Yığınakta hata yapmamak...

A -
A +
Tabya ilminde çok çarpıcı bir hüküm vardır: Yığınakta yapılan hata muharebenin sonuna kadar devam eder... Yani böyle bir hatanın telafisi mümkün değil.

Türkiye'nin uzunca bir süreden beri, dünya kamuoyuna anlatmaya çalıştığı, "Suriye sınırında güvenli bir bölge oluşturma" ihtiyacı, şu ana dek beklenen ilgiyi bulamadı. Ancak yaşanan son gelişmelerle birlikte, Türkiye açısından bu ihtiyaç, artık bir zarurete dönüşmüştür... Acaba Türkiye, niçin bu konuda gerekli dış desteği bulamadı? NATO üyesi bir ülke, bu derece açık bir güvenlik tehdidine maruz kalmışken, neden müttefikleri gerekli duyarlığı göstermiyor? Beri tarafta, ABD'nin başını çektiği "koalisyon" (Bu koalisyon tabirinin içine iyi bakmak lazım!..), bir terör örgütü olduğunda kuşku bulunmayan, YPG'ye muazzam askerî destek veriyor. Kobani ve çevresindeki çatışmalar parantezinde, yaptığı 1700 küsur hava bombardımanının 1200'den fazlasını, evet doğrudan YPG'ye destek olarak gerçekleştirmiş... Gerekçesi şu: YPG'nin IŞİD (DAEŞ) ile mücadelesine destek!
Şu iki noktaya özellikle dikkat etmek gerekiyor. Birincisi, PKK'nın Suriye versiyonu olan ve Türkiye sınırı boyunca, yekpare bir Kürt bölgesi oluşturmak için; farklı diğer etnik nüfusu buradan silah zoruyla sürdüren, PYD – YPG yapılanması, Amerika nezdinde yardıma mazhar bir meşru 'örgüt' olarak sahnede yer alıyor... İkinci olarak, aynı Amerika; mahiyeti hakkında kimsenin kesin bir şey söyleyemediği, IŞİD terör örgütüne karşı, Türkiye'yi yeterince mücadele etmemekle itham edebiliyor!.. Bu arada, ABD'nin IŞİD ile mücadele kılıfı içinde, Suriye'nin bu bölgesinde yepyeni oluşumlar için zemin hazırladığını da, dünya âlem net biçimde görüyor. Üstelik Türkiye, hiçbir şekilde müttefiklik çerçevesine sığmayan bu sakat davranışına karşı; defaatle ve açıkça ikazda bulunduğu halde, Amerika'nın tutumu hiç değişmiyor. Burada şu soruyu da sormak icap ediyor: Nasıl oluyor da, Kobani gibi küçük bir şehirde meydana gelen çatışmalar, bir anda dünya medyasının ana haberi olabiliyor? Ve nasıl oluyor da, Türkiye Kobani halkına en büyük yardımı yapan ülke olduğu halde, içerde ve dışarda tam tersi bir suçlamaya maruz bırakılabiliyor?
Bu sonuçlar, sadece Kürtçü politikalar izleyen örgütlerin PR yapma becerisi midir? Yoksa ABD ve diğer Batılı müttefiklerimizin(!), bize gösterdiği özel bir ihtimam mıdır? Türkiye'nin kendisini etkili biçimde ve doğru olarak anlatamamasının bu sonuçtaki payı nedir? Yani bir takım ayaküstü konuşma ve beyanatlarla (Ki, bunların kahir ekseriyeti Türkçe yapılıyor), Suriye'deki kaos ve buradan rant devşiren güçlerin çevirdiği dolaplar yeteri kadar anlatılabilir mi? Daha da önemlisi, Türkiye, burada çevrilen dolapların ulusal güvenliği için oluşturduğu tehditlere karşı, atacağı adımların haklılığını ortaya koyma bakımından, neleri eksik bırakmıştır? Evet, bu soruları çoğaltmak mümkün... Ama işin püf noktası, bütün bu sorulara tam ve doğru cevap verebilmek! Şayet son dört buçuk yılda, bunca hadise göz göre göre cereyan ederken, aleyhimize tecelli eden sonuçları önlenememişse, nerede yanlış yapıldığını herhalde tespit etmek gerekiyor. Zira bu noktadan sonra, Türkiye, sonuçları daha riskli olabilecek adımlar atmak zorunda kalabilir. Şüphesiz muhtemel bedeller göze alınarak, atılacak diplomatik ve askeri adımların beklenen neticeyi vermesi gerekir.
İşte burada, yazının başlığına tekrar bakmamız gerekiyor. Yığınakta hata yapmamak şart... Zira tabya ilmine göre, "Yığınakta yapılan hata, harbin sonuna kadar devam eder." Hangi adım atılırsa atılsın, bunun zemini çok iyi hazırlanmış olmalı ve sonucu da iyi hesaplanmış olmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.