Ankara'da "iktidar" mücadelesi...

A -
A +

AK Partinin seçimlerde yüzde 34.2 oyla 363 milletvekilliğini, yani Millet Meclisi'nin yüzde 65'lik kısmını temsil etme hakkına sahip olması, Ankara'daki iktidar mücadelesini sonlandıramadı!.. Zira hükümet olmakla iktidar olmak aynı manaya gelmiyor! Özellikle çok partili sisteme geçilen yarım asrı aşkın süre içinde, "sağ" dediğimiz yelpazeden bu şekilde hükümet olan ama çoğu zaman iktidar olamayan siyasi partilerin hikayesi çok ibret verici. Hükümet olup da iktidar olamamak, ne menem şey ola!.. Bugünlerde şaşırtıcı şekilde bir fikir birliği teşekkül etmiş görünüyor. Klasik anlamda sağ ve sol kesimdeki kalemler, hep AKP'nin iktidar olma becerisini gösterip gösteremeyeceğini yorumluyor. Ve eğer bu beceri ortaya konamazsa, erken bir havlu atma ihtimalinden bile söz ediliyor. Bütün bu yorumların sebebi, tabii ki, Ankara'da her hükümet döneminde pozisyonunu korumayı beceren ve her fırsatta siyasi muhalefetten daha çok muhalefet ve engelleme yapabilen bürokrasinin tavrıdır. Yazılan ve söylenenlere ve de olaylara bakılırsa, bürokrasi AK Parti hükümetine müthiş bir direnç gösteriyor... Öyle ki, en sıradan işler için bile eşi görülmedik zorluklar çıkarılıyor. Seçimlerden hemen sonra Erdoğan'ın, hükümeti kurduktan sonra da Başbakan Gül'ün bürokrasiye seslenerek, "Hızımıza ayak uydurun..." ihtarına rağmen bürokrasi bildiğiniz gibi. İşlerin önünü tıkamaya devam ediyor. Tıkamalar sürdükçe de hükümetin estirmek istediği rüzgarın hızı kesiliyor. İlk direnç Dışişleri bürokrasisinden... Bu hükümet döneminde, Dışişleri Bakanı iki defa kendi maiyetinden adeta gol yemiş gibi oldu. Yaşar Yakış'ın Irak ve Kıbrıs konusunda yaptığı iki açıklama, benzeri pek de görülmemiş şekilde kendi bürokratları tarafından tekzip mahiyetinde tavzih edildi! Bu durum hem Bakan'ın bizzat kendisine, hem de hükümetin dış politikada sahip olması gereken özgüvene büyük gölge düşürdü. Molla rejimi ha! Ba ba ba ba ba... Derken bir başka bürokratik mekanizmadan, YÖK'ten muhtıra niteliğinde bir çıkış geliverdi... Bu tür demarşlar daha çok silahlı bürokrasiden sadır olurdu; "Türkiye Cumhuriyeti Molla Rejimi olmayacak..." Hayda... "Molla Rejimi" de nereden çıktı? Kim getirmek istiyor böyle bir rejimi? Nasıl getirecek? Burası İran mı? Mollalar nerede? Bu iş o kadar kolay mı? Böyle bir ihtimalin varlığından dolayı değil, öyle gösterilerek sonuç alınmak istendiği için bu sloganlar... Hükümetin acil eylem planındaki üniversitelerle ilgili bölümü YÖK bu şekilde karşılıyor. Bunlar hep zemin yoklamalarıdır. Hükümetin ne kadar sıkı durduğunu ve kararlılığını sınayan yoklamalar... Her halde AK Parti ve hükümet yetkilileri bu hamleleri değerlendiriyordur. Gerçekten iktidar olabilmek için bu değerlendirme ve sonunda da gereğini yerine getirme kaçınılmazdır. Yalnız AKP'nin bu konuda çok da uzun bir vakti yoktur. Zira hava dönmeye başladı. Eğer 'ajitasyon' ve 'mugalata'nın önü kesilmezse, sonu hiç de iyi olmaz! Bir kısım medyanın bile ilk günlerdeki "toleranslı" tavrı hızla renk değiştiriyor. Hükümet cenahından gelen, gereksiz çelişkili açıklamalar yüzünden muhalefete verilen kozlar, Cumhurbaşkanı'nın anayasa değişikliğini Meclis'e iade etmesi, Kıbrıs ve Irak meseleleri ve tabii ekonomide acil çözüm bekleyen konular... Evet, hükümetin işi kolay değil... Ama, görünen o ki, evvela iktidar olduğunu tescil ettirmek için bürokrasiyi hizaya getirmesi gerekiyor. Hem de hemen!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.