İmkân başka İMAN BAŞKA

A -
A +

Çanakkale yeryüzünde en iyi korunan savaş alanlarından biri. Âdeta açık hava müzesi gibi. Kaleler, tabyalar, mevziler, tarihi toplar…
Düşünün her yağmur sonrası mermiler beliriyor toprakta… Ve iskeletler çıkıyor sağda solda. Yeniden elden geçen Seddülbahir’de plastik kutular görüyorum. İçinde işgalci askerlerin cesetleri varmış, yazışmalar bitince teslim edilecekmiş Fransa’ya.
Şehitlikler tertemiz. Bakıyorsunuz Halep’ten, Üsküp’ten, Bosna’dan gelen çocuklar. Gönüllü olarak koşmuş, geçmişler mermilerin karşısına.
Ruhlarını 105 yıl evvel teslim ettiler ama unutulmadılar. Sahi onlar kadar Fatiha alan kaç kişi var şu dünyada?
Çanakkale’de dolanıp hislenmemek mümkün değil, hatıraları capcanlı, çiçekler şehid şehid ıtırlanıyor.

GEMİLER SU ALTINDA
O hengamede üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yapan Nusret mayın gemisi batmak üzereydi, sağolsun Tarsus Belediyesi elden geçirip kurtardı, koydu bir parka. Elimizde onun haricinde de savaş yaşayan bir gemi bulunmuyor başka.
İtilaf devletleri donanmasından kalan tek tekne ise HMS Minerva adlı bir gambot. İngilizler tamiri için 2,4 milyon sterlin harcadılar. Portsmouth tersanesinde âdeta yeniden yapıp, ziyarete açtılar.
Boğaz’da hayli batık zırhlı var, bunlar dalgıçların ziyaretine açılacak kısa bir zaman sonra. İlk hedef HMS Majestik. Çünkü nispeten sığ sularda. Bir ucuna 15 metre dalarak ulaşabiliyorsunuz kolayca.

YÜZEN KALE
Çanakkale’ye dayanan zırhlıların ateş gücünü biliyoruz. Toplarının menzili bizimkilerden uzun olduğu için kendilerini tehlikeye atmadan tetiğe asıldılar. Metrekareye 4 bin mermi düşen bir alanda insan nasıl durabilir? Ecdadımız et ve kemikle çeliğe kafa tuttular, öldüler yaralandılar ama yerlerini bırakmadılar asla.
Peki Türk tarafı soğuk hendeklerde büzülmüş beklerken, gemilerin içinde hayat nasıl sürüyordu acaba? Bunun cevabını bire bir olmasa da Londra Thames Nehri’nde demir atan müze gemi HMS Belfast veriyor.  Zikrolunan gemi Birinci Cihan Harbi’ne katılmadı ama ufak bir tehirle İngiliz bahriyelisinin hayatından kesitler sunuyor.
Ateş gücü şüphesiz yüksek olmalı. Ondan 20 yıl evvel yapılanlar bile Çanakkale’yi tarumar etmişlerdi, bu elbette fazlasını yapabilecek çapta.

KAZ TÜYÜ, KUŞ SÜTÜ
Gemide her ihtiyaç düşünülmüş, sigara, çikolata, paket paket çerezler, alkollü ve alkolsüz meşrubatlar… Kitaplar arasında daha ziyade cinayet ve polisiye romanlar dikkat çekiyor. Tiryakiler için 7/24 servis. Günün her saati çay ve kahve bulunuyor.
Diyelim üniformanız söküldü, geminin terzisi emrinize amade, dikiyor, ütülüyor, veriyor.
Gemi personeli ya işinin başında duruyor, ya da dinleniyor. Boş vakitlerini spor yaparak ya da hamaklarda yatarak geçiriyorlar. Kantinde oturup kâğıt oynamak serbest. Fıçılara bakılırsa bira zibil, reçel, marmelat, kola...

KIYASI GAYRİKABİL
Yemekhane teşkilatlı, hamurları makine yoğuruyor, kekler, çörekler atılıyor fırına. Maketlere bakarsanız yemekler doyurucu, et, ya da tavuk bulunuyor mutlaka.
Diyelim gemicinin dişinde bir problem oldu, diş hekiminin kapısını çalabiliyor rahatlıkla. Bu lüks değil, ihtiyaç. Dişi zonklayan birine nasıl nöbet tutturabilir, hangi aleti emanet edebilirsiniz yoksa? Gemide tecrübeli cerrahlar vazife yapıyor, ameliyathane hazır bekliyor daima.
Ve bir tabela: Have you any problems? Altında sorular: Ailenizle aranız nasıl, borcunuz, sıkıntınız var mı? Belli ki bir de asabiye mütehasısı da var aralarında.
Mutfakta talimatlar görüyoruz, bakır kaplar istenilen seviyede doldurulmadan ocağa konulmayacak, kızartma tencerelerinde yağ ½ oranında olacak filan.
Koğuşlarda herkese bir dolap verilmiş ve rahat olduğu hissedilen ranzalar. Sağda solda kadın resimleri. Geminin papazı kilisesi de var ayrıca.
Bizim tarafta her askere bir tüfek düşmüyor oysa, delikanlı bekliyor, şehit düşen arkadaşının silahını kapıp sıkıyor düşmana.  
Yok, varı yener mi?
Netice ortada.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.