İnsanlık utansın...

A -
A +

İsrail'in Filistin topraklarında gerçekleştirdiği zulüm, katliam ve vahşeti anlatmaya kelimeler artık yetmiyor. 21. yüzyılda, "medeni(!)" dünyanın gözü önünde bu kadar zalimane ve vahşiyane işlerin yapılabiliyor olması, insanlık âlemi için utanç verici. Filistin halkının onurunun ABD desteğiyle terör devleti İsrail tarafından, bu şekilde ayaklar altına alınması, insan haklarının revaçta olduğu bir dönemde ayrı çelişki ve medeni dünya için de fiyaskodur. Son gelişmeler iki hususu çok açık şekilde ortaya koydu; Birincisi İsrail'in ırkçı bir terör devleti olduğu tescillendi. Bunu Ariel Şaron Knesset'teki konuşmasında da itiraf etti ve "Yahudi Devleti'nin devam edebilmesi için mültecileri (Yani daha önce topraklarından, evinden, yurdundan kovulmuş olan Filistinliler) İsrail sınırları içine kabul etmemiz mümkün değildir" dedi. İkincisi de ABD'nin Ortadoğudaki menfaatlerini kendince garanti altına almak uğruna, bir süreden beri zaten askıya aldığı insan hakları ve hürriyetler kavramını işine geldiği gibi istismar ettiği bu defa daha bariz şekilde görüldü. Ecevit'in "soykırım" tabirini kullanmasından rahatsız olanlar veya Yahudi Lobisi'nin gönderdiği mektuptan korkanlar, hiç olmazsa İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres kadar objektif olmalıdır. Bakınız İsrail eski savunma bakanı ve başbakanı, şimdiki dışişleri bakanı, kendi ordusunun Cenin ve Nablus şehirlerinde kıyım yaptığını, katliam yaptığını söylüyor. Peres'in bu itirafı ve Şaron'un yukarıda bahsettiğimiz konuşması, İsrail Ordusunun savaş suçu işlediğinin tartışmasız belgesidir. İsrail sadece katliam yapmıyor. Hem insanları öldürüyor, hem de evleri yıkıyor, elektrik direklerini deviriyor, arabaları eziyor. Yani medeniyet namına ne varsa onları hedef alıyor. Yani tam bir kirli savaş yürütüyor. Ve akıl almaz derecede savaş suçu işliyor. Esasen burada Avrupa Birliği'nin önüne tarihi bir fırsat geçmiştir. İnsan hakları konusunda burnundan kıl aldırmayan AB, meşhur kriter ve standartlarını ortaya koyarak, bunu fütursuzca ayaklar altına alan İsrail'e karşı uluslararası alanda harekete geçmelidir. Böylece hem temsilcilerini kabul etmeyerek kendisini aşağılayan İsrail'e gerekli dersi vermiş ve hem de Bosna Hersek'te kaybettiği itibarını bir nebze yeniden tesis etmiş olur... Gelelim Arap dünyasına... Onlar yine bildiğiniz gibi, ürkek, dağınık, sen-ben kavgasında, dıştan çok içerden korkan, beceriksiz ve silik politikalarına devam ediyorlar. Paraları İsrail'den çok daha fazla. Ama bu paralar Amerikan bankalarında ve kaymağını da ABD'liler yiyor. Nüfusları Amerika'nın nüfusu kadar, ama kuru kalabalık. Beş-altı milyonluk İsrail 300 milyonluk Arap âlemine yarım asırdan beri baş eğdiriyor. Onlar bu utanç sebebiyle, keşke Filistin diye bir mesele olmasaydı noktasındalar. Buna karşılık Filistinliler de kendilerinin bizzat Araplar tarafından satıldığına kaniler. Dolayısıyla görünürdeki tepkilere aldanmamak gerekir. Her iki taraf da birbirinden nefret ediyor. İşte Filistinlilerin şanssızlığı burada. Yalnız bununla da bitmiyor. Peki İslam âlemi nerede? Üzerine ölü toprağı serpilmiş. Dağınık, pısırık, kendi meselelerine gömülmüş, güçsüz, görüşsüz ve ufuksuz. Onun bu perişanlığını iyi değerlendiren İsrail de, hiçbir kaideye ve ahlaka sığmayan katliamına devam ediyor. Ona destek veren Amerike da hâlâ daha Arafat'ı suçlama peşinde. Bu ne sefalet! İsrail, Filistinlilerle birlikte barışı da katletti. Bakalım hesabını soran olacak mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.