Parmaklar sandığı gösteriyor!

A -
A +

Meclis'teki bütün partilerden milletvekillerini içinde bulunduran, başkanlığını ANAP'lı Kamran İnan'ın yürüttüğü "DİYALOG GRUBU"nun önceki gün yaptığı açıklama çok önemli... Bütün üyelerin altına imza attığı düşünceleri Sayın İnan şöyle seslendirdi; "Bir millet bir gecede yüzde kırk fakirleşiyorsa bunun bir bedeli olmalıdır! Demokrasilerde yapılan bütün işlerin iki önemli sonucu vardır; birisi siyasi sorumluluk, diğeri de millete başvurmak... Eğer bu yollar işlemezse demokrasi pas tutar işlemez hale gelir..." Tam olarak sandığı yani bir erken seçimi işaret eden İnan, ülke meselelerinin üstesinden gelemeyen hükümete iki yol gösteriyor: Siyasi sorumluluk, yani başarısızlığın bedeli olan istifa yolunu seçerek Meclis'e dönmek; ve eğer Mecliste yeni bir çözüm bulunamazsa seçmene gitmek! Kamran İnan iktidar ortağı partinin milletvekilidir, aynı zamanda da çok tecrübeli bir diplomattır. Yani sözlerini kırk kere ölçüp biçerek söyler. Bu sözleri söylerken de yanında aynı titizliğe sahip DYP Kilis Milletvekili Doğan Güreş ve AK Parti Milletvekili Necati Çetinkaya ile Bağımsız Azmi Ateş oturuyordu. Yani bu beyanatın sıradan ve ucuz politika maksatlı olmadığı açık. Hükümet şartları ne kadar zorlarsa zorlasın netice alması mümkün görünmüyor. İktidarın birinci ortağı Ecevit, Çiller'in fedakarlık çağrılarını duymamazlıktan gelse de, diğer ortaklar Bahçeli ve Yılmaz'ın teşkilatlarına epeyden beri seçim alarmı verdiğini bilmeyen yok. Diğer taraftan daha önce Kemal Derviş ve IMF cephesine karşı ulaştırma eski bakanı Enis Öksüz'ü feda etmek zorunda kalan MHP, bunun rövanşını almak için kararlı görünüyor! Bayındırlık Bakanı Abdülkadir Akcan'ın birkaç gündür devam ettirdiği polemik bunun bariz işareti. Şubat krizinden sonra kurtarıcı olarak görülen Kemal Derviş'in ise moda tabiriyle reytingi bugünlerde pek iyi değil! Başından beri DSP tarafından kuşku ile karşılanan, şimdilerde Erdal İnönü ile yeni bir parti kuracağı yolunda taze dedikodular yayılan Derviş'in işi gerçekten zor. Öyle ki ANAP da onun yetkilerinin kendisine devredilmesini istiyor. Derviş'in beyanlarına IMF ve Amerikan yetkilileri de aksi yönde tepkiler veriyor... Sizce bu hükümet ne kadar gidebilir? 22 YIL ÖNCE BU FİLMİ GÖRMÜŞTÜK Yaşı otuzun üzerinde olanlar 1979 yılında, TÜSİAD'ın o günkü Ecevit hükümetine karşı gazetelere verdiği çarşaf çarşaf ilanları iyi hatırlar... TÜSİAD şimdilerde ilan vermiyor ama, her fırsatta "Bizi yöneten birileri var mı?!" diyerek yönetimdeki boşluğa hep dikkat çekiyor. Zaman zaman da hükümeti istifaya davet ediyor... Bu defa TÜSİAD yerine ilanla hükümeti millete şikayet eden Türkiye Esnaf ve Sanatkarları oldu. Diyorlar ki, "Ülkemizin esnaf ve sanatkarı yok olmak üzere!.. Gerçeği göremeyenlerin ve görmek istemeyenlerin bu ülkeyi yönetmeye hakları yoktur. Batarsak, bu batağın altında sadece biz kalmayız..." Evet esnaf mal satamamaktan, vergisini ödeyememekten şikayetçi ve ilanlarla sesini duyurmaya çalışıyor. Esnaf ve sanatkarlar kendi açısından çok haklı; 98 katrilyonluk bütçeden sadece 200 trilyon liralık borç istiyorlar. Bu miktarın vurguncuların götürdüğü 27 katrilyonun yanında devede kulak olduğunu hatırlatıyorlar. Son derece haklılar. Peki ya zaruri ihtiyaçlarını dahi alamayan halk ne yapıyor? Onların gazetelere ilan verme güçleri de yok! Süleymen Nazif'in şiiri onların haline belki tercüman olabilir; "Derdimi ummana döktüm, asumana inledim Yare de ağyare de hal-i derunum söyledim Aşina yok derdime, ben söyledim, ben dinledim..." Eğer şiirin izahını istiyorsanız son bir ayda temel gıda fiyatlarına gelen zamlarla özetleyebiliriz: Margarin yüzde 29, şeker yüzde 43 ve un yüzde 73! Eğer hâlâ daha bu şartlarda helva yapabilecek usta ev hanımları var diyorsanız size katılamayacağımızı üzülerek bildirmek durumundayız! Çünkü Mart ayından bu yana mutfak tüpünden alınan vergiye yapılan zam ne kadar biliyor musunuz? Tamı tamına % 14700 (yazıyla yüzde ondört bin yediyüz!) Yani kısacası hanımefendiler, beyefendiler mutfakta yangın var yangın! Size ünlü divan şairi Fuzuli'nin "Şikayetname"sinden de aktarmalar yapacaktım. Hani şöyle başlıyordu: "Selam verdim rüşvet değildir deyu almadılar..." Ama yerim dar, kısmet olursa bir başka güne! Hissiyat... Bundan tam otuziki sene evvel tanımakla şerefyab olduğum muhterem Hüseyin Hilmi Işık beyefendinin vefatına dair hissiyatımı, yine kendilerinin tesamuh ve terahhumuna sığınarak, sık sık tekrar ettikleri Farisi bir beyt ile ifade etmek isterim; Zi hicr-i dositan hun sud derun-u sine can-ı men Firak-ı hemnişinan suht mağz-ı istihan-ı men (Sevdiklerimden ayrılmak sinemdeki kanı kaynattı, Ve aynı ayrılık ki, kemiklerimin iliğini sızlattı...)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.