Hesap Günü hâlimiz nice olur?

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün İstanbul'dan İslam Dünyasına çok önemli mesajlar verdi. Aslında sadece İslam Dünyasına değil, bütün dünyaya yönelikti bu mesajlar. Fakat mahiyeti itibariyle konuşmasının ana teması, İslam ülkelerinin ve Müslümanların bugünkü perişan ve bir o kadar da esef verici haliydi. TBMM'nin ev sahipliğinde, İstanbul'da toplanan; İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği 10. Konferansında konuşan Erdoğan, Batı'da da geniş yankılar uyandırması beklenen konuşmasında, İslam'a ve Müslümanlara yapılan saldırılar karşısında, İslam ülkelerinin yaşadığı pasiflik, dağınıklık ve etkisiz kalma durumuna dikkat çekerek, buradaki topyekûn sorumluluğumuzu hatırlattı. İslam Dünyası üzerinde ciddi operasyonlar yapıldığını, Müslümanların birbirine vurdurulup, kırdırıldığını vurgulayan Erdoğan, iç karartıcı tabloyu şöyle özetledi: "Akan kan, dikkat edelim, Müslüman kanıdır. Ölenler ve öldürenler Müslümandır..."
Evet, yakıcı gerçek bu! Hâlihazırda Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, Yemen'de, Pakistan'da vs. birbirini öldürenler hep Müslüman... Ölen de, öldüren de tekbir getiriyor... Peki, niçin yekdiğerini öldürüyor? Ve kimin adına öldürüyor? Sonu gelmeyen bu kanlı çatışmalardan, en fazla kim yarar sağlıyor, hiç düşünüyorlar mı? Savaşan taraflar, kimlerin hesabına çarpıştığının farkında mı acaba? Bu fitne ortamı nasıl hazırlandı? Fitne tohumlarının üreticisi güçleri ne kadar tanıyor ve biliyorlar ki? Şayet bilselerdi, kirli tuzaklara bu denli düşerler miydi? Hiç şüphesiz İslam Dünyasının bugünkü perişan hâlinden, dehşet verici baskı; zulüm ve katliamlar altında inleyen milyonlarca Müslümanın çektiği acılardan, hepimiz müştereken sorumluyuz!.. Erdoğan'ın 56 İslam Ülkesi temsilcilerinin yüzüne sorduğu o müthiş soruyu, burada sizlerin de dikkatinize sunalım: "Bugün Filistin'de, Suriye'de, Irak'ta, Libya ve Yemen'de katledilen yüz binlerce Müslüman için; sadece içimizin yanması, bizi 'HESAP GÜNÜ' sorumluluktan kurtarır mı?" Kurtarır mı? Bir de bu manzarayı hiç görmek istemeyen, milyonlarca Müslüman bir ekmeğe muhtaç iken; vur patlasın, çal oynasın milyarlarca doları eğlencelerde har vurup harman savuran, sözüm ona Müslümanlar var!..
İşte Böyle olunca, "İslam Dünyasında mevcut 56 ülkenin, hiçbirinin sözü geçmiyor..." Ve bu söz hakkını, bizzat elde edecek mücadeleyi vermesi gerekenler de, yine İslam ülkelerinin ta kendisi! Tam  kırk beş seneden beri faaliyette olan İslam Konferansı Teşkilatı'nın (Yeni adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı) uluslararası politika arenasında ne gibi bir ağırlığı var?! Dün Cumhurbaşkanı bu hususa özellikle dikkat çekti ve Farsça bir cümle ile 'toplanıp, konuşup dağılma...' hâline işaret etti. Erdoğan'ın bu cümlesini dinlediğimde, aklıma yıllar önce Arap Birliği Teşkilatı'nın toplantısında, Katar Dışişleri Bakanı'nın söylediği o acı sözler geldi: "Biz her seferinde toplanıyoruz, konuşuyoruz ve kararlar alıyoruz. Ama bunun hiçbir etkisi olmuyor... Bu şekilde toplanmanın da bir manası kalmıyor..." Gerçekten, temeli 1945'te atılan (İlk önce altı Arap ülkesi bir araya gelmişti. Şimdi Filistin'le birlikte bu sayı 23) Arap Birliği Teşkilatının, bugüne kadar dişe dokunur bir icraatı var mı? Ne gezer!..
Sonuç; 70 yıllık Arap Birliği Teşkilatı, 45 yıllık İslam İşbirliği Teşkilatı ve sair birlikler; teşkilatlar, kâğıt üzerinde kaldığı müddetçe, bugünkü içler acısı durumumuz devam eder. Nokta!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.