Rusya'ya karşı yeni NATO…

A -
A +

NATO zirvesi Polonya’nın başkenti Varşova’da toplandı… Üstelik bu zirve bir zamanlar NATO'nun en büyük rakibi olan “Varşova Paktı”na dair anlaşmanın imza edildiği merkezde yapılıyor…

 

 
            *Varşova
 
Bir zamanlar dünyanın korkulu rüyası olan Kızıl Ordu’nun müthiş gücüne karşı, Batı Avrupa’nın savunmasını üstlenmek üzere kurulan NATO, pek çok yönüyle manidar ve sembolik bir zirveyi, Polonya’nın başşehri Varşova’da gerçekleştiriyor. O Polonya ki, II. Dünya Savaşı sonrasında eski müttefikler arasında oluşan derin görüş ayrılıklarının merkezinde yer alan bir sorundu… Daha açık ifadeyle, NATO savunma teşkilatının kurulmasını zorunlu kılan iki temel meseleden biri olan ülkede ve üstelik ona rakip olmak üzere teşkil edilen, “Varşova Paktı”na dair anlaşmanın imza edildiği merkezde, bu zirve yapılıyor… Kafanız hafif karışmış olabilir, ama anlaşılmayacak bir durum yok. Değişen dünya dengeleri!..
1947’de Sovyet yayılmacılığına karşı uygulamaya konulan Truman Doktrini ve Marshall Planına Sovyetler Birliği sert tepki vermişti. 1948’de “Prag Darbesi” ile Çekoslovakya’nın rejimi birden değişivermişti… Aynı yıl, Batı Avrupa Birliğinin temelini atan Brüksel Anlaşması ile buna bir nevi karşılık verilmiş oldu. Belçika, Fransa, Lüksemburg, Hollanda ve İngiltere bu anlaşma ile aralarında ekonomik, sosyal ve kültürel iş birliği yapmayı öngörüyordu. Ama aynı zamanda ortak savunma amacı da güdülüyordu. Görünürde, hâlâ işgal altında olan ve ikiye bölünmüş Almanya’nın muhtemel revizyonist girişimlerine karşı tedbir alıyorlardı. Oysa o tarihte ne Doğu ne de Batı Almanya, henüz bağımsız devlet bile değillerdi!.. Yani asıl endişenin, giderek ürkütücü boyutlara varan Kızıl Ordu’nun büyük kara gücünden duyulduğu sır değildi!.. Zira Sovyet nüfuzu Orta Avrupa’ya kadar gelmişti bile… Tam bu ortamda, 1949’da Washington anlaşması ile 12 ülke (ABD, İngiltere, Kanada, Belçika, Fransa, İtalya, İzlanda, Danimarka, Hollanda, Lüksemburg, Norveç, Portekiz) tarafından NATO kuruldu ve Batı Avrupa’nın savunma sorumluluğu, bütün Kuzey Atlantik bölgesini kapsayacak şekilde yeni bir konseptle daha sonra epey genişleyecek bu teşkilata verildi… Ne ilginçtir ki, aynı sene Doğu ve Batı Almanya devletleri de bağımsızlık statüsünü kazandı…
1952’de Türkiye ve Yunanistan, 1955'te Batı Almanya, 1982’de İspanya NATO’ya katıldı. 14 Mayıs 1955’te Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa’daki müttefikleri, Varşova Anlaşması ile Varşova Paktını kurdu. (Resmî adı Varşova Anlaşması Örgütü…) Bu örgütün NATO’ya bir tepki olmasından ziyade, Batı Almanya’nın 1954’te başlatılan süreçle, NATO’ya dâhil edilmesi olduğu ifade edilir. Varşova Paktı’nın tek ortak askerî operasyonu, 1968’de Çekoslovakya’nın işgal edilmesidir. 1989’da Doğu Avrupa’daki sosyalist dikta rejimlerinin yıkılmasıyla birlikte, 1 Temmuz 1991’de Varşova Paktı da ortadan kalktı. Örgütün SSCB dışındaki bütün üyeleri (Bulgaristan, Çekoslovakya (Çek Cumhuriyeti ve Slovakya), Doğu Almanya (Batı ile Birleşti), Macaristan, Polonya, Romanya) bugün NATO üyesi. Daha soğuk savaş döneminde, 1961’de üyeliğini donduran ve 1968’de ayrılan Arnavutluk, 2009’da 27. Üye olarak NATO’ya katıldı.
Atlantik Bölgesinin savunması yanında, temel fonksiyonlarından biri de Sovyetler Birliğini çevreleme politikasının hayata geçirilmesi olan NATO, soğuk savaş döneminin bitmesiyle birlikte, organizasyon çapı ve askerî uygulamalarda önemli değişikliklere gitti. 1994’ten itibaren, eski sosyalist ülkelerle “Barış İçin Ortaklık” projesini yürürlüğe koydu. Bu proje ile eski Varşova Paktı üyelerinin askerî altyapısını NATO standartlarına uygun hâle getirme ve bilahare üyeliğe almayı sağlama maksadı gerçekleştirildi. Genişleme programı çerçevesinde, 1999’da Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya; 2004 yılında Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, son olarak 2009’da Arnavutluk’un katılmasıyla, üye sayısı 27’ye ulaştı. Sovyetler Birliği ile birlikte rakip teşkilat olan Varşova Paktı da tarih sahnesinden çekildi… Lakin NATO’nun algıladığı tehditler azalmadı. 2001 yılından beri küresel terörle mücadelede (Başta Afganistan) aktif görev alan NATO, şimdilerde özellikle Baltık Bölgesi ve Doğu Avrupa’da, Kafkaslarda yeniden artan Rus tehdidine karşı, alternatif program ve yapılanmalar geliştirmeye çalışıyor. Varşova zirvesinin gündemini esasen bu konular teşkil ediyor.
Son zamanlarda Ukrayna meselesindeki tırmanmalar ile Baltık ülkelerinin hava sahasının sık sık Rus uçakları tarafından ihlal edilmesi, Polonya’nın duyduğu sınır güvenliği endişelerine karşı, NATO üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanları önemli görüşmeler yapıyor. Bu zirvede, yoğun terör tasallutu altında, siyasi otoritenin neredeyse tamamen kaybolduğu Irak’ın durumu ile askerî personelinin eğitilmesi ve Türkiye-Suriye sınırındaki güvenlik tahkimatının güçlendirilmesi konuları da gündem maddelerini teşkil ediyor. Velhasıl küresel siyasi ve askerî dengeler çok dramatik biçimde değişmiş olsa da, dünyanın gördüğü en büyük savunma paktı NATO’nun görev ve sorumluluğu azalmıyor… Bu arada biraz ironiyle bitirelim:
Liderlerin, Varşova Paktı Anlaşmasının imzalandığı Başkanlık Sarayında bir akşam yemeği yiyecek olmaları; sembolik olarak, eski Sovyet liderleri Kruşçev’in, Brejnev’in, Andropov’un, Çernenko’nun çoktan toprak olmuş kemiklerini sızlatmaya yeter de artar! Hâlen hayatta olan Mihail Gorbaçov ve tabiatıyla Viladimir Putin, ne hissederler bilemem...

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.