Tutmak başka yemek başka

A -
A +

Japonlar, Koreliler yılda 60-70 kilo balık yiyor, hem avcılık yapıyor hem havuzlarda yetiştiriyor, yetmez gibi bizimkileri de satın alıyorlar.

Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder.                
Tevfik Fikret meşhur şiirinde, havalar sert olduğu için denize çıkamayan bir balıkçıyı anlatır. Yorgun tekne, çürümüş ipler, mantarlar…
Genç oğlu “baba sen ninemle otur” demiştir, “ben çıkarım deryaya!”
Tanıştığım balıkçılar “Ağlayanlara bakmayın” diyor, “bu meslekte kimse aç kalmadı, kalmaz da.”
Ki, Fikret’in yaşadığı yıllarda balıklar adamın sandalına atlar, ağa oltaya ne hacet, kepçe sallasa tava dolar.
1 Eylül gecesi “Vira Bismillah” merasimi için Poyrazköy’e gittim. Baktım bütün sektör orada, reisinden miçosuna. Sor anlatsınlar, aksakallar kenarda.
Efendim balıkçılık, Türkiye’nin beşinci büyük sektörüymüş (ben de bilmiyordum). Biz sadece tutanı satanı görüyoruz. Hâlbuki tekne yapanı, raspa atanı, radar sonar satanı, ağ dokuyanı, çizmecisi, tentecisi, kasacısı, nakliyecisi, akaryakıtçısı da var perde arkasında. Takriben 78 ayrı meslekten milyonla insan nasipleniyor.

Tutmak başka yemek başka

ZEYTİNCİLER BAŞARDI
Çok değil beş on sene evvel kişi başına yediğimiz zeytinyağı bir litrenin altındaydı. Dünyanın en büyük üreticilerinden biriydik ama koymuyorduk ağzımıza. Sağ olsun tanıttılar, anlattılar, şimdi sarfiyat biraz geldi yukarılara.
Balık da öyle, ne ucuz ne pahalı. Ama hiçbir zaman ulaşılmaz olmadı. Keseye uygun bir şeyler bulunur mutlaka.
Japonlar, Koreliler senede 60- 70 kilo balık yiyor, hem avcılık yapıyor hem havuzlarda yetiştiriyor, yetmez gibi bizimkileri de satın alıyorlar.
Avrupalılar da iyi yiyor (24 kg civarında) Türkiye’de ise sadece 6 kilo. Dünya ortalamasının bile altında. Tüketen de sahil kesimi, Anadolu halkı nedense mesafeli duruyor.
Hâlbuki filomuz çok güçlü, sadece denizlerimizde değil, okyanuslarda da ava çıkıyorlar. Şu an 10 ülke ile mutabakata varıldı, 100 tekne ve 1.500 balıkçımız dolanıyor uzak sularda. Atlantik’te, Hint Okyanusu’nda bilhassa Moritanya’da.  
Bunun için diplomasi gerek, iyi ilişkiler çok önemli dostlar arasında.
Geçtiğimiz senelerde 80 ülkeye balık sattık bir milyar dolarlık ihracat yaptık. Bu sene aşarız inşallah.

Tutmak başka yemek başka

YÜZEN TESİS
Gırgır teknesi dediğin âdeta fabrika. Nereden baksan 30 kişi çalışıyor, mutfakları, yatakhaneleri, çay salonları tam tekmil. Bir çıktılar mı dönmüyorlar aylarca.
Kolay iş değil, siz soğuk kış geceleri soba başında otururken onlar ıslak ağların altına giriyor, rutubet iliklerine işliyor. Ağı toplamakla iş bitmiyor, balıklar cinsine ve ebadına göre ayrılıp kasalanıyor.
Kaptan köşkünde modern cihazlar. Sonarla 6 kilometreden balık sürüsünü görebiliyor, üzerine gidebiliyorlar. Teknenin motorları belki bin beygir, balıktan daha hızlı, önünü kesebiliyor rahatlıkla.
Kumpas diye bir cihazları var balığın boyunu tespit ediyor. Umumiyetle sürüdeki balıklar aynı boyda olurmuş, reis bakıyor inceyse ağ atmıyor, karışıksa keyfine kalmış ya tutar eler, ya da gider bir başka sahaya...
İstanbul’un bütün ilçelerinde balıkçı var ancak Sarıyer ve Beykoz bir adım önde duruyor. Hem Karadeniz’e çıkıyorlar hem Boğaz ve Marmara’ya.
Biliyorsunuz yeni kanunla sığ sulara ağ atmak yasak, açılacaksınız biraz. Amatörler şu mevsim oltayla iyi kötü av yapar, niye çünkü kenarlar sıcak. Ancak bir ay sonra hayvan gidip dibe yatacak. Onlar da sanıyorlar ki, gırgırlar geldi, balığı bitirdi. İşi gücü bırakıyor şikâyet ediyorlar; bilmiyor ki, orası kıyıya yakın ama derin su, reis sonardan görüyor, ne yaptığını biliyor. Sahil Güvenlik’te de cihaz var, bakıyor şu kadar kulaç, tamam siz devam.
Bak geldi diyorlar, bir şey yapmadı adama.

Tutmak başka yemek başka

GEMİLER İZLENMELİ
Balıkçılar “Siz devlete para kazandırmak mı istiyorsunuz” diyor “gidin Kilyos’taki yatan gemileri takip edin, devamlı sintine basıyor, tankları yıkıyorlar. Eskiden de İzmit Tüpraş’a giden yakıt tankerleri haznelerini Tuzla’da yıkar boşaltırlardı. Marmara niye bitti, işte bundan.”
Deniz çöplük gibi, çelik tel, saç varil, lastikler ne ararsan.
Ethem Reis “Marmara’nın tahammülünün sebebi Boğaz’daki devridaim” diyor, “altı yukarı, üstü aşağı akar. Bu kanal Karadeniz’in 4-5 mil açığına kadar uzar, Çanakkale desen ona keza. Kışın balık kanal altında yatar. Eskiden Boğaz, fıkır fıkır balık kaynardı, kabarır patlardı hatta. Şimdi Boğaz’da o balık yok, söyleyin nasıl olsun? Bu kadar gemi, şehir gürültüsü, bak şu köprü ışıkları bile zarar. Çocukluğumuzda günde 20-25 gemi geçerdi. Şimdi otoban gibi akıyor. Gezi tekneleri bangır bangır müzik çalıyor, balığı ürkütüyorlar. Bu yüzden kanalı şiddetle istiyoruz, Boğaz kendisi gibi kalsın, balık ambarıdır zira.”
Bir başkası “Bırak balıkları biz kaçacağız” diyor, “Beş sene evvel Poyraz sessiz sakin bir köydü. Şimdi acayip kalabalık, hafta sonları park edecek yer bulunmuyor. Alkollü mekânlardan çıkanlar, arabalarımıza çarpıyor, durmuyorlar bile basıp gidiyorlar.”
Balık lokantalarında ağzı kürdanlı adamlar görüyorum, baygın baygın bakıyor, göbeklerini sıvazlayıp geğiriyorlar. Şair görse ne yazardı acaba? “Bugün yine tokuz ahbaplarım diyordu beter...”

Tutmak başka yemek başka

BALIĞA DAİR…
Ağları birbirine ekleyen Cengiz Reis “Suya attığın ağ senin değildir” diyor, “deryaya teslim ettin gitti, ya toplarsın ya da dönmez bir daha. Şu elimdekinin kilosu 90 lira. Gırgır ağları 800 bin lirayı da bulur, düşün ev dükkân parasına. Eskiden bu mevsim oldu mu iş diye yalvarırlardı, şimdi biz çağırıyoruz, nazlanıyorlar. Hâlbuki teknem 9 metre ve en az üç kişi olmamız lazım, insanlar rahatlığa alıştı. Parasız dolanıyor ama denize çıkmak istemiyor. Ağlayanlara da bakmayın, kazanmasalar yapmazlar. Bir gün olmaz, ertesi gün tekne almaz. Değişen de bir şey yok aslında, balık az olursa fiyatı artar. 500 palamut tutacağına 100 yakala, hem daha az yorulur hem daha fazla kazanırsın. Ha şu var; biz, millet yesin istiyoruz, o başka.”
Eskiden Boğaz’da değişik balıklar varmış; kolyoz, uskumru, orkinos gibi mesela. Sahile ipler gerilir, uskumrular kuyruklarından asılırmış çiroza.
∂ Onları güneş mi kurutuyor?
Güneşten ziyade tuz… İstanbul’dan tombul tombul çıkan palamutlar Ege’de incelir yağlarından olurlar. Akdeniz tuzuna sadece sırtı kalın ve pullu balıklar dayanır. Çünkü pul, balığı korur, deniz suyu onu yakamaz. Dülger, mercan, lagos, sardalya yağını kaybetmez kolay kolay.

Tutmak başka yemek başka

HER ŞEY MEVSİMİNDE
Çanakkale Saroz kılıçları çok lezzetlidir, Ege’de tadı kaçar, Akdeniz’de tamamen kaybolur, bir hususiyeti kalmaz. Her balığı mevsiminde yiyeceksin. Palamut şu an yağsız, tavası olur anca. Sonra buğulama, kasımla birlikte at ızgaraya, cızır cızır yağları aksın mangala. Hatta alev alır, durmazsan başında.
∂ Bir de şu balon balığı? Niçin bu kadar korkuyorlar?
Balon, Marmara’ya çıkarsa felaket olur. Çünkü istilacı tür, Mersin balıkçılarına çok zarar verdiler kısa zamanda. Ben yakalanmış balonun ağzına kola kutusu ile dokundum metali jilet gibi kesti kopardı. Nasıl İsrail sazanı, derelerimizi ırmaklarımızı bitirdiyse bunu da şuurlu olarak musallat ettiler başımıza.

Tutmak başka yemek başka

ESKİDEN DE PIHTI VARDI
Ali Bakır Amca’mız, ömrünü denizlerde geçirmiş bir deniz kurdu. Balıkçılık, dede mesleği. Aslen Rizeliler, babası 13 yaşında gelmiş İstanbul’a.
Düşünün; o yaşta çocuk, balıkçılık yapacak da memlekete para yollayacak.
∂ Soruyorum: Ali Amca nereden çıktı bu müsilaj gailesi başımıza?
Eskiden de olurdu, yaşlılar puhti (pıhtı) derlerdi ona. Şehirliler ise denizanası. Uzun sürmezdi, uskumrular gelir, yer bitirirlerdi. Ama şimdi kirlilik arttı, çivisi çıktı. Yeni arıtmalar yapılmalı, olanlar çalıştırılmalı. Bu işin şakası olmaz, Marmara bıçak sırtında.  
İlyas Reis ise “Bu salgı 1991’de de olmuştu” diyor, “sonra Tuna’dan karayelle asitli bir su geldi, dağıttı. Bence sıkı tedbirler alınmalı denizin temizliği için hiçbir masraftan kaçınılmamalı. Yapılacağı söylenen kanal yeni bir soluk olur, nefes aldırır Marmara’ya.”

Tutmak başka yemek başka

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.