Tatil yapmayı da bir öğrenebilsek!..

A -
A +

Dokuz günlük bayram tatili bitti. Yollarda yine onlarca can kaybettik. Denizde boğulan insanlar, başka türlü kazalarda hayatını kaybeden vatandaşlar vs. vs... Millet olarak tatil yapmayı öğrenmemiz lazım!

 

 
 
Her meselede ifrat ve tefrite kaçmak gibi kötü bir alışkanlığımız var. Hani “vur deyince öldürmek…” gibi, ölçü ayar bilmeyen, gözetmeyen, tabir yerinde ise ‘her şeye bodoslama dalan’ yapıdaki insanlarımız, çoğu kere sırf bu tedbirsizlik ve hesapsızlık yüzünden, telafisi imkânsız zararlara düçar oluyor… Ama orta yerdeki bütün acı tecrübeler ve her seferinde yaşanan sıkıntılara rağmen, bunlardan ders çıkarmamak da daha ciddi olumsuzluk! Her sene bayram tatillerinde, yollarda vuku bulan yüzlerce kaza ve can kaybı mesela… (Bu seneki bilanço, şu ana kadar 135 ölü ve beş yüze yakın yaralı.) Bu acı tabloyu görüp yaşadığı hâlde, hâlâ trafik kurallarına ve asgari tedbirlere (arabanın uzun yol bakımını yaptırmamak gibi..) ısrarla riayet etmemek, nasıl bir şuur ve mantık olabilir? Keza her yaz mevsiminde, gölet ve kanallarda, denizde, barajlarda meydana gelen boğulma hadiseleri. Hiç yüzme bilmeyen insanların dahi, kayık, gondol vs. kiralayıp, şuursuzca denize açılmaları… Bütün bunların neticesinde, ne yazık ki facialar zuhur ediyor. Aileler toptan yok olabiliyor!
İnsanlar neşe ve sevinç içinde tatile giderken, bu hata ve tedbirsizlikleri yüzünden, eğlencenin ve dinlenmenin yerini felaketler alıyor maazallah. Buna benzer şekilde, düğün-nişan merasimlerine giderken veya dönüş yolunda, insanların bulunduğu ortamın şartlarını unutup aşırı eğlence yahut dikkatsizliğe dalmaları, aynı şekilde büyük facialara kapı aralıyor. Bilhassa düğün merasimlerinde, futbol maçı veya başka müsabakaların sonrasında, ahmak magandaların açtığı ateş sonucu; yaralanıp hayatını kaybeden insanlarımızın doğru dürüst istatistiği bir tutulabilse, kim bilir karşımıza ne gibi ürkütücü rakamlar çıkacak!.. Bu şekilde öldürülen damatlar, gelinler, çocuklar ve diğer zavallı insanlar… Bu densizliklerin, cahilliklerin önüne acaba bir gün geçilebilir mi? Kısacası biz de toplum olarak usulüne uygun tatil yapmayı öğrenebilecek miyiz? Mesela piknik yapıyoruz diye, ormanın içinde ateş yakıp büyük yangınlara, mal ve can kayıplarına (sadece insan olarak düşünmeyelim, yangınlarda ölen evcil ve yabani hayvanları da hesaba katalım…) sebebiyet vermemek için, hakikaten kendimizi yeteri kadar kontrol altına alabilecek miyiz?..
Daha iki gün önce ‘piknikçilerin’ yol açtığı tahmin edilen Bodrum’daki yangında, 35 hektar (350 bin metrekare) makilik ve 20 hektar da zeytinlik yanıp kül oldu. Yangın ancak 9 saatlik bir çalışma sonucunda kontrol altına alınabildi. Bu, yüzlerce örnekten sadece biri… Görüldüğü üzere, tatil yapmak o kadar da basit bir mesele değil. Sahillere derme çatma çadırlar kurup, tuhaf görüntüler içinde denize girmek de tatil yapmak anlamına gelmiyor herhâlde? İnsanlarımız çoğu kere pratik zekâ ile kendi kendine çözümler geliştiriyor, ama bunların neticesinde nelerle karşılaşabileceğini pek hesap etmiyor. Ve böylelikle hiç beklemediği kötü sonuçlarla yüz yüze gelince de yıkılıyor… Oysa biraz dikkat, biraz şuur, biraz olaylardan ders çıkarmak, tecrübeleri değerlendirmek ve yaşanan bunca acı olayları unutmayıp hatırda tutmakla, belki pek çok felaketin önüne geçilebilir. Bu tabiatıyla o kadar kolay bir şey değil. Bizim ülke nüfusunun önemli bir kısmı köy ve kasaba kökenli. Eğitim durumları da, ülke ortalaması ve dünya standartlarına göre çok mütevazı… (Öyle ifade edelim!). İnsanlardan, hiç öğretmediğiniz bir konuyu, mükemmel şekilde yerine getirmelerini bekleyemezsiniz. O yüzden vatandaşlarımızı eleştirmek yerine, onları bir şekilde eğitmenin çarelerine bakmalıyız.
Yani bu insanlar, evvela kendi hayatlarıyla birlikte başka insanların hayatını da tehlikeye atmamanın önemini ve inceliklerini öğrenmeli. Bu sebeple ta ilkokuldan başlayarak, hayat bilgisi, yurttaşlık bilgisi vb. derslerin sadece kâğıt üzerinde kalmaması, çocuklarımızın zihnine nakşedilmesi şarttır. Temelden bu eğitimi gerektiği gibi veremezsek, her hadiseden sonra dizimizi dövmeye devam ederiz. Başka türlü bir netice beklemek rasyonel olmaz. Buna göre gerçekçi olalım ve daha fazla gecikmeden hâlin icabına göre harekete geçelim. Esas olan önleyici tedbirleri alabilmektir. Sonucun peşinden sürüklenmek, herhâlde arzu edilen bir hâl olmasa gerek. Evet, tatil yapmayı öğrenmek zorundayız!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.