Kumarı oynayan değil oynatan kazanır

A -
A +

Hatırlar mısınız bilmem bayram yerlerinde gizli saklı rulet döndürürdü uyanıklar. Rulet dediğin bir kulaç çapında bir tahta. Altında bir mil, bir rulman. Sekiz dilime ayırır ve ayrı renklere boyarlar. Araba lastiğinden kesilmiş ibik çivilere dokunur tırrrr diye ses yapar. Neticede dilimlerden biri gelir durur çomağın karşısında. Altın dişli madrabaz tutturan çocuğa iki mislini verir, diğer mangırları süngerle çeker hooop cukkaya. Akşam giderken paraları taşımakta zorlanır, tık tık sığmaz torbaya.
İhtimal hesabına vurursanız şansınız sekizde birdir, ruletçi sekizde yedi alır daima. Üstelik o asla para basmaz, daima toplar. Demek ki neymiş. Kumarı oynayan değil oynatan kazanırmış daima! Şans, talih bunlar yalan. Kumarhane ruletlerinde tahta sabittir, bilye döner kanalda, daha yüksek meblağlar verilir, kazanma şansınız 36’da bire düşer bu arada.
Lotarya tamburlarında ise ikramiye şansınız 10 milyonda birdir. Yok amortiye sevinecek kadar düştüyseniz o başka.
Ah Tamara Tamara  
Paraları verdim kumara
Hayır beyler, kumarda kaybeden aşkta kazanamaz asla. Sen git sermayeyi çakala kaptır, sonra canım cicim gevele hatuna. Yemezler paşam, hadi ikile sağdan...
Bu sene tam bilet 70 lira. Hiç de fena meblağ değil, eve giderken meyve ve çerez alınabilir bununla. Boş yok. Kesin kazanacaksınız! Çocuğunuzun tebessümü değecek o masrafa.
 Piyango ikramiyesi lanetlidir, milyonlarca kişinin ahı bir tarafınızdan çıkacaktır sonunda. Hayatının ahirinde sersefil sürünenler hakkında çok yazıldı. Tekrara düşmeyelim, internette zibil gibi örnek var zira.

Kumarı oynayan değil  oynatan kazanır

TAYYARE HATIRINA
Efendim cumhuriyetin ilk yıllarında piyango biletleri “tayyare” ile makyajlanıp sunulur halka.
Keşide muamelesi biri hukukşinas üç azadan mürekkep komisyonun nezareti altında, Ankara Şehremaneti’nde vekâletler ve müessesat-ı maliye mümessilleri huzurunda, aleni bir surette icra...
Tayyare Cemiyeti, Nutuk bastırıp satma, Atatürk büstü pazarlama ve kurban derisi toplama salahiyetini de haizdir ayrıca. İyi de hani o tayyareler? Çok güçlü hava kuvvetlerimiz oldu da, biz mi göremedik acaba?
1926 yılındaki ilk çekilişte sadece onda birlik biletler vardır ve 400 bin nüsha arz edilir piyasaya. Ortadan yırtılınca yarısı da geçer. Maksat herkes bulaşsın çamura. Kampanyayı Selânik Bankası eski Müdürlerinden Mösyö Edvard Mizraki deruhte eder. Bozacının şahidi şıracı, bankacı lotaryacı yanyana...

ONDA BİR YETER SANA
 7 Ağustos 1940’a kadar asla “tam bilet” satılmaz, ikramiyenin onda biri nelerine yetmiyordur di mi ama?
O günlerde numaralar ve ikramiyeler teker teker fişlere yazılır, masuralara sarılır. Ayrı dolaplara konur, karıştırılıp çekilir artık nasıl oluyorsa.
Peki filanca da yapsa?
Hayır imtiyaz sadece Türk Hava Kurumunda.
O zamanlar fevkalade keşideler henüz gelmemiştir akıllarına, 1932 yılından itibaren “yılbaşı çekilişleri” köpürtülür. Ucundan tutturulur Noel Baba’ya.
İnönü gelince çok şeyi değiştirir, nitekim çekiliş yapma hakkı da THK’dan alınır, Piyango İdaresine verilir.
Bilahare loto, toto, müşterek bahis, kazı kazan, ‘iddaa’…
Yıllar evvel Veliefendi’de ceketini satıp yatıranları görmüştüm ganyana.
Bi çıksın cami, mektep yaptıracam, yok şöyle fakire, böyle fukaraya...
Diyanet İşleri “Bunların alayı kumardır” der, “Kumar haramdır, hayır yapılmaz asla.”

Kumarı oynayan değil  oynatan kazanır

Bİ’ İSKAMBİLİMİZ EKSİKTİ
1927 yılında 1.118 sayılı Kanun ile iskambil kâğıdı satma hakkı Kızılay’a tevdi edilir. Gider Viyanalı Piyatnik ve mahdumlarına oyun kâğıdı siparişinde bulunurlar. İlk partide 120 bin deste gelir ki, dört ayrı sınıftır: adi, vasat, âlâ, aliyülâlâ”
Kârın %75’i derneğe, % 25’i hazineye aktarılacaktır hesapta. Ancak kâğıt oynama hastalığı inanılmaz bir hızla yayılır, sabah sekizde kahveler dolar, taaa gece yarılarına... Al kızı, ver papazı, iç iç çay, çek çek duman. İçeride nasıl uğultu, öksürük sesinden bir şey duyulmaz.
Yahu gidin bi’ bağınızı, bahçenizi dolaşın, dükkânınıza, tezgâhınıza uğrayın. Ananınızın babanızın kapısını çalın. Ne mümkün? Dörtlüyü tamamlayan dünyadan kopar.
Sorarsınız “N’apıyorsunuz?”
-N’ossun vakit öldürüyoruz hocam.
-İyi ama sizin ömrünüz bu öldürdüğünüz vakitlerden ibaret değil mi? Ufak ufak intihar ediyorsunuz bu durumda.
Kimine zaman yetmez kimi de sarfeder hoyratça. Bilge bir müellif “Ah mümkün olsa da” dermiş, “Şu kahvedekilerin zamanını satın alsam.”
Kızılay bu işten kaç para kazandı meçhul ama kaç nesli perişan ettiği ortada.

Kumarı oynayan değil  oynatan kazanır

ESENTEPE NİMET ABLA CAMİİ

CİROYLA DEĞİL YALIYLA
Bu çekilişlere dünyada Lottery denir. Bizde ise ön ayak olan aklı evvelin adı kullanılır. İtalyan Bianco! Bianko, biyanko, piyango...
Bu arada bayilik diye bir sektör doğar. Kadıköy Milyon Gişesi, Beşiktaş Servet Gişesi, Beyoğlu Zengin Gişesi, Sirkeci Harp Malulü Gişesi, Köprü altında Uzun Ömer, Köprü üstünde Cüce Simon, Kulaksızoğlu, Mösyö Mersenye, Kısmet, Uğurlu, Timokoa İsilyadis ve Şürekası, İsak Levi ve Mahdumları...
Eminönü’nde küçük bir dükkânda eşiyle birlikte bilet satan Nimet Abla’nın esnaflığı kuvvetlidir, cirosu yüksek olur daima.
Binlerce kaybedeni, kahredeni de düşünürseniz tatsız bir kazanç. Ancaaak.
Ancak İstanbul Esentepe’de yaptırdığı camiye o parayı karıştırmaz. Boğazda aileden kalma yalısını satar, yatırır inşaata. Cemaat tereddüt etmesin diye yazdırmış, astırmış duvara. Ki bu hassasiyet çok manidar geldi bana.
Evet, namazlarınızı kılabilirsiniz gönül huzuruyla.

Kumarı oynayan değil  oynatan kazanır

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.