İstifalar, gel-gitler, sahipsiz (!) "kirli" teklifler...

A -
A +

Dün bu satırlar kaleme alınırken, bütün TV kanalları ve haber sitelerinde, partilerinden istifa eden veya istifa edip de bu kararını geri alan milletvekillerinin haberleri vardı. Herkesin bildiği ve beklediği bir şeyi biz de burada tekrarlayalım; Milletvekilliği aday listeleri Yüksek Seçim Kurulu tarafından kesinleştirilinceye kadar, partilerden istifa ve partilerarası gel-gitler devam edecektir. Onun için bu istifa işi fazla kafa karıştırmamalıdır. Çünkü asıl mesele bu değildir. Birincisi, Ekim ayının ilk haftasına kadar, (1 Ekim'de Meclis'in açılması ve müteakip günler...) esas mesele seçimlerin 3 Kasımda yapılıp yapılmayacağıdır! Bakmayın siz, iki üç günden beri, sahibi meydana çıkmadığı için ortada kalan, daha düne kadar da sır gibi saklanan, "kirli" tekliflerin (Bazıları yabancı bir filmin isminden mülhem buna ahlaksız teklif diyor...) fâş olmasına... Erken seçimi erteleme çalışmaları kesintisiz devam ediyor. Ve bilinmelidir ki, bu işi üstlenen lobi hayli güçlü. Şimdiye kadar görülmemiş bir oy çoğunluğu ile Meclis'te kabul edilen seçim kararını ortadan kaldırma işi, siyasi partiler ve liderleri için tam bir ateş topudur. Kamuoyunun da önemli derecede seçim atmosferine girdiği bu saatten sonra, hiçbirisi, bu ateş topunu eline almaya cesaret edemez. Onun için erteleme teklifini kimse açık açık sahiplenemiyor. Çiller diyor ki, teklif ANAP tarafından geldi biz reddettik. Yılmaz diyor ki, hayır teklif önce onlardan geldi... Ama ortada bir teklif olduğunu artık hiç kimse inkar edemiyor! Nitekim SP lideri Kutan da dün açıklama yaptı ve bize de teklif geldi ama reddettik dedi... Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus, Çiller ile Yılmaz arasındaki dolaylı diyaloğun ölçüsü. Hiçbiri diğeriyle ipi koparacak bir ifade kullanmıyor. Görüşme yollarını açık tutuyor. Seçimi erteleme lobisi, siyasiler dışında iç ve dış destekli güç odaklarının takviyesine sahip olunca, bazı partilerden veya kamuoyundan gelen cılız tepkiler çok fazla caydırıcı olmuyor. Onun için bir kere daha diyoruz ki, birinci olarak bu esası kaçırmayın! İstifaların çok fazla önemli olmamasının ikinci sebebi de, partilerarası transfer olayında, tavan-taban zıtlaşmasının İstanbul boğazındaki akıntıya (Üstte Karadeniz'den Marmara'ya, altta Marmara'dan Karadeniz'e) benzemesi. Biraz daha açacak olursak, tavanda bazı transferler yapan partilerin tabandan önemli kayıp vermelerini gözden kaçırmamak gerekiyor. Yani istifalar tek başına referans olarak kabul edilemez. Üçüncü bir sebep de istifaların ben merkezli olmaları. Mesela; Ecevit, İsmail Cem'e, Mesut Yılmaz da Erkan Mumcu'ya liderlik koltuğunu bıraksaydı, acaba bu iki siyasetçi partilerinden istifa eder miydi? Diğer isimler için gerekçe farklı osa da, temelde aynı saikler var. Ben merkezcilik! İstifalar, her ne kadar hamaset ve süslü laflarla ambalajlanmış olsa da bu gerçeğin inkarı mümkün değildir. Bugün hâlâ daha politikanın genç isimlerinden biri olan Erkan Mumcu'nun, başlangıçta (buna toyluk dönemi de denilebilir...), Mesut Yılmaz'ı savunmak için, yer yer militanlığa varan çıkışlarını unutmuş görünüp biraz da (arzın merkezi benim) tavırlarıyla eski liderine kafa tutması, başka türlü nasıl izah edilebilir? Özetlemek gerekirse, politikacılarımız ne kadar inkar ederlerse etsinler, maalesef bizde siyaset, hep ikbal ve kişisel çıkar ağırlıklı olarak yapılır. Eğer böyle değilse, ülkemizde, neden hep seçim öncelerinde istifalar, transferler, vefasızlık ve ihanet suçlamaları ve de küskünler hareketi ile seçimi erteleme operasyonları gerçekleşiyor? Ha, neden hep sandık görününce bu oyunlar sahneleniyor? Siz bir de, 11 Eylül sonrasındaki gümbürtüyü bekleyin!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.