Musul Meselesi daha çok su kaldırır!..

A -
A +

Türkiye’nin Musul yakınındaki Başika’da bulunan görev gücünü takviye etmesi sebebiyle, ortalığı velveleye veren çevreler; Bölgeye hâkimiyet için yüz yıldan beri süregelen mücadeleleri, nedense hep unutuyorlar…

Sultan II. Abdülhamit Han, o büyük dehasıyla yaklaşan tehlikeyi çok önceden fark ederek, en isabetli tedbiri almıştı… Büyük petrol rezervine sahip olduğu anlaşılan Musul – Kerkük bölgesini, şahsî mülkü – “Mülk-ü Şahane” ilan etmişti. Böylece Emperyalist güçlerden burası için gelecek imtiyaz talebi baskılarına önemli bir set çekmişti. Fakat O büyük Padişahı kalleşçe yollarla tahttan indiren İttihat – Terakki Yönetimi, ilk iş olarak Sultan’ın bu şahsi mülkünü, güya millete mal etmek için tekrar devletleştirmişti… Musul - Kerkük Bölgesindeki tabii zenginlikleri ele geçirmek için, her yola başvuran İngiliz; Fransız ve Almanlar, 20. Yüzyılın başlarında kıyasıya bir rekabet içindeydi. Birinci Dünya Savaşından iki yıl önce, 1912’de kurulan Turkish Petroleum Company (TPC), Türk ismini taşımakla birlikte, Türklerin bu şirkette herhangi bir kontrolü yoktu. En büyük hissedarlar, yüzde 50 pay ile Anglo – Persian Oil Company; % 22,5 payları ile Alman Deutsche Bank ve İngiliz Royal Dutch Shell şirketi idi. Yüzde 5’lik hisse ise, bu şirketin arkasındaki esas beyin olan, Erzurum doğumlu Ermeni Türk vatandaşı Calouste Gülbenkyan’a aitti… Birinci Dünya Savaşında, Almanya İmparatorluğu da Osmanlı Devleti ile birlikte yenilince, 1920 yılındaki San Remo Konferansında, Fransızlar harp tazminatına karşılık, Alman Deutsche Bank’ın hisselerine el koydu!..

TPC’nin hikâyesi oldukça uzun ve o derece enteresan. Zira aynı yıllarda bölgedeki zenginliğe göz dikmiş olan Amerika Birleşik Devletleri de, Musul – Kerkük petrollerine ortak olmak için, İngiltere ve Fransa üzerinde baskı kuruyordu… Aslında 1916’daki gizli Sykes – Picot anlaşmasıyla, İngiltere ve Fransa Arap Topraklarını aralarında bölüşmüştü. Aynı dönemde iki devletle müttefik olan Çarlık Rusya’sı, kendisine İstanbul ve Boğazlar üzerinde imtiyaz verilmesi vaadiyle, bu gizli anlaşmayı onaylamıştı. Fakat daha sonra Bolşevik ihtilali olup Rusya Dünya Harbinden çekilince, Komünist Yönetim bu gizli anlaşmayı ifşa etti ve tabii yer yerinden oynadı. Zira ondan önce İngiliz ve Fransızlar, Araplara Osmanlı Devletine karşı iş birliği yapmaları için, yekpare bir Arap Devleti kurmayı ve hilafeti de tekrar kendilerine vermeyi vaat etmişti! Gizli anlaşma faş olunca Araplar ne büyük bir ihanete uğradıklarını anladı, ama iş işten geçmişti artık… Sykes – Picot anlaşmasına göre, Musul ve çevresi Fransa’ya bırakılmıştı. Fakat daha sonra İngiltere, buradaki zenginliğin üzerine oturmak için Fransa’ya çeşitli baskılar yapmak suretiyle (Fransa’nın Bölgedeki menfaatlerini kollama vs.), Musul’u kendi payına (Irak, Ürdün ve Filistin) geçirdi. Suriye ve Lübnan da Fransa’ya kaldı. 1918 yılında, İngiltere Mondros Mütarekesinin 7. Maddesini gerekçe göstererek (Bu madde, güvenlik sebebiyle gerekli görüldüğünde belirli yerlerin işgal edilebileceğini öngörüyordu. Daha sonra İstanbul da bu maddeye dayanılarak işgal edilmiştir…) Musul’u işgal etti.
Musul Meselesi Lozan Konferansında çok çetin müzakerelere konu oldu, ancak İngiltere’nin sert direnci sebebiyle bir çözüm bulunamadı. Daha sonra 1924’te İstanbul Haliç Konferansında da, Türkiye’nin ileri sürdüğü tezleri (Buranın yüzyıllardan beri Osmanlı Devleti toprağı olduğu ve nüfusunun üçte ikisinin Türk ve Kürt olduğu, Dünya Harbinden sonra da bu durumun değişmediği vs.) İngiltere kabul etmedi ve Meseleyi Milletler Cemiyetine götürdü. Oradan Yüksek Adalet Divanına havale edildi. Türkiye’nin ısrarla referandum talep etmesine rağmen, (Bölge halkının yeterince bilinçli olmadığını) gerekçe göstererek İngiltere, bütün bunlara karşı çıktı. Temmuz 1924’te Musul, İngiltere’nin Mezopotamya manda idaresine bağlandı… Nihai çözüm için siyasi ve askeri baskılarına devam eden İngiltere ile nihayet Ankara Anlaşması yapıldı ve Musul Irak’ın bir parçası olarak kendisine bırakıldı. Aynı yıl TPC, Iraq Petroleum Company (IPC) olarak isim değiştirdi ve hisseleri yeniden yapılandırıldı.

Şöyle bir ortaklık kuruldu: % 23.75 Shell, % 23.75 BP, %23.75 NEDC (Daha sonra Exxon oldu) ve %23.75 Compagnie Française des Petroles (Daha sonra ismi Total oldu ) İngiliz, Amerikan ve Fransızların yanında, geriye kalan % 5 hissesi ile (Bay yüzde beş) Gülbenkyan da ortaklıkta yerini aldı. Bu serüven, Saddam’ın millileştirme kararı aldığı 1972 yılına kadar devam edecektir… 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.