İşin dozunu kaçırmadan!..

A -
A +

Her partinin koalisyon hesapları farklı olabilir... Bu yüzden değişik pazarlık yöntemleri de mümkün. Ama işin dozu kaçırılırsa, evdeki bulgurdan da olmak var!

CHP, MHP ve HDP'nin seçim sonrası tavırları, şu ana kadar hükümet düğümünü çözmekten ziyade, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bir nevi köşeye sıkıştırmaya dönük görünüyor...

Azerbaycan'dan dönerken, "Liderlerle görüşecek misiniz?" sorusu üzerine; Erdoğan, bu görüşmeleri yeni kabine için görevlendirme yapmadan evvel, (muhtemelen bu hafta içinde başlayarak) yapmayı düşündüğünü açıkladı. Bu açıklama, muhalif partiler cenahında kolektif bir tepkiyle karşılandı. İlk olarak MHP, böyle bir görüşmeyi kabul etmeyeceğini deklare etti. Daha sonra HDP ve CHP de, sonuç olarak aynı kapıya çıkan açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun, dün Parti Meclisi toplantısında sıraladığı şartlar çerçevesinde, bir siyasi uzlaşma sağlanabilir mi? Bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değil. Aynı şekilde MHP'nin, 7 Haziran akşamından beri peş peşe yaptığı çıkışlar da, bir uzlaşmadan ziyade bir siyasi hesaplaşmaya dönük. Bunun merkezine de Erdoğan'ı koymuş vaziyette!

HDP'ye gelince, dış dünyadan gelen birtakım destek mesajları ve garip yorumların eşliğinde, sandıktan alınan yüzde 13'lük oyla, âdeta yeni bir düzen kurma iddiasını ortaya atmaya yelteniyor. Cumhurbaşkanı'nın Bakü'den dönüş yolunda ifade ettiği üzere, âdeta yüzde 13'ü, yüzde 41'den daha büyük gösterme çabaları var... Erdoğan'ın sözleriyle yansıtacak olursak; (Demokrasilerde çoğunluğun azınlığa tahakkümü, doğru bir yaklaşım değil. Ancak azınlığın çoğunluğa tahakküm etmeye kalkışması da, kabul edilebilecek bir durum değil!) Fakat bugünkü ortamda, bazı iç ve dış odaklar, göstere göstere böyle bir şeye kalkışıyor. Tabii ki sonuç almaları söz konusu değil. Ancak siyasi havayı bulandırma noktasında, bazı kafaları karıştırabilirler. Türkiye'de gerçek siyasi durum özetle şöyledir: Aralıksız 13 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti, aldığı yüzde 41'lik oy oranı ile bugün de, yarın da iktidara en yakın partidir. CHP ve MHP'nin aldığı oy toplamına sahiptir. Kılıçdaroğlu, (Halkın yüzde altmışlık kesime iktidarı verdiğini) iddia ediyor, ama bu iddianın altı boş... Yüzde altmışlık blok, birden fazla yolla sağlanabilir. AK Parti ile MHP yan yana geldiğinde, ikinci bir yüzde altmışlık bloku pekâlâ oluşturabilir!

Şu halde partiler işin dozunu da, tadını da kaçırmamalı... Ekonomiye zarar veren belirsizliği bir an evvel sona erdirip, iktidarı şekillendirmek varken, cumhurbaşkanlığı makamı ile bir hesaplaşma içine girmek, her üç partiye de kâr getirmez. Tayyip Erdoğan, halkın yüzde elli iki oyu ile seçilmiş Cumhurbaşkanıdır. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu'nun, "Bizimle ne görüşecek?" gibi bir soru sorması, siyasi realite ile çok açık bir biçimde çelişkiye düşmektir. Görüşme için ille de siyasi kriz olması mı lazım? "Cumhurbaşkanlığı makamının tartışmaya açılmasına izin vermem..." derken, Erdoğan hem aldığı yüzde elli ikilik oya saygı gösterilmesini, hem de mevcut anayasanın kendisine verdiği "icranın başı" konumunu hatırlatıyor. Evet, bu noktada siyaset bilimi de, anayasa hukuku da kendisine hak vermektedir.

Temmuz ayı başına (Meclis Başkanlık Divanının teşkil edileceği 3 Temmuz'a) kadar, siyasi aktörler arasında; daha çok seçim sonuçlarının hazmına dönük, kimi pazarlık ve paslaşmaların devam edeceği net olarak ortaya çıkmış görünüyor. Fakat esas pazarlıklar ondan sonra. Bu safhada başarılı bir profil çizemeyen siyasi kadrolar, muhtemel bir erken seçimden büyük zararla çıkabilir. Yani hesap hatası yapanlar namına, fatura ağır olabilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.