Halkımız aslında ne demek istedi?!

A -
A +

7 Haziran'da seçim sandığından çıkan neticeyi, herkes işine geldiği gibi okumak ister... Ama gerçek tabii ki bir tane! Yani mesajı doğru okumalı.

Türk halkı geçmişte pek çok kez yaptığı gibi, son seçim sandığında da, siyasi partilere yine güçlü mesajlar verdi. Bu mesajları doğru okumayan siyasiler, bundan sonraki süreçlerde daha büyük kayıplar yaşayabilir... 2002 yılı seçimlerinde, Meclis'te en çok sandalyeye sahip ve hükümet ortağı olan ilk iki sıradaki parti başta olmak üzere, tam beş tane siyasi aktörün baraj altında kaldığını hatırlamakta fayda var. Halkımız, siyasi arenada kendi iradesini temsil etmek üzere görev verdiği kadroları, gerekli gayret ve dikkati göstermedikleri zaman, tereddütsüz saf dışı bırakıyor. Pazar günü tezahür eden halk iradesi, iktidar ve muhalefet partilerine net biçimde mesajlar veriyor. Ortaya çıkan tabloyu çeşitli açılardan okuyabiliriz...

Birincisi, 13 yıllık kesintisiz iktidar yıpranması ve yorgunluğuna rağmen, AK Parti, seçimi yine açık ara önde bitirmiştir. Ana muhalefet partisi ile aralarında tam 16 puan fark vardır (25'e 41). Bu bakımdan Başbakan Davutoğlu'nun, "Seçimin galibi AK Parti'dir..." beyanı şüphesiz doğrudur. Ancak aynı zamanda, bu seçimde en fazla oy kaybeden parti de, yine iktidar partisidir. (2011 seçimlerinde yüzde 49,9 - ve bugün yüzde 40,9) AK Parti'nin bu büyük oy kaybının sebepleri doğru biçimde irdelenmelidir. Yani, parti mensubu veya hariçteki kişilerin, subjektif analiz ve yorumları ile değil; bilimsel kamuoyu araştırmalarıyla ve gerekli bütün sorular sorularak, mesele ortaya konmalıdır... Daha önce tam altı genel ve yerel seçim ile iki referandum ve bir cumhurbaşkanlığı seçiminde, AK Partiye oy veren vatandaşlar, bu defa hangi sebep ve etkenlerle vermedi? Bunun kesin verilerle ortaya konması lazım. Aksi halde, yaşanan oy ve iktidar kaybının gerçek irdelemesi yapılmış olamaz. Herhalde AK Parti bunu yapacaktır. Zira iktidar iddiasını ancak böyle sürdürebilir!

Diğer taraftan, ana muhalefet partisi CHP de, bu seçimlerde oy kaybına uğramıştır. Her ne kadar Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin tek başına iktidarı kazanamamasının uyandırdığı heyecanla, bu durumu kamufle ediyorsa da, gerçek apaçık ortada... (2011 yılında CHP'nin oyu yüzde 26, bugün ise yüzde 25.00.) Muhalefet partisinin oy kaybetmesi hangi mantıkla başarı sayılabilir? Kılıçdaroğlu, daha önceki istifa (Yüzde 26'nın üzerinde oy alamazsam bırakırım...) beyanını, bu şekilde unutturamaz. MHP ise bu seçimlerde oylarını önemli oranda arttırmayı başarmıştır. (2011'de yüzde 12, 9 - bugün yüzde 16,3...) Ancak MHP'nin dalgalı bir seyir izlediğini de hatırlatalım. 2007 seçimlerinde yüzde 14,27 oy alan MHP, 2002 yılında yüzde 8 ile baraj altında kalmıştı. Oysa 1999 seçimlerinde yüzde 18 oy almış ve ikinci parti olmuştu...
Bu seçimlerin en başarılı partisi tereddütsüz HDP'dir. 2011 seçimlerinde bağımsız adaylarla, yüzde 6,5 oranında oy alan DTP'nin halefi olan parti, 7 Haziran'da bunun tam iki katı oy alarak, yüzde 13'le parlamentoya 80 milletvekili sokmayı başardı... Yeni kimliği ile "Bölge Partisi" olmaktan çıkıp, "ülke partisine" dönüşme iddiasını taşıyan HDP'nin, daha alması gereken çok mesafe var. Hâlihazırda HDP, Türkiye'nin 57 vilayetinden vekil çıkaramıyor... Aynı şekilde CHP 36 vilayetten, MHP de 34 vilayetten milletvekili çıkaramıyor. Her üç parti adına, bu durum sağlıklı bir tablo değil!.. Yaşadığı ciddi oy kaybına rağmen, AK Parti sadece dört vilayetten vekil çıkaramadı. Yani bütün olumsuzluklara rağmen, AK Parti hâlâ daha, ülkede temsil kabiliyeti en yüksek ve en geniş siyasi partidir. Bu aynı zamanda, geleceğe dair önemli bir göstergedir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.