Ara buluculukla yol bulan milyarder

A -
A +

Suudların canına kıydığı Cemal Kaşıkçı’nın mensubu olduğu aile aslen Kayseri Germirli. Yıllar evvel dedeleri hac için gitmiş, kalmışlar. O zamanlar kolay tabii, Kayseri de aynı devletin hudutları dahilinde, Hicaz da…
Kaşşugilerden Muhammed Halid yurt dışında okuyup hekim oluyor. Hatta İbn-i Suud’un doktorluğunu üstleniyor. Doktorun mahdumlarından Ahmed, gazeteci Cemal’in babası. Kerimesi Semira da Dodi el Fayed’in annesi oluyor. Şimdi biz gelelim bütün dünyanın tanıdığı Kaşıkçı’ya.
Adnan’a!
Adnan, Mekke’de doğuyor (1935). Mısır İskenderiye’de kolejlerde okuyor. O yıllarda Arabistan’da en gözde meslek, petrol mühendisliği. Bunun için ABD’ye gidiyor.  Ama hayali karlara gömülüyor, bulunduğu kentin soğuğuna alışamıyor. Bu arada tanıştığı Şerif Hüseyin’den aracıların kazandıkları meblağları duyunca mektebi bırakıyor. Arap çöllerinde kuma batan kamyonlar büyük sıkıntı, hâlbuki Kenworth firması geniş lastikli çekiciler yapıyor. Bunları bin Ladin İnşaat Grubu’na pazarlıyor ve bir petrol mühendisinin yıllarca kazanamayacağı parayı cebinde görüyor.

Ara buluculukla  yol bulan milyarder

MISTER YÜZDE ONBEŞ

20 yaşında Chrysler ve Rolls Royce’un Arabistan temsilcisi oluyor. Ancak otomobil kamyon onu kesmiyor, silah üreticilerine alan açıp büyük büyük götürmeye başlıyor.
Eh, Kral Fahd ile olan dostluğu hayli işine yarıyor. Sadece Lockheed ve Northrop’dan yarım milyar dolar koparıyor. Tomahawk füzelerinden, kalaşnikof’a ne ararsanız temin ediyor. Bu saha pek de temiz değil, kurşunlara gelebilirsiniz bir anda. Bari riske değsin deyip, %2 olan komisyonunu %15’e yükseltiyor. Hayret, silahçılar makul karşılıyor.
Kaşıkçı işi kuralına göre oynuyor, bilirsiniz şirketler bulundukları ülkelerin kanunlarına tabidir ama uluslararası sularda garip anlaşmalar imzalanabilir. Sırf bunun için Nebile yatını yaptırıyor.
CIA’dan James Critchfield ve Kim Roosevelt ile Nixon’un kankası Bebe Rebozo’yu yemliyor. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle ile senli benli, Cumhuriyetçilere teberrruda bulunuyor.
Gün geliyor 4 milyar dolarlık serveti ile dünyanın en zengin adamı oluyor. Londra, Paris, Madrit, Cannes, Monte Carlo, Monoca ve Manhattan’da konakları var. İspanya Marbella’daki malikanesinde (Baraka) golfkolikleri, at hastalarını ağırlıyor.
Cannes Film Festivali’nin daimi konuğu. Sharon Stone, Jessica Alba, Penelope Cruz, Brooke Shields ile aynı fotoğrafın karelerine giriyor. Bu arada hakkını yemeyelim, Mustafa Akkad’ın Çağrı filmine de sponsor oluyor.

Ara buluculukla  yol bulan milyarder

PAHALI KUĞU
Kaşıkçının yatı Nebile 87 metrelik bir dev. Eğer şehir hatlarının 1500 yolcu kapasiteli Beşiktaş, Kalamış ve Caddebostan vapurlarının 56 metre olduğunu düşünürseniz şekil oturur kafanıza.
Nebile, beyaz güderi kaplı güverteleri, altın lavaboları, oniks aksesuarı ile göz kamaştırıyor. Saunalar, jakuziler, diskotek, bilardo... Değerli misafirler için bir de nöbetçi klinik bulunuyor ayrıca. İtalyan Benetti tersanesinden çıkan yat seksenlerin parası ile 80 milyon dolara patlıyor. Eli daralınca satılığa çıkarıyor ama al denince mundar oluyor. Brunei Sultanı 20 milyon veriyor. Sonra Prens Velid’e geçiyor, o da Donald Trump’a devrediyor.

Üç kadından on çocuk...
Kaşıkçı’nın ilk eşi Sandra Daly sosyalist bir hatun ama akşam yemeğine grev gözcüleri ile değil Frank Sinatra ve Elizabeth Taylor ile oturmayı tercih ediyor. Sonra (Süreyya) adını alıyor. Nebile, Muhammed, Halid, Hüseyin ve Ömer adlı çocukları oluyor. 1974’te boşanıyorlar. Kadın avukatları sayesinde rekor nafaka (896 milyon dolar) koparıyor. Ancak paranın hayrını görmüyor, şu anda sıfırı tüketmiş vaziyette, çiçek satarak geçiniyor. Kaşıkçı, sonra İtalyan Laura (Lamia) ile evleniyor, Ali, Kemal ve Semiha doğuyor. 1991’de ise kendinden bir kız bir oğlan doğuran İranlı Şahperi Azzam Zanganeh’a resmî nikâh kıyıyor.

Ara buluculukla  yol bulan milyarder

Hastane odasında sona eren hayat
∂ 70’li yılların sonuna doğru silah ticareti, simsarların elinden kayıyor, savunma bakanlıkları öne çıkıyor.  Petrol sektöründe de aracıya tefeciye yer kalmıyor. Eh kaşık satacak hâli yok ya, turizm ve emlak işine niyetleniyor. Kolay değil tabii, attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmiyor.
Hatırlarsınız “rehine krizi” Jimy Carter’ın başını yiyor. Reagan göreve gelir gelmez Adnan Bey’i buluyor. Tahran’a ihtiyacı olan silah ve yedek parçaları veriyor, rehineler serbest kalıyor.  Sonra dosya açılıyor tabii, Reagan “İran’dan gelen paraların Nikaragua’daki Marksist Sandinista hükûmetine karşı savaşan Contra’lara aktarıldığını söyleyip sıyrılmaya çalışıyor.
Peki Kaşıkçı, Filipinli Ferdinand Marcos’un kara paralarını akladı mı? İmelda bonkör kadın, bu değirmenin suyu nereden geliyor? Bunu bilmek için yanında olmak lâzım, ancak iddialar üzerine gözaltına alınıyor, 3 ay yattıktan sonra kefaletle serbest kalıyor. Bedeli neyse ödüyor, Newyork Mahkemesi tarafından aklanıp, “pirü pak” ilan ediliyor.
Son günlerinde eski gücünden uzak ama ayağa da düşmüyor. Neticede hayatı geçen sene İngiltere’de bir hastane odasında sona eriyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.