15 Temmuz’un yaralarını sarmak…

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanlardaki demokrasi nöbetini yarına kadar uzattı. Diğer taraftan Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş; “Bir darbe tehdidinin kalmadığını söyleyebilirim…” açıklamasını yaptı.
 
FETÖ’nün başını çektiği darbe kalkışması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle ilk on iki saatte püskürtüldü. 20 saat içinde de durum tamamen kontrol altına alındı… Ancak, önceki akşam Yenikapı mitingiyle birlikte, sona erdirilmesi beklenen meydanlardaki demokrasi nöbeti, yarına kadar uzatıldı. Vatandaşların zihninde, ister istemez şöyle bir tereddüt belirdi: Acaba yeni bir tehlike mi söz konusu? Bir süreden beri sosyal medyada dolaşıma sokulan, 14 Ağustos vb. tarihlerle ilgili kimi spekülasyonların da etkisiyle, yerli – yersiz tedirginlik hüküm sürebiliyor… Buna karşılık, devlet memurları için getirilmiş olan izin yasağı kaldırıldı. Keza Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, dün Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamada, “Bir darbe tehdidinin kalmadığını söyleyebilirim…” ifadesini kullandı. Bu önemli bir husus… Fakat aynı açıklamanın içinde, Sayın Kurtulmuş, dokuzu general 261 askerin firarda olduğunu da belirtti. Diğer taraftan FETÖ ile irtibat ve iltisaklı olduğundan şüphe edilen devlet memurları ve iş adamlarına yönelik operasyonlar da devam ediyor. Bu çerçevede onlarca polis memuru için yakalama kararı alındığı bildiriliyor. Tabiatıyla kırk yıl boyunca, çok sinsi biçimde devlet kurumlarına sızmış bir terör örgütünün, bütün uzantılarıyla birkaç hafta içinde tamamen sökülüp atılması, kesinlikle mümkün değil.
Silahlı unsurları büyük çapta zapturapt altına alınmış olsa da, sağda solda hâlâ kendisini gizlemeyi sürdüren kalıntıların varlığı ve bunların zararlı faaliyetleri, elbette çok dikkatle izlenmek durumundadır. Her ne kadar firari durumdaki şakilerin esas derdi, bir yerlere kaçıp yakasını adaletten kurtarmak ise de; serseri mayın gibi, nerede ne zaman patlayacağı belli olmayan bu tipler; ölü veya diri, bir şekilde etkisiz hâle getirilmeden tehlike devam eder!.. Şüphesiz bunca olup bitenden sonra, devlet bu konuda gaflete düşmeyecektir. 15 Temmuz’daki ihanetin yaralarını sarmak için, asayiş tedbirlerinin dışında yapılması gereken pek çok şey var. Darbe kalkışmasının Türkiye’nin ekonomisine ve genel olarak imajına verdiği zarar ve hasarın, ne derece büyük olduğu her gün yeni bilgilerle daha da netleşiyor. Türkiye öncelikle bu darbe teşebbüsünü gerçek mahiyetiyle dünyaya anlatmak durumunda… Ne yazık ki, dünyanın önemli bir kısmı, ihanet kalkışmasını gerçek yüzüyle görmek ve anlamak istemiyor. İşte, İstanbul Yenikapı’da toplanan beş milyon insanın haykırışını bile, Batı medyasının önemli bir kısmı; ya hiç görmedi veya kendince çarpıtarak sunmaya kalkıştı! Batının bu çirkin yaklaşımı, hiç yeni bir durum değil aslında. Ne var ki, mahut oryantalist bakışla da mücadele etmek durumundayız.
15 Temmuz gecesi verdiğimiz 240 şehidin, 2 bin iki yüze yakın yaralının durumuyla ilgili en ufak bir şey söylemeyen aynı Batı, ha bire gözaltına alınan ve tutuklanan darbeci çete üyelerine dair endişelerini tekrarlıyor. 15 Temmuz’un üzerinden üç hafta geçmesine rağmen, Batı cenahından doğru dürüst bir açıklama, üst düzey bir ziyaret bile vuku bulmadı!.. Bu durum bir yerde, darbe kalkışmasının arkasındaki şer odaklarını deşifre ediyor aslında. Ancak devletlerarası ilişkilerin, belirli bir resmî çerçevesi var ve siz bu çerçeve içinde politikalar tanzim etmek durumundasınız. Türkiye ihanet kalkışmasının hasarını ortadan kaldırmaya çalışırken, bir yandan da bu ihanetin esas kaynaklarını tam ve doğru olarak tespit etme ve onun hesabını görmek durumundadır… Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yenikapı mitinginde; “Günü geldiğinde bu hesabın sorumluların önüne konulacağını” açıkça dile getirdi.
Özetlersek, Türkiye, bir darbe kalkışmasının çok ötesinde, ülkeyi sömürgeci güçlere peşkeş çekmeye yönelik bu büyük ihanetin hesabını sorarken, içeride kaç tane hain yakalanmış veya tevkif edilmiş, dışarıda kimler rahatsızlık duymuş, bu ayrıntılara takılıp kalacak değildir. Meselenin mahiyeti neyi icap ettiriyorsa, onu yapacaktır. Hariçten gazel okuyanlar, sazını çalmaya devam etsin… Şayet demokrasiye sahip çıkmak bir erdemse, bunu en iyi şekilde yapan Türk halkına gereken saygı gösterilmelidir. Bu hakkı teslim etmeyenler kesinlikle ikiyüzlüdür ve başka kirli oyunlar, sinsice hesaplar içindedir. Türk milleti bunun gayet iyi farkındadır!
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.