Dünya yeniden bölünürken...

A -
A +

Irak meselesi, savaşla mı, yoksa barışla mı çözülecek, tartışmaları devam ederken asıl gelişme ve değişmelerin ucu görünmeye başladı... 1990'da Körfez krizi patladığında Sovyetler Birliği dağılma sürecinde idi. Sovyet Bloku çöktüğü için de, Baba Bush'un telaffuz ettiği "Yeni Dünya Düzeni" ile, kabaca, soğuk savaşın bittiği ve artık tek kutuplu bir dünyanın şekillendiği anlaşılıyordu. Şimdi kafaları kurcalayan soru şu: Tek kutuplu dünya düzeninin ömrü sadece on-onbeş yıl mı olacak? 11 Eylül sonrasındaki süreçte, Avrupa Birliği'nin başta gelen ülkeleri olan Almanya ve Fransa ile Amerika arasındaki zıtlaşmalar, tehlikeli şekilde tırmanıyor. Özellikle, Irak meselesinden dolayı, diplomatik nezaket sınırlarını çok aşan ve dış politika ölçülerinde hiç de yenilir yutulur tarafı olmayan karşılıklı atışmalar devam ediyor. Bu tırmanmanın giderek, zaten kaçınılmaz görünen ABD-Avrupa rekabetini daha da sertleştirmesi ve sonuçta, daha derin ihtilaf ve çatışmalara yol açması ihtimali güçlenmeye başladı. Elysee Anlaşması'nın 40. yıl kutlamaları dolayısıyla, Fransa ve Almanya devlet ve hükümet başkanlarının önce Paris, daha sonra da Berlin'de birlikte dile getirdikleri "Savaş en kötü seçenektir...", "Savaş hiçbir zaman kaçınılmaz olmamalı, biz savaşın meşrulaştırılmasına onay vermeyeceğiz..." şeklindeki açıklamaları ve "Bu ortak dış politikamızdır..." diye teyit etmeleri, ABD şahinlerini öylesine kızdırdı ki, Savunma Bakanı Rumsfeld; "Almanya, Fransa problem. Bunlar yaşlı Avrupa'yı hatırlatıyor. Ama Avrupa bunlardan ibaret değil..." gibi bir çıkışla aba altından sopa gösterdi. Hatta Bush, daha da ileri gitti ve "Sonunda Almanya ve Fransa da Irak gibi bedel ödeyebilir" deyip neredeyse işi köprüleri atma noktasına getirdi. Ama Avrupa cenahı bu tehditler karşısında sinme yerine daha da sertleşti. Atlantik İttifakı'nda çatlak!.. Ve bu tırmanmanın ilk resmi sonucu NATO'daki çatlak ile ortaya çıktı.1960'lardaki ABD-Fransa (De Guelle dönemi) zıtlaşmasından bu yana, her halde Atlantik'in iki yakası arasında ilk defa bu kadar aykırı rüzgarlar esiyor. Bakalım bu rüzgarlar ne gibi fırtınaların habercisi olacak... Çünkü Amerika, bilinen dünya petrol rezervlerinin yüzde altmış beşini ihtiva eden Ortadoğu'da haritaları yeniden çizmek ve kendi hakimiyetini kurmak istiyor. Avrupa ise buna karşı çıkıyor. Amerika bu karşı çıkışı "boyun eğmeme" olarak değerlendiriyor ve "Almanya ve Fransa'nın dikkatli yönetilmesi gerektiğini (!) söylüyor... (Büyük Satranç Tahtası-Zbigniev Brzezinsky, Sabah Yayınları) Petrolün dünya enerji tüketimindeki payı halen yüzde 40'tır ve gelecek otuz yılda da, petrol birinci enerji kaynağı olmaya devam edecektir... İşte bu sebeple, ABD'nin bastırması (Ne pahasına olursa olsun Irak'ı vurmak istemesi) ve Avrupa'nın boyun eğmeyişi hem NATO'da, hem de BM'de çok daha sert tonda zıtlaşmalara ve bölünmelere gebe! Fransa ve Almanya'nın "Savaşın meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz" tutumu, ABD'nin BM'den istediği kararı çıkaramayacağını gösteriyor. Çünkü Fransa'nın BM Güvenlik Konseyi'nde daimi üye olarak veto hakkı var. Almanya da bu dönem Konsey'in geçici üyesi oldu.. Avrupa'nın bu karşı çıkışına bir kuvvetli destek de Uzakdoğu'dan, Çin'den geldi. Şimdilerde ABD ile ilişkilerini iyi bir trendde götürmek isteyen ama, onun Irak politikasını başından beri tasvip etmeyen Rusya'nın da aynı desteği vereceği anlaşılıyor ki, bu durum Amerika'nın elini iyice zayıflatır. (Çin ve Rusya'nın da veto hakkını unutmayalım.) Bu durumda, ABD ve onun kayıtsız şartsız destekçisi İngiltere ne yapacak, doğrusu merak edilen bu... İngitere'nin Avrupa Birliği içindeki konumu ne olacak? Daha da ötesi Avrupa Birliği bu gelişmelerden nasıl etkilenecek? Avrupa ve Amerika zıtlaşması nereye varacak? Yeni bir bölünme ve kutuplaşma, dünyayı ne gibi krizlerle yüz yüze getirecek? Rusya'nın giderek AB ile yakınlaşması ve Çin'in de Amerika'ya karşı bu bloka destek vermesi, Amerika'yı ne gibi yeni politikalara sevk edecek? Bu sorular ve daha niceleri, şimdilik Irak meselesinde düğümleniyor. Napolyon Savaşları ile Birinci ve İkinci Dünya Harbi, her seferinde Avrupa ve Ortadoğu'yu şekillendirmişti. Şimdi yine ABD'nin, Ortadoğu'yu yeniden dizayn etme hedefi var. Ama Avrupa Birliği statükonun bozulmasını istemiyor. İkinci Dünya Savaşındaki müttefikler bu defa farklı farklı yerlerde... Gelişmelerin seyir hızı henüz çok net olarak okunamamakla birlikte, Amerika liderliğindeki tek kutuplu dünyada, yeni saflaşma, kamplaşma ve kutuplaşmaların uç verdiği söylenebilir. Türkiye'nin bu oluşumlardaki yerini gelecek yazımızda irdelemeye çalışacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.