Erdoğan'ın Afrika seferi ve yankılar...

A -
A +

Türkiye'nin son on yıldaki Afrika kıtasına yönelik açılımları, bugün dahi çok olumlu yankılar yapıyor. Ama esas sonuçlar gelecekte görülecek...

Recep Tayyip Erdoğan, aile efradının da aralarında bulunduğu kalabalık bir heyetle, Ağustos 2011 yılında Somali'nin başkenti Mogadişu'ya indiğinde, o coğrafya âdeta yangın yeri idi!.. Tam yirmi iki seneden beri Somali'de devlet otoritesi olmadığı gibi, kimin kiminle çarpıştığı belirsiz cephelerde, sayısız çeteler kıyasıya bir iç savaşın içindeydi. İşte böyle bir ortamda, hatta uçağın doğru dürüst inebileceği bir pist dahi yokken, Sayın Erdoğan, bütün riskleri göze alarak; Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı sıfatıyla oraya, kelimenin tam anlamıyla siyasi bir çıkarma yapıyordu... Afrika boynuzundaki o çıkarmanın ne kadar isabetli ve ne derece başarılı olduğunu, bugün çok daha net biçimde görebiliyoruz. Türkiye'nin son on yıldaki Afrika kıtasına yönelik açılımlarının, bugünkü yansımaları hayli dikkat çekici olsa da, bunun esas neticeleri orta ve uzun vadede görülecektir. Bunu kenara yazınız lütfen!

"Gidemediğin yer senin değildir" sözünün o çok derin manası, herhalde Cumhurbaşkanının son Afrika seferi vesilesiyle, bir kere daha zihinlerde canlanmıştır. Evet, dört sene sonra, tam da Somali'nin karşı tarafında, dünyanın en önemli deniz ticaret yollarından biri olan Aden Körfezi ve Bab-ul Mendep Boğazı'na hâkim Yemen'de (Osmanlı'nın en zor zamanda; Birinci Dünya Savaşının yakıcı şartlarında, destansı fedakârlıklarla savunmaya çalıştığı topraklar...), İran destekli Husi'lerin başkent San'a'yı kuşatıp; evvela devlet başkanının genel sekreterini enterne ettiği, daha sonra da devlet başkanının kendisini etkisiz hâle getirdiği bir sırada Erdoğan Somali'de ispat-ı vücut etti. Öyle ki, Türkiye Cumhurbaşkanının Somali'ye gitmesini istemeyen güçler; küresel terör örgütü El Kaide'nin yavruladığı El Şebab adlı yerel çeteyi, var gücüyle harekete geçirip, oradaki Türk heyetini hedefleyen çok tehlikeli bir intihar saldırısı da icra ettirdiler. Ama aylardır savrulan hiçbir tehdit ve son kanlı eylem, Erdoğan'ın bu çok çok önemli ziyaretini engelleyemedi. Türkiye, Somali'ye hiç silinmeyecek şekilde damgasını vurmuş bulunuyor. Bu ziyaretin dünya siyaset çevrelerinde kaç şiddetinde yankılandığını, sadece diplomat ve uzmanlar değil, sade vatandaşlar da idrak etmiştir...

Somali'de sıfırdan bir devlet düzeni kuruluyor ve bunun baş mimarı Türkiye Cumhuriyeti. Bu ülkenin Afrika Kıtası ve Hint Okyanusu için arz ettiği jeopolitik önemin büyüklüğünü anlatmak için, ciltlerle kitap yazmak gerekir. Bir de işin tarihî boyutu var... Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2006 yılında benzer bir çıkarmayı da, Sudan'ın Darfur Bölgesine yapmıştı. Halen oraya ayak basmış tek yabancı devlet adamıdır... Sudan deyip geçmeyiniz!.. 1914 yılında Osmanlı Padişahı cihat ilan ettiğinde, "Osmanlı bizi nereye çağırsa hemen gideriz" diyen Darfur Sultanı Ali Dinar, bu davete ilk cevap veren kişi idi. Birinci Dünya Savaşının birçok cephesinde çarpışıp şehadet şerbeti içmiş nice Sudanlının kanı, bu aziz toprakları sulamıştır... Acaba bunun ne kadar farkındayız veya ne kadar hatırlıyoruz.

Somali'de, Sudan'da; Afrika kıtasının bütün kuzeyi ve orta kısmında, Osmanlı'nın hâlâ göz kamaştıran muhteşem eserleri, müşterek tarihi geçmişimizin şahitleridir. Ecdadımızın o zor coğrafyada bıraktığı kalıcı izler, bugünkü stratejik istikametimizin işaret taşlarıdır. Bunlar mutlaka bizi hedefimize götürecektir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.