"Çözüm Süreci" askıda mı?

A -
A +
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay, bir televizyon programında, Hükümet ile HDP arasındaki görüşmelerin kesildiği yolundaki bir soruya şu cevabı verdi. "... Kesilme diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Süreç mecrasında yürüyor. Her ülkede bunun benzeri örnekler var. Krizler olur, talepler olur. Bunların bazısı karşılanır, bazısı karşılanmaz. Hemen bir sarsıntı olduğunda, bitti diye düşünülmesi yanlış olur..." Evet, çözüm süreci şüphesiz bitmiş filan değil. Ancak sürecin girdiği darboğaz ve sıkıntı da ortada... Zira Başbakan Davutoğlu bizzat açıkladı ki, kamu düzeni net bir şekilde sağlanmadan hiçbir adım atılmayacaktır. Yani çözüm süreci bir nevi askıda. Bu noktaya birdenbire gelinmedi elbet!
Yaklaşık 20 aydan beri, PKK'nın özellikle bazı şehir unsurları, çözüm sürecini dinamitlemeye yönelik eylemlerine neredeyse hiç ara vermedi... Güneydoğu Bölgesinde yol kesmeler, kimlik sormalar, adam kaçırma, şantiye araçlarını yakma, bölgedeki kimi vatandaşları sözüm ona kurdukları mahkemelerde yargılama, vergi salma vs. vs... Oysa bu dönemde, öncelikle bütün eylemlerin sona erdirilmesi, bununla birlikte örgüt militanlarının sınır dışına çekilmesi ve orada silahlarının bırakılması, taahhüt edilmişti. Devletin güvenlik güçleri, tansiyonun düşmesi ve yeni gerilimler oluşmaması için bu dönemde olabildiğince toleranslı davrandı. Bu yaklaşımı kendi adına fırsata çevirmek isteyen örgüt, çözüm süreci sonunda elde etmeyi umduğu farazi bir statüyü (KCK sözleşmesindeki özerklik...) fiilen hayata geçirmek ve bu yolla devlete dayatmada bulunmak istedi. Yurt dışına çekmediği silahlı unsurları da, bu konuda tehdit unsuru olarak kullanmaya yeltendi.
Devlet, şüphesiz böyle bir oldubittiyi kabul etmezdi. Bir taraftan çözüm sürecinin hukuki ve siyasi altyapısını hazırlarken, diğer taraftan da, PKK ve bütün uzantılarını âdeta bir teste tabi tuttu. Kim veya kimler, çözümü ne kadar ve hangi şartlar altında, kabul etme veya etmeme niyetinde idi... Diğer taraftan, 20 aylık zaman zarfında, çözüm sürecinin devam edip etmeyeceğine yönelik çeşitli harici yoklamalar da, yapılmaya çalışıldı. Hükümetin ortaya koyduğu siyasi kararlılık, sürece ket vurma teşebbüslerini boşa çıkardı. Ancak PKK ve uzantılarının malum eylemleri tehlikeli bir birikim oluşturdu. Son olarak, Suriye'nin Kobani kasabasında pişirilmek istenen bölgesel ve küresel yeni oyun çerçevesinde, 6-7 Ekim günlerinde sergilenen kalkışma provası, bardağı taşıran damla oldu. Bu andan itibaren, hükümetin üslubu bariz biçimde değişti. Öncelikle PKK ve türevlerine, çözüm süreci sonunda elde etmeyi düşündükleri veya bekledikleri statünün olamayacağı net bir biçimde anlatıldı.
İkinci olarak hazırlanan yol haritası istikametinde, atılması gerekli adımlar öncesinde, kesinlikle karşı tarafça yerine getirilmesi icap eden şartlar, olmazsa olmaz bir kesinlikte ortaya kondu. Yani, behemehal bütün silahlı militanların sınır dışına çekilmesi ve akabinde de silahların tam olarak bırakılması. Bu iki noktada hükümetin herhangi bir esneklik göstermesi katiyen söz konusu değil. Cemil Bayık'ın, ABD'yi hakem olarak çağırmak gibi sapmalarına da kulak verecek değil. Dolayısıyla PKK ve onun siyasi uzantısı HDP, şimdi içinde bulundukları tıkanıklığı aşmak zorunda...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.