Yürüyüş tamam, ama fakat...

A -
A +
Fransa'nın tamamında 3.5; Paris caddelerinde ise 1.5 milyon insan teröre karşı yürüdü. Kırktan fazla devlet ve hükümet başkanı da aralarında idi. Ancak...

Bazı durumların, olayların simgesel anlamı, benzerlerine göre çok farklı olabiliyor. Daha önce İspanya'da da, ETA terörüne karşı Fransa'dakine benzer kitlesel yürüyüşler yapıldı. Ancak mahiyeti itibariyle, Madrid caddelerindeki kalabalıkların sergilediği tablo, ülkesel bir reaksiyon olarak kayıtlara geçti. Fransa'nın başkentindeki tepki yürüyüşüne, kırktan fazla ülkenin devlet ve hükümet başkanı da katıldığı için, bir anda küresel bir boyut kazandı. Niçin sadece Fransa ve niçin yalnızca Paris'teki terör olayları bu kadar yankı buluyor peki? Bu soruya çeşitli açılardan farklı cevaplar verilebilir. Ancak hiçbirisi, özellikle Batı dünyasının teröre ve terör örgütlerine karşı dürüstçe ve gerçekten tavır aldığına dair, bizi ikna edemez. Zira yüzlerce değişik olayı hatırlatarak, niçin aynı duruşun onlara karşı da sergilenmediğini, haklı biçimde sormak gerekiyor...
Öyle ya, Hatay Reyhanlı'da terörist saldırı neticesinde; elliye yakın vatandaşımız hayatını kaybettiğinde, bir iki cılız kınama dışında, dünyanın diğer ülkelerinden hangi reaksiyon yükseldi? Paris ile aynı günlere rastlayan, Boko Haram'ın Nijerya'da katlettiği iki bin kişi için kimin kılı kıpırdadı? Pakistan'da, okulu hedef alan saldırıda en az iki yüz kişi öldü. Kimsenin dikkatini çekti mi? Suriye'de dört yıldan beri, Esad rejiminin sürdürdüğü kitlesel katliamlarda, yaklaşık dört yüz bin insan can verdi. Peki, kimin umurunda? Libya'da, Yemen'de her gün onlarca insan öldürülüyor. Ne yazık ki, artık haber bile olmuyor!.. Irak'ta, 1991 yılından bu tarafa savaş ve terör sebebiyle en az iki milyon insan can verdi. Dünya bu vahşete doğru dürüst bir tepki verdi mi? Afganistan'da tam otuz beş seneden beri can pazarı yaşanıyor. Şimdiye kadar öldürülen insan sayısı üç buçuk milyonu aştı. Medeni dünyadan, bu vahşet için yükselen bir ses var mı? Orada süper orduların kullandığı en öldürücü teknoloji, Batı medeniyetinin eseri değil mi?
Şimdi Türkiye'de belli bir güruhun diline pelesenk ettiği, (amasız, fakatsız terörü kınama) klişesi, bütün bu gerçekler karşısında hiçbir değer ifade etmiyor. Evet, terör yalnızca terördür. Ve terör kayıtsız şartsız kınanması, karşı çıkılması gereken bir küresel beladır. Lakin bu belayı dünyanın başına saranların da, kim veya kimler olduğu iyi tespit edilmelidir. Oluk oluk akan insan kanı karşısında, lafla terörü kınamanın fazla bir kıymeti de yok ne yazık ki... Sureta terörü kınayıp, el altından da terör ortamını körükleyen güçleri doğru teşhis etmeliyiz. "Niçin bu teröristler hep Müslümanlar arasından çıkıyor?" gibi sorular soran alıklar, bu dünyada nelerin olup bittiğini fark edemediği için, uydum kalabalığa konuşuyor ve yazıyorlar... Ama bir taraftan Müslümanların en kutsal değerlerine sürekli saldırarak onları tahrik eden, her olaydan sonra bütün Müslümanları ayırım yapmadan suçlayan (Son olarak Rupert Murdoch'un attığı iğrenç tweet ortada...) ve baskılayan çevreler, öte yandan da İslam dünyasında ha bire radikalizm tohumları ekiyor...
Bu gerçeklerin gözler önüne serilmesi gerekiyor. Yani, ama-fakat ve lakin itirazlarını yapmamız icap ediyor. Kim ne derse desin! Suçluluk psikolojisi, Batı karşısında genel bir kompleks hâlidir. Bunu bilelim...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.