Dokunursan ölürsün!

A -
A +

          Lamborghini’lerin, Camaro’ların, Bentleylerin gezindiği caddeden dönüveriyorsunuz, biriketten bir ucube çıkıyor karşınıza. Bir buçuk metrelik sokaklarda güpegündüz ampuller sarkıtılıyor çünkü gök görünmüyor asla. Lakin her yağmurda su basıyor, lağımlar taşıyor. Çürümüş şebekelerden sıçrayan sular, kabloları cızırdatıyor. Çocuklara ilk öğretilen şey “ sakın duvara dokunma!”  
Niye?
Çünkü elektrik çarpıyor. Herkesin telefonunda buna dair görüntüler var, sıradan bir şey gibi açıp can çekişen minikleri gösteriyorlar.

KÜÇÜK GAZZE
 Peki kim çizmiş bu semtin planını?
“Savaş!”
Zamanında Falanjistler, Şii Emel örgütü ve ordu birlikleri basmış dağıtmış. Evsiz kalan insanlar yine de kamplarını bırakmamış, yıkıntılardan çıkardıklarını üst üste koyup başlarını sokmuşlar. Lübnan’da Filistinlilere inşaat malzemesi satmak kesinlikle yasak, abluka çok sert uygulanmış geçtiğimiz yıllarda.
Bu daracık alanda 60 binin üzerinde insan yaşıyor, sokaklarda omuz omuzu sökmüyor. Suriye rejimi Yermuk kampındakileri bunaltınca onlar da gelip sığınmışlar.
Gıdasızlık hastalık diz boyu ama kimse ilgilenmiyor onlarla. Filistinli ölse n’olur? Hem kimin umurunda?
Nekbe’den (1948- İsrail katliamları) beri komşuya sığınan Filistinliler Lübnan’da vatandaştan sayılmıyor. Neredeyse dördüncü nesil doğdu ama kimlikleri yok hâlâ.
Tahsil yapamıyor, dernek kuramıyor, oy veremiyor, seyahat edemiyor, devletten tıbbi yardım alamıyorlar.
Bu seçimde Şii Hizbullah, İran’ın maddi desteğini kullanarak öne çıktı. Değişen meclis aritmetiği Filistinlilere ilave baskılar getireceği manasına geliyor.

KOMŞUDA PİŞER
 Gelgelelim en renkli ramazan, kandil, cuma manzaraları da Filistin kamplarında. Ne kadar fakir de olsalar mübarek günlerde gecelerde kapılarına bir süs (mesela “Ramazan Kerim” yazan hilal yıldızlar) asılıyor. Akşama doğru haşlama, kızartma kokuları taşıyor, tepsiler koşturuluyor komşulara. Camilerinde ilahiler, neşideler… Birlikte sofraya oturuyor, yoksul gözetiyorlar olmayan paralarıyla. Akşam ve yatsı namazları büyük bir coşkuyla kılınıyor, sokaklar çay, kahve, nargile kokuyor cemaat dağılınca.
Kampın erkekleri umumiyetle garsonluk, amelelik gibi günübirlik işler yapıyor, kadınlar ise tekstil atölyelerinde çalışıyor, çocuk bakıyor, taş siliyor.
Buna rağmen temiz giyiniyor, neşeli konuşuyor, gülmeyi biliyorlar.
Acıya gülebilmek.
Bu sabrı bir Filistinli gösterebilir anca.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.