Köye sünnetçi geldi

A -
A +
Afrika'da bir sünnet 50 dolar, vasat bir ailenin aylık mutfak masrafı da o kadar. Düşünün evde 4-5 erkek çocuk varsa?

üm Afrika'nın Dostları Derneği'nin (TADD) faaliyetlerini takip için Uganda'dayız...
Abdurrahim ve Kaya kardeşlerimizle birlikte Jinja vilayetine bağlı Butagaya Bi köyüne doğru yola koyuluyoruz. Sünnet yapacağız nasip olursa.
Adı geçen ikili tam bir ekip. Günde 50 sünneti rahat çıkarıyorlar. Hatta Abdürrahim Çad'da bir günde 178 sünnet yapmış bir ara. 178 sünnet bu, dile kolay! Sadece adlarını deftere kaydetsen, ilaçlarını seçip anlatsan akşamı yaptırır adama.
HARABEDEN HALLİCE
Afrikalıların hemen şurada dediğine bakmayın, 5 dakika denen yol bir buçuk saatimizi alıyor.
Varıyoruz, metruk bir mektep gösteriyorlar. Bomboş bir mekân, ne masa görünüyor, ne sıra. Loş ve karanlık, elektrik bulunmuyor ayrıca.
Yoksa bir ağaç altına mı otursak? İyi de burası Ekvator kuşağı ne zaman yağmur yağacağı belli olmuyor. Hem öyle böyle değil, bardaktan boşanırcasına.
Gümrah bir yeşil, bele gelen otlar. İri tropikal meyveler görünüyor dallarda.
Afrikalılar rahat insanlar, hayat yavaş akıyor, günlerden ne, saat kaç umurlarında bile olmuyor.
Hiiç aceleleri yok, hatta gelin sizi şelaleye götürelim, azıcık dinlenin diyorlar.
Dinlenmek mi?
Bu ekip bugün köyün bütün çocuklarını bitirmek zorunda. Yarın kim bilir nerede olacak, aynı hızla devam edecekler operasyona.
Neyse camiden iki hasır bulup seriyoruz, Kaya kardeşimiz sıvacıların kullandığı tahta sekiyi taşla çaka çaka şekle sokuyor. Abdurrahim ise steril örtüleri serip işe başlıyor.
Afrikalılar çocuklarını küçük sünnet ettiriyorlar, tabii para bulurlarsa. Ortaya sünnetçiyim diye çıkanlar kınnapla bağlayıp bıçakla kesiyor, ne pansuman ne de uyuşturma...
Eh tıfıllar da korkuyorlar tabii. Kaçan kaçana!
HATIRLAR MISINIZ BİLMEM
Şimdi biraz eskilere gidelim. Bizim çocukluğumuzda da buna benzer manzaralar yaşanırdı Anadolu'da. Sünnetçiler umumiyetle askerliklerini sıhhiye onbaşısı olarak yapmış amcalardı. Paslı aletleri taaa fi zamanından kalma...
Şehadetnameleri olmasa da havalıydılar. Kocaman bir meşin çantaları olurdu, alır ellerine dolanırlardı ortalıkta. En temel tıbbi kaidelerden bihaber olsalar da itibarlıydılar. Çok vaka görmüş, bir şeyler kapmışlardı mutlaka.  
Bunlar yazları köy köy gezer para olmazsa tavuk, oğlak, yumurta karşılığı sünnet yaparlardı, pestil, bastuk, kuru dut, eğşi erik artık ne olursa.
Körüklü çantalarından bir araba malzeme çıkardı. Tansiyon aletleri, sargı bezleri, tentürdiyot şişeleri, kara merhemler, minik bir ispirto ocağı sonra...
Enjektörler çok kıymetliydi, yıllarca kullanılır atılmazdı asla.
Niye?
Çünkü kıtada öyle görmüşlerdi, demirbaş kırılsa bile kaldırılmalıydı kenara. Kaynaya kaynaya kireç tutar pistonlar kaymaz olurdu cam yuvasında. Eh iğne uçları da sivriliğini kaybederdi zamanla. Adelenize yırta yırta girdiğine göre ağızları kuyu kancasına dönmüş olmalıydı mutlaka...
FENNİ SÜNNETÇİLER
Aradan yıllar geçti Sağlık Meslek Liselerinden yetişenler erişti yeterli sayıya. Tekaüt olanlar kabin açtılar sağda solda... Haziranın ilk haftasında semtin bütün direkleri ilanlarla bezenirdi.
'Ağrısız, sızısız, on dakikada!
Fenni sünnetçi filanca!'
Fenni dediğin mektepli olduklarından yoksa ne dikiş atar, ne de koter kullanırlar.
İşte Ugandalılar da bizim unuttuklarımızı yaşıyorlar hâlâ... Parası olan için elbette imkânlar var ama vatandaş o gelirle sünnet yaptıramaz asla.
Hele TADD ekibinin sunduğu kalitede bir hizmeti rüyalarında görse inanamazlar.
BÜYÜK HİZMET 
Geleceğimiz duyurulmuş olmalı kadınlar ufaklıkları koltuklarına sıkıştırmış girmişler sıraya. Nasıl güzel çocuklar pembecik dillerini çıkara çıkara kıkırdıyorlar. Çoğu daha emzikte, yatırıldıklarında mzungu (beyaz adam) korkusu ile bir iki tepinseler de bilahare rahatlayıp uyuyorlar. Huysuzlanırlarsa Abdurrahim kardeşimiz bir ameliyat eldivenini şişirip serçe parmağını ağızlarına veriyor. Biçare de anasının memesi sanıp corp corp emiyor.
Her vaka kolay değil tabii, bazı veledler oltadaki kofana gibi çırpınıyor. Haydi koluna, bacağına çöküp zapt ettin ama belleri fır dönüyor. Elinizi ısıranlar, üstünüze işiyenler, yüzünüzü yolanlar...
Hasılı zor zenaat. Teriniz topuğunuzdan akıyor âdeta.
Akşam oluyor inanın Abdurrahim ile Kaya'nın lokma girmiyor ağızlarına...
Bu iş gönül işi, yoksa para için yapılmaz asla.
SIRA DIŞI VAKALAR
Hükümet Müslümanların AIDS'e daha az yakalandıklarını tespit etmiş bu yüzden ısrarla sünnete yönlendiriyor.
Türk ekipleri Hıristiyanları da ayırmıyor, ücretsiz sünnet hizmeti sunuyorlar.
Bu arada 16-17 yaşlarında bir delikanlı gelip sünnet olmak istediğini söylüyor. İhtimal kardeşleri oldu, bunu unuttular. Eh evde on, on beş çocuk olunca...
Ve bir genç daha. Yeni Müslüman olmuş dinimizin vecibelerini yerine getirmek istiyor.
'Başım gözüm üstüne' diyorlar 'hay hay.'
Beni en çok Nazimu (herhalde Nazmi) adlı bir çocuk hislendiriyor.
Yaş tahminlerinde iyi değilimdir amma çok olsun 8 yaşında.
Ekip farkında değil oysa son dikişler atılırken çocukcağız dişlerini sıkıyor gözlerinden tıpır tıpır yaş dökülüyor. Acı çektiği belli büyük sabır savaşı veriyor, gıkı çıkmıyor, milim kıpırdamıyor.
Abdurrahim'e gösteriyorum. 'Ayy canım dayanamam' diyor, 'demek kenarda beklerken iğnenin tesiri azalmış.'
-Bir iğne daha mı yapsak?
-Yok abi bitti zaten, sarmaya başlayacağız.
Sünnet tamamlanıyor. Çocukcağız kim bilir kimden kalma pantolonunu giyiyor. 'Yavrum çağır anneni ilaçlarını anlatalım.'
-Annem yok!
-O zaman baban gelsin.
-O da yok.
Yerlilerden biri 'o yetim' diye fısıldıyor kulağımıza.
Abdurrahim'in kumanyasını açma fırsatı bile olmadı. Poşeti garibin eline tutuşturuyor, Kaya ise ilaveten şeker, balon koyuyor.
Çıkışını izliyorum. Nevaleyi ne yapıyor biliyor musunuz? Sırasını bekleyen miniklere dağıtıyor. İlaçları vurup omzuna yürüyor.
Dimdik.
Paytaklamıyor da.
Türkler gelmiş sünnetini yapmışlar. Kimseye eğilmemiş, yalvarmamış, ne ister ki daha? 
Akşam Seyyah-ı Fakir Raşit'le çektiğimiz görüntüleri izliyoruz. Aaa bu Nazimu değil mi, meğer sabah gelişini almışız kayda. Aynı yaşlarda iki arkadaşı daha var yanında. Sanırım korkma falan diyorlar, Nazimu mütebessim ve rahat. 'Tamam siz gidin' işareti yapıyor, ben üstesinden gelirim evvelallah!
Kendi başına sünnetini halleden bir yetim.
Adamsın Nazimu.
Bu emekler helâl olsun sana.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.