Arkamızdan ağladılar

A -
A +

Bütün Afrika’nın Dostları Derneği (TADD) Başkanı Uzman Dr. Bilgehan Güntekin anlatıyor: Habeşistan hakkında bir şeyler duymuştum ama bu kadar etkileyeceğini sanmıyordum.
Biliyorsunuz hicret söz konusu olduğunda Efendimiz ‘orada adil bir sultan var, Habeşistan’a gidin’ buyururlar. Necaşi Esame o zor günlerde sahipsiz müminlere kucak açar.
Peygamber Efendimiz Medine’ye gelen misafirleri eshabı ile paylaşır ama Habeşleri bizzat kendisi ağırlar.
Biz de bu kardeşlerimize  ne gibi bir hayrımız dokunabilir diye düşündük ve sağlık hizmeti sunmaya karar verdik. Yazıştık çiziştik ve izinleri aldık.
Başta TİKA olmak üzere, Sağlık Bakanlığı, THY ve DSİ de destek oldular, 22 kişilik bir ekiple çıktık yola.

Arkamızdan ağladılar

NÜFUS YÜZ MİLYON
 Habeşistan geniş bir coğrafya, her ne kadar denize çıkışı yoksa da hava yolları güçlü. Afrika’nın her yerine ulaşabilirsiniz rahatlıkla.
Biz önce Addisababa’ya indik oradan bir saatı aşkın bir uçuşla Afar eyaletine geçtik. Afar fakir bir bölge Müslümanlar ekseriyette. Evvelki yıllarda kuraklık yaşamış bayağı yıpranmışlar. Bu sene yağmur yağmış hâllerinden memnunlar. Ama Addis’le alakası, eksik noksan hayli fazla.
Koca eyalette sadece 5 uzman doktor bulunuyor, iki kadın doğumcu, iki cerrah ve bir de iç hastalıkları mütehassısı. Daha ziyade muayenehanelerde hasta kabul ediyorlar. Pratisyen hekimlerin ise yetişmeleri gerekiyor.
Yanımızda DSİ’den gelen bir jeolog bir çevre mühendisi de vardı, “Su nasıl çıkarılır, nasıl dağıtılır” ciddi bir rapor hazırladılar. Hazır gitmişken bir kuyu açtık devreye aldık o arada.
Medreseleri yetimhaneleri de ziyaret ettik, vekalet aldığımız adakları akikaları kestik, mısır lapasıyla ömür tüketen çocukların et kondu tabaklarına.
Hayırseverlerin yanımıza kattığı hediyeleri dağıttık, bunları bizzat elimizle veriyoruz. İnanın üç kuruşluk saç tokası minik kızların yüzünü güldürmeye yetiyor.   

Arkamızdan ağladılar

ÇOK YAPAN İYİ YAPAR
 Gittiğimizde büyük bir kalabalıkla karşılaştık, işi duyurmayı üstlenen arkadaşlar iyi çalışmışlar. Radyolardan anons vermişler “Koşun, Türkiye’den gelen doktorlar bedava hasta bakacak!” Bizden önce de gelen Türk tabipleri olmuş, çok da iyi izler bırakmışlar. Bir gittik, hastane ana baba günü. Koliler gelmemiş daha, ama tecrübeliyiz, iyi ki havaalanındaki takılmaları dikkate alıp birkaç kutuyu getirmişiz yanımızda. Öyle ya n’olur n’olmaz. Hemen işe başladık, ben günde 200 küsur hasta baktım ki, hayatımın rekorudur kendi adıma.
Düşünün bebeklerin kulağından sinekler böcekler çıkardım, çoğunun zarı delik, kronikleşmiş iltihaplar. Diyebilirim ki, dört kişiden birinde kulak problemi var. Ürolog ilk defa görüyorlardı ve talep patlaması yaşandı. Bir kadın namımızı duymuş. Taaa 400 km uzaktan gelmiş. Serhat Bey muayene ediyor, ilaçlarını veriyor.
-İyi de bunu bizim orada da yapıyorlar.
Öyle ya beyazın farkı olmalı di mi? Serhat Bey ultrasonla bir tarıyor, işte bu, hastanın yüzü gülüyor, neşesi yerine geliyor. Ve “sonografik terapi” adında yeni bir tedavi şekli kazandırıyor tıbba.
Altı yaşında bir çocuğun mesanesinde taş vardı, ileride böbrek yetmezliğinden Allah muhafaza. Ameliyatla aldık. Tek faydamız o olsa, yeter de artar bile.
Nereden baksanız 5 bin insanın hayatına dokunduk. Sadece muayene değil, cerrahi müdahaleler var, sünnet, diş çekimi, dolgu, protez, pansuman... İlaçlar ucu ucuna yetti, hep artardı oysa. Bu TADD’ın 3. operasyonu, yeni şeyler öğreniyorsunuz her defasında.

Arkamızdan ağladılar

ASIL FAYDA
 Bize eyaletin merkez hastanesini gösterdiler, baktık çalıştığımız ameliyathaneyi de TİKA kurmuş zamanında. Guatr, açık prostat, böbrek, rahim, boyun, mesane gibi büyük ameliyatlar yapıldı burada.  
 Ama bütün bunlar geçici, bence asıl fayda yerli hekimlerin kazandıkları oldu meslek adına. Depolarında tanımadıkları cihazlar varmış, onları kurduk, devreye aldık, birlikte kullanıp ne işe yaradıklarını anlattık.
Eyaletin Sağlık Bakanı bizi evinde ağırladı. “Yaptığınız büyük fedakârlık, muayene ediyor, ameliyat yapıyor, bedava ilaç dağıtıyorsunuz. Size nasıl teşekkür etsem acaba.”
- Geç bile kaldık, feda olsun bizden yana!
Suyu semtlere münavebe ile veriyorlarmış, Hastanenin suyu öğleye doğru kesiliyordu. Başhekim çok uğraşmış ama çözememiş, Sağlık Bakanı’na rica ettim bir daha kesilmedi ondan sonra.
Başhekim “Ben bunca yıldır uğraştım beceremedim” dedi, “Siz hallediverdiniz iki dakikada.”
- Başka işin varsa söyle, asılırız icabında.
Arkamızdan ağladılar
SU HALLOLSA…
 Su, bütün Afrika’nın derdi. Aslında çözülmeyecek mesele değil ama bilgiye alete muhtaçlar.
Sahra altında bol ve kaliteli su olduğu biliniyor lakin çıkarmak pahalıya patlıyor. En az 150 metre inmeniz gerekiyor aşağıya.
TADD olarak bu güne kadar 60 kuyu açtık, Türkiye’de okumuş bir kardeşimiz sırf o işi kovalıyor.
Bir şehit eşi Afrika’da kuyu açtırmayı istiyormuş. Ancak kendi durumu da yok, sen gönlünü rahat tut dedik, kuyulardan birine şehidimizin adını verdik.
Habeşler sıcak samimi ve misafirperver insanlar. Ancak bürokrasi ağır yürüyor, izin aldığınızı zannediyorsunuz ama yeni yeni evrak isteniyor. Gidecek arkadaşlara yardımcı oluruz bu konuda.
Habeşistan Kalkınma İş Birliği (HAKİT) Başkanı Dr. Şems de bize katıldı. Ülkemizde Tıp okumuş, o da hiç gitmemiş Afar taraflarına. Memlekette 80 tane lisan konuşuluyor, mütercimle anlaşabildi anca.
Ülke fakir, burası daha fakir. Develer kervanlar görüyorsunuz bildiğiniz çöl, sahra.  
Gürbüz hayvan yok gibi, çünkü besi yeri yok, sığırlar bütün gün dolanıyor, et tutmuyor. Bakın biri size et ikram ediyorsa zengindir ama tavuk ikram ediyorsa çoook zengindir.
Tarım var, muz, mısır, domates yetişiyor. Kahveleri zaten dünya çapında. Bu sene yağmur yağmış ortalık yeşil, yağmayınca sapsarı, hayvanlar telef oluyor.  

BAK BAK İBRET AL
Çok şükür hastalanan arkadaşımız olmadı, ufacık bir sinek soksa, sıtmadan yatabilirsiniz pekâlâ. Yanımızda anti malarya ilaçları vardı, oradan da aldık. Zaten benim tercihim her zaman mahallî ilaçtan yana.
Çocuklar kapısız bacasız mekteplerde okuyor, yerlerde oturuyorlar. Defterleri, kitapları paramparça. Üst baş dökülse de gülümsüyorlar, çocuk işte eğlenecek bir şey buluyor.
Evler sazdan, üzerine hafif bir kerpiç çekiyorlar, zemin toprak. Börtü böcek girer mi? Girer. Ancak içleri serin, uyuması keyifli oluyor. Düşünüyorum da bin yıl evvel de böyle yaşıyorlardı muhtemelen.   
Bu arada muhtaç ailelere keçi dağıttık. Hiç değilse çocukları süt içer. Bunlar hızlı üreyen hayvanlar, birkaç sene sonra minik bir sürüleri olabilir iyi bakılırsa. Ben iki üç keçinin bu kadar makbul olacağını düşünemezdim, sanki Boğaz’da yalı bağışlamışsın onlara.
Türkler çok seviliyor. Biz de o itibara layık olmaya çalıştık. Her gittiğimiz yerden zor ayrılıyoruz ama buradan ayrılırken hakikaten duygulandık. Yerli hekim ve hemşireler ağlamaklı oldular. Kaldı ki Hristiyanlar da vardı aralarında. Sizden hem tıp hem insanlık öğrendik dediler, bizim için kurs oldu âdeta.
Keşke devletimiz kuzey Etiyopya’da bir eğitim araştırma hastanesi açsa da yerli hekimlere ihtisas kazandırılsa.
Neyse döndük geldik İstanbul’a. Yardımcım “Ya hocam bu su ne büyük bir nimetmiş” dedi, “Açıyorsun pırıl pırıl akıyor.”
Meğer şükredecek ne kadar da çok şeyimiz varmış. Ben her hekimin görmesini isterim, hiç değilse ömründe bir defa gitmeli Afrika’ya.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.