Uyum için gerçekleri seslendirmek...

A -
A +

Konu ve konuşmacıların çokluğu sebebiyle, AB-İKÖ ortak forumuna bugün de genel çerçevede yaklaşmak zorundayız. Teferruata girersek, önemli noktalara yer kalmayabilir. Dünkü yazıda, medeniyetler arası uyum forumunun neden Türkiye'de ve İstanbul'da yapılması gerektiğini kısaca anlatmaya çalışmıştık. Evet, bu forum ancak Türkiye'de ve İstanbul'da gerçekleştirilebilirdi. Zira dokuz büyük medeniyetin üzerinde hayat bulduğu bu topraklar, tarihin akışı içerisinde zaten böyle evsahipliğine alışıktı. Nitekim Fransa Dışişleri Bakanı Hubert Vedrin "İstanbul Ruhu" tabirini tam da buna uygun biçimde ve diplomasinin de derin bilinciyle kullanmıştır. AB Dönem Başkanı İspanya'nın Dışişleri Bakanı Pique de aynı şeyi teyid etti. Bana göre önceki gün en önemli noktaya Pique parmak bastı. Hem de Avrupa Birliği adına... O nokta şudur; "Müslüman aydınlar olmasaydı, Avrupa Avrupa olmazdı..." İşte burada durup, çok ciddi şekilde durum muhakemesi yapmak gerekiyor. Batı Medeniyetinin ilim ve teknolojide kazandığı üstünlük ve bunun sonucu olarak da elde ettiği göz kamaştırıcı refah ve zenginlik karşısında ye'se düşen, komplekse tutulan İslam dünyası, 11 Eylül sonrasında, İslam ile terörü kasıtlı şekilde özdeşleştiren Batının propaganda mekanizmaları önünde büsbütün tırsmıştı. İslam=terör iftiralarına verilen tek tük cevaplar da, ezile büzüle ve sadece savunma refleksleriyle seslendiriliyordu. Halbuki, İslam Medeniyetinde ne dini taassubun ürünü olan Engizisyon Mahkemeleri, ne de ırkçılığın dışavurumu olan Pogromlar (Yahudilerin yakıldığı fırınlar) vardı. Ve ne de yüzmilyonlarca Afrikalı kölenin kanıyla, canıyla sağlanmış olan haksız servet ve zenginlik yani sömürgecilik vardı. Dolayısıyla bu saydıklarımızın hepsinin geçmişteki faili ve mirasçısı olan Avrupa ile, onun Atlantik ötesindeki temsilcisi olan Amerika Birleşik Devletlerinde (ki, onun da göğsünde Kızılderili soyunu tüketme ve siyah ırka ikinci sınıf insan muamelesini bile çok görme suçunun yaftası asılıdır), bazı mihraklarca öteden beri sürdürülen ve 11 Eylül saldırısı ile iyice şiddetlendirilen kampanyaya karşı ezilip büzülmek, edilgen bir tavırla köşeye sinmek nedendi? İngiliz ürünü Vehhabilerle, Amerikan ürünü Taliban'ın cehalet ve vahşetleri İslam'a nasıl mal edilebilirdi? Üstelik Kur'an-ı Kerim'in Maide Sûresi'nin 32. ayeti apaçık ortada iken; "... Kim bir insanı, bir kişiye veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan, (haksız yere) öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir..." Dün, bizim taraftan ithamlara kim, ne cevap verecek diye sormuştum. Ecevit'in, medeniyetler çatışması tezini, sömürgeci batı zihniyetinin çarpık görüşleri olarak değerlendirmesi siyasi olarak doğru zamanda ve doğru yerde verilmiş bir tepkidir. Ancak yetersizdir. İlmi cevaplar ise, daha güçlü ve daha kapsamlı olmalıdır. AB'nin Dış Politika Yüksek Komiseri Javier Solana'nın "Terör-İslamiyet ilişkisini reddediyoruz..." beyanı, bence bu forumda verilen en önemli mesajlardan biri olmuştur. Forumda, bu beyanı destekleyen daha pek çok konuşma yapıldı. Dileriz ki, İslamiyete çarpık bakanlar artık hakikati görmeye yanaşırlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.