Devenin boynu, ilkesizlik, tutarsızlık, Pirus vs. vs...

A -
A +

Meşhur söz var ya; "Deveye boynun niye eğri, diye sormuşlar, o da nerem doğru ki!.." cevabını vermiş. Mi acaba? Aslında deveye haksızlık yapılıyor. Çünkü deve çok faydalı, özellikle çöl ikliminde, tabiat şartlarına dayanıklı ve son derece hassas bir hayvandır... Bilenler bilir; deveye sözlü sataşma olduğu zaman derhal tepki verir ve kendisine sataşana derhal hücuma geçer. Daha da önemlisi, deve kesileceğini, diğer hayvanlara nazaran daha çok hisseder ve ağlar. Evet, resmen ağlar! Yani deve deyip geçmeyin, hayvan olmasına rağmen birçok özellik, güzellik ve de incelikleri var. Evet, deve hikâyesine, demokrasimizin durumunu, siyasetçilerimizin tutumunu ve seçim sandığının etrafında dönen fırıldakları anlatmak için mecburen girdik. Çünkü hemen herkes deve örneğini veriyor. Yani demek istiyorlar ki, bizim hangi işimiz doğru ki, seçim sistemimiz veya siyasi partilerimiz düzgün olsun! İyi de, bütün bunları düzeltecek olan veya o konumda olması gerekenler yine biz değil miyiz? Yani; kişi, toplum, millet ve devlet olarak biz ilkeli ve tutarlı hareket etmezsek, bu işler nasıl düzelecek? TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'ın beyanatı, bu bakımdan çok manidar: Diyor ki; "Siyasiler, seçim hesapları uğruna 'alışılmış' sorumsuzluklarını pişkince sunmaya devam ediyor... Kimisi AB fırsatı bu kadar yaklaşmışken, kendisini kurtarmak için çocuklarımızın geleceğini feda ediyor, kimisi herhangi bir tutarlılık endişesi olmadan, bir gün seçimden yana, bir gün seçimlerin yapılmasına karşı çıkıyor. Kimisi de iki aylık bir başbakanlık arzusunu bile gizlemeden her oyunun içinde kendisine rol bulma peşinde..." Özilhan kamuoyunun hislerine tercüman olmuş gerçekten. Ama eksik, çünkü bazı siyasilerin yaptıklarını tam olarak ifade edememiş, bir kısmına ise hiç temas etmemiş. Gerçi kim ne söylerse söylesin, siyasiler ve özellikle adına lider denilenler hep bildiklerini okuyor!.. Son günlerdeki seçim erteleme spekülasyonları sebebiyle piyasaların ne kadar kan kaybettiğini hiç düşünen var mı? Bu zararı kim çekiyor, dersiniz? MGK toplantısını terk edip, "Derin devlet krizi var!.." ifşaatıyla, ülkenin bir gecede yüzde elli fakirleşmesine sebep olan Ecevit, şimdi diyor ki, "Türkiye'nin DSP'ye gereksinimi var. Ben olmasam da sorunları çözecek güçte olan tek parti..." Güler misin, ağlar mısın!.. 1999 seçimlerinde teröristbaşı Öcalan'ın yakalanması üzerinden parsa toplayan Ecevit, bu defa "Kıbrıs'ı ilhak ederiz ha!.." salvosuyla son voleyi vurmaya çalışıyor. Gerçekten necip Türk milleti, Ecevit'in titreyen ellerine ve kekeleyen diline bakıp bu defa da kanacak mı? Yahut aziz Türk milleti, MHP'nin "Öcalan'a yataklık yapıyorlar!.." suçlamasına karşı, suç ortağının kim olduğunu araştırmayacak mı? Hani AB uyum kanunları Meclis'ten geçerse, ANAP bunu seçim malzemesi yapmayacaktı? Bırakın malzeme yapmayı, bizzat seçimi yaptırmamak için kullanıyor! Ancak bir şeyi unutmayalım; Eğer Mesut Yılmaz şeytana pabucu ters giydiren manevraları ile, bütün tepkilere rağmen seçimi ertelemeyi başarsa bile bu bir "PİRUS ZAFERİ", (M.Ö. 277 yılında Epir Kralı Pyrrhus'un Asculum'da Romalıları yendiği, ama kendi ordusunun da perişan olduğu meşhur savaş...) olacaktır. Yani halk ozanı Musa Eroğlu'nun dediği gibi, bazı siyasiler için "AŞAĞIDAN, YUKARIDAN YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR!.." Partilerarası mekik dokuyan birkısım siyaset bezirganının daha şimdiden liste dışı kaldığını görmek keyif verici. Devamını da bekliyoruz. 3 Kasım'a fazla bir şey kalmadı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.