Fırıldak yap para kap

A -
A +

14 Şubat harçlığını doğrultmaya çalışan bir kızcağızın fikridir. Zamanla maksadını aşar, tüketim ekonomisine maya çalar.

Mektepli kızları bilirsiniz, defter süsüne bayılırlar, yukarıdan aşağı saç örgüsü çizer, zincir çekerler sağdan sola. İnce ince ama etamin sabrıyla. Harita metodlar kırlente çevrilir adeta.
Bu bizde de böyledir, Massachusetts dolaylarında da...
Mesela Worcesterli Esther hayli iyidir bu konuda. Onun yaptığı süsler basmakalıp değildir, minik kır evleri, yelkenliler, akarsular sıkıştırır boşluklara... Çiçek, buket, demet... Dağ, deniz, ova... Artık ne yakışırsa.
Arkadaşları “ay bana da yapsana” diye asılınca kıramaz, tık tık çiziverir dakkada.
Esther bilahare Mount Holyoke Kolejine başlar. Liselilerin hastalığıdır malum, hatıra defteri tutarlar.  “Kalbin kadar temiz bir sayfa ayırdığın için sana...” 
Esther’in yazdıkları farklı mıdır bilmiyoruz ama süslemeleri başkadır mutlaka.
O yıllarda kız erkek münasebetleri bu kadar seviyesiz değildir, öyle “havaryu beybi” deyip sokulamazsın yanına. Önce dikkatini çekmen lâzımdır ki bunun klasik bir yolu vardır, “mektup yazmak!”
Eh aşk mektubu da teksir kağıdına yazılmaz. Rengi kokusu olmalıdır di mi ama? 
Esther bu konuda da yardımcı olur arkadaşlarına. Mektupları tablo gibi işler icabında.
TAMAMEN DUYGUSAL(!)
 Ve okul biter, döner gelir ailesinin yanına. Annesi yemek kitapları hazırlayan bir yazardır. Babası ise kırtasiye işi yapar. Kağıtmış kalemmiş istemediğin kadar. Grafonlar, fırçalar, boyalar... Esther’den iş bekleyen yoktur ama boş duramaz.
Aklında hâlâ kenar süsleri, çiçek işli mektuplar vardır. İyi de bunlardan nasıl bir ticari fayda sağlanabilir acaba?
Mesela hususi bir gün olsa ve o gün aşıklar birbirlerine kartlar mektuplar yollasa. “Süsler misin” diye gelip sıraya girseler şurada.
Nasıl bir gün? Nasıl bir gün?
Tam da bunları düşünürken İngiltere’den kart gelir. Üstünde “Valentin Days” yazmaktadır italik bir hurufatla.
Valentin efsanesi buralarda da bilinir. Sahi denese midir acaba?
Kız arkadaşlarını iyi tanır, başlarında kavak yelleri eser, bulutlarda dolaşırlar. Beyaz atlı prenslerinden kart değil çöp gelse sevindirik olurlar.
Bir cesaret kolları sıvar, oturur kartları hazırlar. Dayısının biri kaligraftır, yazar, öbürü bezirgândır satar. Amaaan! Tutarsa tutar, kaybedecek bişeyleri yoktur nasıl olsa...
Hedefleri de makûldür, çok değil 200 dolar kazansalar öpüp koyacaktırlar başlarına. Gelgelelim o yıl 5 bin dolarlık sipariş alırlar. Hiç de küçük rakam değildir, devrin doları (1847) hayli güçlüdür zira.
HERKESE HER KESEYE
 Bir sonraki yıl rakipler de peydahlanır. Ancak Esther daima yenilik peşinde koşar, kendini aşar. Herkese ve her keseye hitap eder. Dileyen 5 sent verip sıradan bir baskı alabilir. Dileyen de dolarcıklarına kıyar, şov yapar.
Evet o ipek kurdeleli saten kaplı kutulardan isteyebilir, içini bordo ya da lacivert kadifelerle döşetebilirsiniz. Bilhassa kapağı açılırken zemini yükselen modeller çok tutar. Aaa o da ne? Bonbon şekerlemeler yuvarlanmış kucağınıza. Bazıları akordeon gibi kat kattır ve her katta ayrı sürprizler çıkar. Romantik resimler, çarpıcı mısralar, yaldızlar, yıldızlar, zarif çiçekler, minik sepetler, allar morlar... 
Hatta bir mendil ya da bir bukle saç koyabilirsiniz kutuya. Abartmak serbest, sen ne istediğini söyle, hayallerine sınır koyma.
Acaba son kapak da kaldırıldığında o beklediğiniz cümle çıkacak mıdır karşınıza?
Alyans da bırakabilirsiniz tabii, bedelini ödemek kaydıyla.
Efendim böyle fantezi bir kutu size 50 dolara patlar. Şimdiki telmaşa dolarla karıştırmayın, en iyi at arabasını alabilirsiniz bu meblağla.
Romantikler kart işini sevmiştir, üçüne beşine bakmazlar. Nitekim ikinci yıl ciroları yirmiye katlanır. Evet 100 bin dolar!
O hızla Summer Sokakta bir ev alır, üçüncü katını imalathane yapar.
Sen de gel, sen de gel, sevdiğini al da gel. Toplar kızları gülüş çığırış yumulurlar. Esther arkadaşlarını uzuun bir masaya dizer ve tek iş verir onlara. Kimi keser, kimi diker, kimi çizer, kimi boyar. Katlayan, bağlayan, postaya koşturan...
Düşünün Henry Ford’dan yarım asır önce bant sistemine geçmiştir. Üretimde çığır açtığının farkında mıdır acaba?
Bilahare ev hanımlarını çalıştırmaya başlar. Ver parçaları götürsün evlerinde yapıştırsınlar. Kaç tane teslim ettin, o kadar para. Ne mekân göstermek zorundasın ne iskemle masa. Isıtmakla, aydınlatmakla, doyurmakla uğraşmayacaksındır ayrıca. Farkında mısınız yeni yeni geliyoruz bu noktaya.
Esther mektepleri de dolanır, birer mim koyar eline fırça yakışan çocuklara.                                                                                                                      
Kasaya giren yüklü para Howlandgilleri yatırıma zorlar. O güne kadar ithal ettikleri dantel-kağıt ve kabartma motifleri imale başlarlar. “New England Valentine Company” büyümektedir emin adımlarla...
Gelgelelim babası dizlerinden sakatlanınca Esther hastane ile imalathane arasında kalır. Bir yol ayırımındadır, ne yapsadır acaba?
George C. Whitney adlı bir işadamı, şirkete talip olunca tezgâhı olduğu gibi devreder çekilirler kenara (1881). Harcayıp bitiremeyecekleri kadar paraları vardır nasıl olsa.
Esther 13-14 Şubatların tüketim değirmenine döneceğini düşünmüş müdür bilmiyoruz. Ama birçok sektör o günü bekler sabırsızlıkla. Turizm, takı, kıyafet, gıda, hediyelik eşya...
Kart, zarf, kutu mu?
Bırakın ya! Kim döner de bakar onlara?

Fırıldak yap para kapFırıldak yap para kap

Fırıldak yap para kap

Kökü pagan

Sevgililer Günü’nün köklerini ararsanız pagan Roma’dan kalma “Lupercalia” çıkar karşınıza. Putperestler kuşların böceklerin uyanmaya başladıkları gün (14 Şubat) Tanrıça Februata Juno’yu kutsar. Yakaladıkları köpekleri boğazlar, kanlı derisinden kırbaç yapar kadınlara vururlar. Böylece doğurganlığın artacağını sanırlar. Bu kırbaçlara “februa” adı verilir, zaten Şubat ayına da bu yüzden “February” buyururlar!
Hıristiyanlık yayılınca Lupercalia yasaklanır. Lâkin hurafe kazımak kolay değildir, bir şekilde karnavallarda yaşar.
Peki Valentine kimdir?
İmparator Claudius sıkı bir askerdir, herkesin kendi gibi olmasını ister, mazeretten hoşlanmaz. Eli silah tutan bütün erkekleri asker yapar. Ancak bazıları ben evliyim, ben nişanlıyım diye yan çizince vitesten atar. “Tamam” der, “bundan böyle evlilik yasak!” Fuhuş alır başını gider, memleketin çivisi çıkar. Rahip Valentine baskılara rağmen gizli gizli gençleri evlendirir, hiç değilse üç beş çiftin “aile gibi” yaşamasını sağlar. Ama gelin görün ki fitneciler boş durmaz onu saraya gammazlar. Muhafızlar da alır götürür, kıyarlar canına.
MS 270’ler filan. Gün: Tabii ki 14 Şubat!
Bilahare paragözler mevzuyu allar pullar, kalabalıkları takarlar ardlarına.  
Sevenlerin hediyeleşmesi elbette güzel bir şey.
İyi de bunu yılın herhangi bir günü de yapabilirsiniz pekala.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.