya Çelebi 53 cami,  3 medrese, 70 mektep, 8 hamam, 11 tekke, 7 dârülkurrâdan bahsediyor. Bugün sadece 2 cami bir mektep ayakta duruyor.
ugün Bulgaristan'ın sınırları içerisinde İstanbul kadar köklü bir beldedeyiz... Filibe'de!
Eski adı Philippopolis, yani Filip'in şehri.
Peki Filip?
Kral II Filip canım. Hani ünlü Makedonyalı İskender'in pederi.
Haşmetlileri bundan 24 asır evvel Meriç'i ayaklar altına alan üç sivri tepeyi gözüne kestiriyor. Buraya bir şehir kurduruyor.  
Üç... Tepe... Şehir...  O sıralar Trimonthium deniyor...
Romalılar ihtişamı sever malum, abartıyorlar. Şehir büyüyor, gelişiyor, yandaki tepelere taşıyor.
Bir ara Hunların eline geçiyor (444), sonra Justinianus (527-565) sil baştan imar 
ediyor.
VII. yüzyılda Slav istilasına uğruyor, yine Doğu Roma derken Haçlı istilaları... 
Onarılıyor, ayağa kalkıyor, 1204'te tekrar Haçlı yağmasına maruz kalıyor.
Bir süre Bizanslılar, Bulgarlar ve Haçlılar arasında el değiştirip duruyor, sabah kalkıyorsunuz surdaki bayrak değişmiş, muzafferler kapı kapı dolanıp adam 
ayıklıyor.
İşte bu kaos Türklere yarıyor, Filibe bila kayd-u şart Lala Şâhin Paşa'ya teslim oluyor (1361).
HOŞGÖRÜ DENİNCE...
 Osmanlılar Filibelileri hoş tutuyor, halk yine evinde barkında oturuyor, kiliseleri kendilerine kalıyor. Şehir serpilip büyüyor, Cendem Tepe, Pınarcık Tepe, Saat Tepe, Taksim Tepe, Nöbet Tepe, Cambaz Tepe, Markovo Tepe derken Asitane misali yedi tepeye yayılıyor.
Lala Şâhin Paşa Meriç üzerine şirin bir köprü yaptırınca kervanlar da yöneliyor, ticaret hızlanıyor. Yetmiyor paşamız onlara çeltik ziraatini öğretiyor. Düşünün Topkapı Sarayının pirinçleri bile Filibe'den gidiyor. İyi kazanıyorlar, keyifleri yerine geliyor.
Osmanlı Filibe'yi kubbelerle donatıyor. 2.Murat tarafından yaptırılan Cuma (Hünkar) Camii muazzam bir külliye, yanında han, hamam, mektep, medrese ve 6 kubbeli bir bedesten bulunuyor, bir nevi "nüve" oluyor. 
Cuma Camii'nin halk arasındaki adı "Ulucami!" Bursa Ulucami'yi andırıyor mu? Evet, çok kubbeli yapısı ve kıymetli hatları ile akranını hatırlatıyor.   
 Hasılı ecdadın müşfik idaresi meyvesini veriyor, yerli halktan İslamiyet'i seçenler oluyor.
Bir ara Kırım'dan Tatarlar getiriliyor, ardından Erzincan, Erzurum, Şebinkarahisar ve İskilip Türkleri yerleştiriliyor. Yerli halk evlad-ı fatihan ile kaynaşıveriyor ve ortaya "macırca" diyebileceğimiz o hoş şive çıkıyor. 

KÜLLENEN KÜLLİYE
 Rumeli Beylerbeyi Gazi Şehâbeddin Paşa da Meriç kıyısına büyük bir külliye yaptırıyor (1445).  Medresesi, zaviyesi, talebe odaları, hanı, hamamı, eksiği gediği kalmıyor...
Mutfakta kazan kazan aş kaynıyor, tasını uzatan alıyor. Kimseye dini dili meşrebi sorulmuyor, belki de bu yüzden "İmaret Camisi" adıyla anılıyor.
Bakın şu işe ki yemek verme geleneği günümüzde de sürüyor, avlusunda 30 ramazan iftar sofrası açılıyor.
Uzun yıllar metruk tutulan cami Komünist rejimin yıkılmasıyla ibadete açılıyor, lakin hamam ısrarlı taleplere rağmen verilmiyor.
Diyeceksiniz hamamı ne yapacaklar? İmaret camisinin bahçesine yığılan mezar taşlarını, kitabeleri, çeşme alınlıklarını elden geçirip sergilemek istiyorlar. Eğer zikrolunan hamam "İslam Eserleri Müzesi" olursa Filibe'ye değer katacak.
Peki bu taşlar nerden gelmiş, niye atmışlar?
Şöyle açıklayayım, komünistler Bulgaristan'daki Osmanlı eserlerini yıkıyor, kırıyor ancak içlerinden insaf sahipleri sanat değeri yüksek mermerlere kıyamıyor, kenara kaldırıyor. Hak ve Özgürlükler hareketinin siyasete girmesi ile devlet zikrolunan taşları Müslümanlara teslim ediyor.
İstenip verilmeyen vakıf mallarından biri de Mevlevihane. Minaresi yıkılsa da ben tekkeyim diye haykırıyor. Kâğıt üzerinde Müftülüğe ait, şu anda içkili lokanta olarak kullanılıyor.
HUZURLU GÜNLER
 Filibe Balkanlardaki kozmopolit kentlerden biri. 1568'de İspanya'dan getirilen elli dört Yahudi ailesi de buraya yerleştiriliyor. Tahrir defterine göre 33 Müslüman, 5 Hıristiyan, bir Yahudi mahallesi bulunuyor.
17.yy'da havaliyi gezen Evliya Çelebi "Filibe Avrupa'nın en güzel on şehri arasındadır" deyip 53 cami, 3 medrese, 70 mektep, 8 hamam, 11 tekke, 7 dârülkurrâ ve 880 dükkândan söz açıyor. Şehirdeki ilim ikliminden olacak şeyhler, fakihler, müellifler temayüz ediyor. Peç havalisi Avusturyalıların eline geçince Filibe'ye çekilen göçmenler bir mevlevîhâne tesis ediyor. Elbette Halveti, Celveti, Kadiri ve Gülşenilerin geçmişi daha eski, tekkelerden zikr sesleri taşıyor.
Filibe'de Yeşilzâde Riyâzî, Kadı Abdüllatif, Alâeddin Ali Çelebi, şair Çelebi Kadı, oğlu Mehmed İzzetî, Nûreddinzâde Mustafa Efendi, şair Revnak, Cefâyî, Nâlişî, Latîfî, Sâkî (Îsâ Hoca Fânî) ve Cihan Pehlivanı Kara Ahmed gibi ünlüler yetişiyor. Tokatlı âlim Molla Lütfî ve şair-fakih Molla Hayâlî de ders veriyor.
Balkanlar'ın ilk modern tekstil fabrikası Filibe'de kuruluyor (1847). Bu arada şairler fazıllar edebiyat cemiyetlerinde bir araya geliyor. Filibe kitap basım işinde de mühim bir merkez oluyor. Matbaalar beş dilde baskı yapabiliyor. Evlerin, konakların ihtişamına bakılırsa ticaret tıkırında görünüyor. 

VE DERKEEN...
 Geçtiğimiz asırda Osmanlının başı gaileden kurtulmuyor, çeteler komitacılar derken havali huzura hasret kalıyor. Katliamlar, kundaklamalar, gasp yağma vakaları, ırz düşmanları kol geziyor.
Sizin kızınız kızanınız olsa ne yapardınız?
Ahali de onu yapıyor, Anadolu'ya hicret ediyor.
 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşını müteakip Bulgarlar Filibe'yi ele geçiriyor, adı "Plovdiv" olarak değiştiriliyor. Türklerin göçmesi ile şehrin çökmesi bir oluyor. Bulgarlar, Filibe'yi Osmanlı gibi yönetemiyorlar, "ötekilere" baskı uygulanıyor. Önce Rumları kovuyorlar, sonra sıra Yahudilere geliyor. O renkli Filibe'den eser kalmıyor.
Osmanlıdan kalan emsalsiz mirasa da barbarca saldırıyorlar, Filibe'deki 53 camiden 51'i yıkılıyor.
Kurşunlu Han ve bedestenden (kapalı çarşı) ne istiyorlar bilinmez? Bu cahilce saldırı Filibe için büyük kayıp oluyor.
İsfendiyaroğlu İsmâil Bey'in (1461-1479) Markova köyünde (bizzat kendi mülküdür) yaptırdığı nefis cami, iki mescid, zarif türbe ve nakışlı tonozları ile tanınan çifte hamam da balyozlardan payını alıyor (1914).
Halbuki İsmâil Bey zamanında dünya kadar para harcayıp Rodopların suyunu Filibe'ye indiriyor.
Demirperde yıllarında da zihniyet değişmiyor. Komünist idare İslami eserleri insafsızca budarken Hıristiyanlara ait olanları gün yüzüne çıkarıyor.
Birine çok, ötekine yok. Halkların kardeşliği manifestolarda kalıyor.
Uzun lafın kısası ümidini turizm gelirine bağlayan Bulgaristan tarihten yana fukara kalıyor.
Eğer bu gün her biri mimari zirve olan Seyyid Mahmud, Musalla, Taşköprü, Ambar Gazi, Tepe, İne Hoca, Saraçhane, Çelebi, Yeşiloğlu, Çukur, Buruc Baba, Süpürge Baba, Hacı Ömer, Hacı Hasan, Zincirli, Bey, Moluphâne, Alaca, Kirpici camileri ile Gül, Hoşkadem Kumrulu Mescidleri ve onca mektep, medrese, han, hamam, sebil, çeşme dursaydı bambaşka bir Filibe olacaktı karşımızda.
 
AH BE KOMŞİ
 Filibe, günümüzde yaklaşık yarım milyon insanın yaşadığı bir Balkan şehri. Rahatça gezip dolaşıyorsunuz, karşınıza mutlaka Türkçe bilen birileri çıkıyor. O sevimli muhacir aksanıyla "H" leri yiyip konuşuyor oj geldınız diyorlar.
Görünen o ki AB macerası Bulgaristan'a yaramamış, ne Euro'ya geçebilmiş, ne Avrupalı olabilmişler. Metruk binalara, kırık camlara, inik kepenklere, boşalan köylere ve ıssız sokaklara bakılırsa işler iyi gitmiyor. Serbest dolaşım imkânı bulan gençler ver elini Almanya demişler, gençler ekip biçme işine bulaşmıyor, hayvan bakmaya yanaşmıyorlar.
Giyiniyor, kuşanıyor, taranıyor cafelerde zaman öldürüyorlar. Şu cep telefonu ne büyük keşifmiş(!), parmaklar tuşta, gözler ekranda... Elin Alman'ı Fransız'ı o mümbit arazilere çöreklenince uyanacaklar.
Meğer ki geçmiş ola...
BAŞKAN'IN ELİ DEĞDİ
Muradiye ya da Hüdavendigar Camisi 2008 yılında İBB tarafından restore ettirilmiş ve ramazanın ilk cuması ibadete açılmıştı. Filibeliler ecdat yadigârına verdiği destekten dolayı Kadir Başkanı unutamıyorlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.