Tarih niçin tekerrür eder?

A -
A +

Tarihin tekerrür edip etmemesine dair bahiste, İstiklal Marşı Şairimiz Mehmed Akif Ersoy ile İspanyol asıllı, Amerikalı Filozof George Santayana hemen hemen aynı şeyi söyler…

Dün, Birinci Cihan Harbinin seyrini değiştiren, ecdadımızın kanlarıyla-canlarıyla yazdığı, emsalsiz Çanakkale Destanının 101’inci yıl dönümünü idrak ettik… Son on-on iki yıl öncesine kadar, layıkıyla yâd etmeyi dahi beceremediğimiz tarihî bir zaferin cereyan ettiği, yüz binlerce şehidimizin toprağa düştüğü muharebe meydanlarının serapa perişan durumda olduğu Çanakkale’de, ne mutlu ki artık yepyeni bir çehre ve o muhteşem geçmişi hatırlayarak millî şuur yönünden uyanışa geçen nesiller var… Dün orada, Arif Nihat Asya’nın Dua şiiri okunurken; gözyaşlarını tutamayan Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanımızla birlikte, aynı derunî duyguları paylaşan devlet erkânı ve mazisine sahip çıkma yolunda çok samimi bir heyecan içinde olan halkımızın, şanlı tarihine ve o tarihî miras bırakan atalarına karşı şükran merasimi vardı… Sayın Erdoğan’a gözyaşı döktüren Arif Nihat Asya’nın mısraları şöyle: “Biz kısık sesleriz… minâreleri/Sen, ezansız bırakma Allah’ım/Bize güç ver… cihâd meydanını/Pehlivansız bırakma, Allah’ım…”

Mehmed Akif de İstiklal Marşı’nda; “Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli/Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli…” demiyor mu? Peki, Yahya Kemal ne diyor? “Emr-i bülendsin ey Ezan-ı Muhammedî/Kâfi gelmez sadâna Cihân-ı Muhammedî…” Necip Fazıl Sakarya Türküsünde aynı şeyi terennüm etmiyor mu? “Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir/Bulur mu deli rüzgâr o sadâyı; Allah bir…” Evet, bizim mazimiz de, hâlimiz de, istikbâlimiz de budur. Dünümüz, bugünümüz ve yarınımızı doğru sentezle, özümüze yakışır bir şekilde harmanlayamazsak, büyük sıkıntılar yaşarız. Yaşadık, yaşıyoruz… Akif tarihin tekerrürü için şunları söylüyor: “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar/Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi…”

İspanyol asıllı Amerikalı Filozof George Santayana, bu gerçeği daha yalın şekilde ifade ediyor: “Geçmişini hatırlayamayanlar, onu tekrar yaşamaya mecbur kalırlar…” Yüz küsur sene evvel bu topraklara musallat olan şer güçlerin bugünkü temsilcileri, acaba bizim için daha farklı emeller mi besliyor? Tarih şuurundan ne anlıyoruz? Ecdat neden “Hazır ol cenge, ister isen sulh-u salah…” demiş? Çanakkale’de ecdadımızın vatan topraklarını korumak için nasıl bir duruş gösterdiğini Akif, Çanakkale Şiirinde şöyle özetliyor: “Şühedâ gövdesi bir baksana, dağlar, taşlar…/O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar…”

Peki, bu ruh bize nerden geliyor? Fatih Sultan Mehmed Han’ın kabrini ziyaret edenler, orada Abdülhak Hamid’in “Merkad-ı Fatih’i Ziyaret” şiirini görürler: “… Her kûşesinde dehrin nâmı bekaa nisârın/Şâyestedir denilse âlem senin mezarın/…Sensin ol pâdişeh ki bu ümmeti necîbe/Emsâr bahşişindir, ebhâr yâdigârın…” Tarihte bir çağ kapayıp yeni bir çağ açan Şanlı Fatih’in torunu, dünyanın bir benzerini görmediği cengâver Padişah, Yavuz Sultan Selim’i de Yahya Kemal Selimnâme şiirinde şöyle anlatıyor: “Rûy-i zemîni tâbii fermânı kılmağa/Sultan Selim Hân gibi bir şîr-i ner gelür… Hâkan ki at sürünce bir iklîmi düşmene/Pîşü pesinde mahşer-i tîg-ü teber gelür.”
O cihangir hükümdarın muhteşem oğlu Kanuni Süleyman’ı da; Sultan-ı Şuarâ Bâki, “Kaside-i Heft Bend”inde şöyle anlatıyor: “Şemşîr gibi rûyi zemine taraf taraf/Saldun demür kuşaklu cihan pehlevanları/Tigün içürdü düşmene
zahm-i zebanları / Serkeşlik adın anmadı bir dahi banları/Aldın hezâr bütgedeyi mescid eyledin/Nâkûs yerine okuttun ezanları…”

Evet, bizim tarihimiz bu… Buna layık olmalıyız. Olabilirsek o vakit sıkıntılarımız kendiliğinden ortadan kalkar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.