Tahsilat tamam, teslimat yalan

A -
A +

16. YY'da Venedik, Fransa ve İspanya; 17 yy'dan sonra da İngiltere ve Rusya donanma sahibi olmamıza dayanamaz.
1770'e Akdeniz'e inen Rus donanması İngilizlerin yardımı ile Çeşme limanındaki gemilerimizi yakar (1770). Ardından 1827 Navarin baskını karşımızda yine İngiltere vardır ve Fransa.
1853 Kasım’ında Ruslar Sinop’a saldırırlar. Hâlbuki ilan edilmiş bir savaş yoktur ortada, limana girer ve katliam yaparlar insafsızca.
Belki de bu yüzden 2. Abdülhamid Han donanmayı Haliç'te saklar.
Darbeci İttihat Terakki acemice işler yapar, üzerlerine vazife gibi Balkan kiliselerini birleştirir, cephe açarlar karşımıza.
Osmanlı hâlâ diridir ama ah kışlaya siyaset girmemiş olsa. Tahsin Paşa tek mermi sıkmadan Selanik’i Rumlara teslim eder, Şükrü Paşa yapayalnız bırakılır Edirne müdafaasında.
Derler ki istense "ilk atışta elektrik santrali tahrip olup muattal kalan" Yunan kruvazörü Averof batırılabilirdi. Zafer o günkü hükûmete yarardı ama.
Ki o Averof dert olacaktı başımıza.
Sultan Reşad Deniz Kuvvetlerini güçlendirmekten yanadır. Ahmet  Muhtar Paşa’nın deruhte ettiği "Donanma-i Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti" halktan iane toplamaya başlar. Kadınlar kollarındaki bilezikleri, kız çocukları kulaklarındaki küpeleri hayır sandıklarına atarlar. Tıfıllar ellerinde bakır kumbaralarla çarşı pazar dolanır. Ki sıkıntılı yıllarımızdır, halkımız fukara.

Tahsilat tamam, teslimat yalan
Tahsilat tamam, teslimat yalan

Sözleşmede “gemiler teslime kadar satanın malıdır, zayi olmaları hâlinde uğranılacak zarar satana aittir” yazar.  Gemiler Amstrongs Şirketinin uhdesinde iken gasbedilir. Bu firma "Defence Systems Ltd." adıyla faaliyetine devam ediyor.

PARAN KADAR...
Milletimiz teveccüh gösterir, hayli para birikir kasada. Nakit olunca Bahriye Nezareti’nin eli güçlenir. Göğsünü gere gere sipariş verir Avrupa’ya.
Almanlara Turgut Reis ve Barbaros adlı 2 zırhlı ısmarlanır, 4 muhrip ve nakliye gemileri ilave edilir ayrıca.
Sonra İngiltere’ye gider "Armstrong-Withworth'' ve "Vickers limited" ile el sıkışırlar. "Reşadiye" zırhlısı 1911’de kızağa oturtulur ve büyük bir hızla şekillenmeye başlar.
Bakarlar iyi gidiyor, bir tane daha ısmarlarlar. Sultan Fatih'in ilk iki taksidini günü gününe yatırırlar. İlaveten 2 keşif gemisi, 4 torpido muhrip ve 2 denizaltı için anlaşırlar.
Fransızlar’a da iş veririz, bir zırhlı, 4 küçük kruvazör, 20 destroyer, 6 denizaltı... Paraları hazırdır evvel Allah.
O günlerde Arjantin ile gerginlik yaşayan Brezilya, İngiliz Armstrong şirketine bir zırhlı (Rio De Janerio) yaptırır. Ancak iki ülke arasında sükûnet sağlanınca, sermayeyi gemiye yüklemenin mânâsı kalmaz.
Zikrolunan zırhlıya Osmanlı Hükûmeti talip olur. Yunanistan’ın da katıldığı ihaleyi kazanırız, "Sultan Osman-ı evvel" yazılır bordasına.
Rusya bu hamleleri dikkatle izlemektedir, baltalamak için elinden geleni yapar. İngilizler de pek gönüllü değildir, bahane bulur işi yavaşlatırlar. Halbuki tersanedeki ustaların maaşını bile biz öderiz. Maaş-ı seneviyeleri (yıllık ücretleri) ve maaş-ı şehriyeleri (aylık ücretleri) Daire-i Bahriye Şubesi'nde kayıtlıdır hâlâ.

RESMEN GASP
Sultan Osman-ı evvel Newcastle’da denize indirilir. Merasimde Londra Büyükelçisi Tevfik Paşa’nın ortanca kızı Naile Hanım gülsuyu şişesini (şampanya olacak değil ya) geminin burnunda kırar.
Cemal Paşa İngiltere ve Fransa'nın dostluğuna çok güvenir. Son taksidi bulup buluşturup yollar ve "Tamam gidin gemileri alın" der Rauf Orbay'a.
Rauf Bey, seyir subayı Fahri Ergin ve 1200 bahriyeli teslimat ve deneme seyri için gider Londra’ya.
Son taksidi (600 bin altın lira) tıkır tıkır yatırırız, hatta kömür bedelini bile öder, çektiririz ambara. Ertesi gün bayrağı asıp dönecektirler İstanbul'a.
Bankaların kapanmasına 5 dakika kala Winston Churchill gemilere el koyduğunu açıklar. "Türkler direnirse silah kullanın" der adamlarına.
İyi ama parayı biraz evvel yatırdık daha. İade edin o zaman!
Cevap verme lütfunda bile bulunmazlar.
Bakarız, ederiz deseler de kulaklarının üzerine yatarlar. Koca devlet adamları yalan konuşur gözümüze baka baka.
Londra Sefîri Tevfik Paşa perişandır. Nasıl kahrolmasın. Aracı olmuştur şu fakir halkın milyonlarca altınına.
Çaldırdığımız meblağ 7.123.762 Osmanlı lirası. Bugün Reşat lira 1.825 TL.  Çarpın görün, devlet bütçesi gibi bir rakam çıkacak karşınıza.
Yapacak bir şey yoktur. Askerlerimiz Reşid Paşa vapuruna binip dönerler paşa paşa. İstanbul halkı fenerler konfetiler edinmiş, iki dretnotu karşılamaya hazırlanmıştır bayraklarla.
Nerde gemiler?
Yok!
Niye?
Sükût.
Ne kadar acı ama.
Nitelikli dolandırıcılık derler buna! Gâvura güvenmiş ve gelmişizdir tufaya.

ALMA MAZLUMUN AHINI
Yavuz ve Midilli!
Düşülecek tuzak değildir ama o kadar hakaretten sonra…
Öfkeyle kalkar, otururuz zararla.
İngiltere gaspettiği iki dretnota Erin ve Agincourt adını koyar, bize karşı kullanmayı hesaplar. Ancak beddualı teknelerdir, arızaları bitmez, genç yaşta ayrılırlar hurdaya.
Onların intikamını el kadar Nusret alır, canlarına yeter biiznillah. Bir hurdalıkta bulunan mayınları burunlarının ucuna döşer, Boğaz’ı gemi mezarlığına çevirir bir anda.
Dünyanın en büyük donanması, gücünün üçte birini, üç saatte kaybeder. Bouvet, Irresistıble, Ocean… Karanlık Limanda batan batana.
Aradan uzun yıllar geçti. Artık gemilerimizi kendimiz yapıyor kendimiz donatıyoruz. İhtiyacımız yok ona buna.
Eğer İsrail Heron’larla istihbarat desteği vermeye devam etseydi şu anda Türk İHA’ları uçmayacaktı semalarımızda.
Kim bilir belki de Trump F-35 işinde çamura yatarak iyilik yapıyor.
Kötü komşu ev sahibi hesabı, millî savaş uçağımızı da görürüz inşallah! 

WInston Churchill: YAPTIYSAM BEN YAPTIM
O günlerde İngiltere Deniz Kuvvetlerinin başında olan Winston Churchill: "İngiliz donanması harp nizamında denize açılmıştı. 28 Temmuz'da Türk dretnotlarının ikisini de Kraliyet Donanması için istedim. Tyne Nehri'nde demirlemiş bir Türk nakliye gemisi, 500 gemici ile birinci dretnotu teslim almak üzere hazır bekliyordu. Türk kaptan gemiye binip bayrak çekeceğini söyluyor, gözdağı veriyordu. Böyle bir teşebbüsün gerekirse silah kullaılarak önlenmesini emrettim." İngilizler bu 2 gemiden başka Çanakkale'de Haliç vapuruna, Bombay'da Karadeniz gemisine de el koyarlar ki sivil teknelerdir bunlar. Biz de haydudu arıyoruz dağda...

LOZAN'DA NE OLDU?
Sözleşmeler nettir: Gemiler teslime kadar satanın malıdır, zayi olmaları hâlinde uğranılacak zarar satana aittir! İyi de gemiler Amstrongs  şirketinin uhdesinde iken gasbedilir. Kaldı ki paralar da girer şirketin kasasına. Firma hâlen faaliyette. Adını "Defence Systems Ltd." olarak değiştirdi o kadar. Gemi işi Lozan’da da masaya gelir ama İnönü, yumruğunu vuramaz masaya. Lord Curzon bakar ısrarcı değiliz, tazminata sayalım der, bahsi kapar. Dışişleri Bakanlığı 1984 yılında yayınladığı kitapta "Türkiye gemilerin asli bedellerini değilse de uğranılan zararı tazmin hakkına sahiptir" denir. Bu para halkımız adına istenmelidir mutlaka. 80 yıl önce ödenen meblağa, yıllık %5 normal faiz hesabıyla %400 ilave edilmelidir. Ki katrilyonlar çıkar karşımıza.
Tahsilat tamam, teslimat yalan

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.