Putin'in ziyareti...

A -
A +
Türkiye, Papa Francis'ten hemen sonra, önemli bir dünya liderini daha ağırladı... Her iki ziyaret sebebiyle, ülkemiz dünya medyasında, değişik perspektiflerle geniş biçimde yer aldı. Birbirinden çok farklı dürtülerle, Türkiye aleyhine sürekli tezvirat yapan aynı medya, gelişmelerin kendi beklentileri paralelinde olmamasından herhalde mutlu değildir!.. Putin'in Türkiye ziyareti, daha açıklandığı sırada bazı merkezlerde alarm zillerini çaldırmıştı... ABD ve AB, Rusya'nın Ukrayna'daki agresif politikalarına, ekonomik ambargolarla karşı koymaya çalışıyor. Ancak Rusya'nın ulusal gücü, bölgesel ve küresel manevra kabiliyeti; elindeki sayısız siyasi-askerî ve ekonomik kartlar, Batı'nın zayıf hamlelerini bir biçimde boşa çıkarıyor. Hâlihazırda ham petrol fiyatlarının anormal ölçüde düşmesiyle Rus ekonomisinde meydana gelen sarsıntı, bir parça sevindirse de, orta ve uzun vadede neler olacağı ve Rusya'nın ne gibi yeni reaksiyonlar vereceği konusunda, ABD-AB Blokunun net bir öngörüsü ve alternatif bir caydırıcı planı tabii ki yok. Daha ziyade izlemekle yetiniyor...
Putin'in Ankara ziyareti, Rusya'nın doğrudan ve dolaylı biçimde başrol oynadığı birçok bölgesel ve küresel çatışmanın hüküm sürdüğü bir dönemde gerçekleşti. Suriye, Kıbrıs, Ukrayna ve Kırım meselelerinde, iki ülke arasında derin görüş ayrılıkları bulunsa da; Türkiye ve Rusya arasında, 'yeni dünya' dengeleri açısından, her iki tarafın yararına olarak daha fazla iş birliği ve yakınlaşma politikası, şayanı tercihtir. Jeopolitik şartlar, jeostratejik denge ve menfaatler böyle bir politikayı zaruri kılıyor. Rusya enerji alanında, hâlihazırdaki en büyük oyunculardan biri... Avrupa ülkelerinin ekseriyeti, Rus Doğalgazına bağımlı... Türkiye de, Almanya'dan sonra bu ülkeden en fazla doğalgaz ithal eden devlettir. Rusya'nın genel olarak Kafkaslar ve özel olarak Ukrayna'da yürüttüğü politikalar, haddinden fazla sert ve rahatsız edici. Batı'nın sabrını taşıran son gelişmeler, Rusya'ya karşı mecburi bir tepkiyi beraberinde getirdi. Lakin Rusya da buna karşı hemen bir refleks gösterdi.
Yaş sebze meyve, balık ve beyaz et konusunda, Rusya yönünü AB ülkelerinden Türkiye'ye çevirdi. Uzun zamandır krizlerle boğuşan Avrupa ekonomisi için, şüphesiz bu hiç de sevindirici bir haber değildi!.. 2013 yılı itibariyle 33 milyar dolarlık seviyeye ulaşan Türk-Rus ticaret hacminde, 2020 yılı için konulmuş olan 100 milyarlık hedef var. Putin'in 10 tane bakanla iştirak ettiği ÜDİK (Üst Düzey İşbirliği Konseyi) toplantısında bu hedefin gerçekleştirilmesi yolunda atılacak adımlar görüşüldü. Bu adımların içinde Türkiye'nin Rusya'dan daha fazla doğalgaz ithalinden, üçüncü nükleer santralin Rusya tarafından inşa edilmesine ve karşılıklı ticarette milli paraların kullanılmasına kadar çeşitli başlıklar var... Bu ziyaret esasen ekonomi ağırlıklı olmakla birlikte, her iki ülkeyi çok yakından ilgilendiren veya her ikisinin doğrudan içinde bulunduğu, Suriye meselesi, Azeri-Ermeni ihtilafı, Ukrayna krizi ve Kırım'ın ilhakı gibi yakıcı konuların, es geçilmesi herhâlde mümkün değildi. Bu meselelerde, iki tarafın kısa vadede bir uzlaşmaya varmasını elbette kimse beklemiyor. Ancak konuların müzakere edilmesi bile tek başına olumlu bir durumdur.
Putin ülkemize gelmeden evvel, "Erdoğan'la yeni ufuklar arayacağız..." şeklinde açıklama yapmıştı. Hakikaten yeni ufukların keşfedilip edilmediğini, önümüzdeki günlerde anlayabiliriz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.