“Herkes haddini hududunu bilecek…”

A -
A +
Diplomasi dünyasında keskin ve sert ifadelerden kaçınılır. Hemen herkes olabildiğince esnek ve muhatabını rahatsız etmeyecek, ilgili ülkenin kamuoyunda reaksiyon uyandırmayacak üslup kullanır. Ancak… 
 
Özellikle son on beş yılda, ülkemizde görev yapan ABD elçilerinin tutum ve davranışlarından, ciddi boyutlarda rahatsız edici yansımalar oldu… Hatta bazıları, diplomatik nezaket, usul ve esaslarının dışına çıkmaları yüzünden, “istenmeyen adam -persona non grata” durumuna bile düştü! Amerika gibi, her kabımdan başı çeken bir ülkenin en iyi şekilde eğitildiği bilinen ve öyle varsayılan diplomatları, nasıl olur da uluslararası ilişkilerin gerektirdiği biçimde davranmaz veya davranmak istemezler? Şüphesiz buna çeşitli yorum ve izahlar getirilebilir. Dünyadaki gidişatı en yakından ve en dikkatli şekilde izleyen ülke olarak değerlendirilen ABD’nin hariciyecileri, herhâlde değişen dengeleri ve ortaya çıkan yeni durumları en önce tespit edecek pozisyonda olsa gerek... Ama galiba, Amerika bu değişimi hazmetmekte zorluk çekiyor! Sıkıntı büyük ihtimalle buradan kaynaklanıyor. Özellikle soğuk savaş döneminde başta Latin Amerika ve Orta Doğu bölgesi olmak üzere, dünyanın farklı coğrafi bölgelerinde siyasi nüfuz ticareti bağlamında yürüttüğü politikaları 21. Yüzyılda da aynen sürdürmek istiyor. Oysa köprülerin altından çok sular aktı…
ABD bir vakitler İran’da, Şili’de, Venezuela’da, Panama’da, Seyşel Adalarında vs. legal uluslararası ilişkiler düzeninin formatına uymayan eylemleri doğrudan veya dolaylı olarak sahneledi ve bu yolla birtakım siyasi ve askerî sonuçlar da aldı. Bazı zamanlarda bu türden davranışların altında kaldı ve önemli zararlar gördü. Elbette kâr ve zararının hesabını yapmak, kendi iradesinde ve neticesine de katlanmak durumundadır. Büyük devlet olmanın sorumluluğu da o ölçüde büyüktür. Yani hata yaptığı zaman hasarı o derece büyük olur. Bu hasar ulusal menfaatlerin ötesinde küresel sonuçlar da doğurur. Meseleye bu açıdan baktığımızda, ABD’nin son yıllardaki dış politikası, başta Irak ve Suriye olmak üzere, Orta Doğu coğrafyasında çok ciddi olumsuzluklara sebep olmuştur. Ne var ki, bu yanlış politikanın sürdürülmek istenmesi gibi bir başka olumsuzluk da söz konusu… Amerika bir taraftan düpedüz terör örgütü olan yapılarla ortaklık ilişkilerine girerken, diğer yandan kimi müttefikleriyle ilişkilerini tehlikeli biçimde gerecek, birtakım tavırlar da sergilemekte. Burada dikkat çekmek istediğimiz husus, yukarıda da işaret ettiğimiz, dünya siyaset dengelerindeki önemli değişimlerin doğru okunmasıdır.
Şayet ABD, Türkiye’yi hâlâ bazı üçüncü dünya ülkeleri sınıfında ele alıyorsa, bu çok yanlış bir anlayış olur… Amerika artık mutlak bir küresel imparatorluk değil. Öncelikle bunu kabullenmesi gerekir. İkincisi Türkiye 1960’ların, 70’lerin Türkiye’si hiç değil. Bunu anlaması ve hazmetmesi gerekir. Yani, Türkiye ne Irak’tır, ne Mısır’dır ve ne de İran’dır. Bu kadar net! 1960’larda İnönü’nün, 1970’lerde Demirel ve Ecevit’in müşteki olduğu ve fakat siyasi ve askerî konjonktür sebebiyle, fiilen pek fazla bir şey yapamadığı dönemler artık geride kaldı. Bunun görülmesi lazım!.. “DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR…” Fakat, ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass, hâlâ eskilerdeki hâl ve hareketleri sürdürmek gibi bir yanlışın içinde. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, alışılmış diplomatik üslubun ötesinde ortaya koyduğu tepkinin muhatap ülke tarafından doğru değerlendirilmesi gerekiyor: “Kusura bakmayın sizin hiçbiriniz Türkiye’nin patronu değilsiniz. Türkiye ile ilişkilerinizi adam gibi yürütmek istiyorsanız Türkiye’yi eşit bir ortak olarak görmek zorundasınız. Sizin büyükelçileriniz Türkiye’de bir vali değil. Büyükelçiliğini adam gibi yapacak. Viyana Sözleşmesi (Diplomatik misyonların çalışma esaslarını düzenleyen anlaşma) çerçevesinde yapacak. Herkes haddini, hududunu, görevinin çerçevesini çok iyi bilecek…”
Evet, bu lafların mutlaka bir karşılığı olacaktır. Türkiye’ye âdeta bir müstemleke muamelesi yapmaya kalkışanlar, ne büyük bir hata işlediklerini mutlaka öğrenecektir. ABD elçisi herhâlde bazı seleflerinin düştüğü durumun tekerrürünü istemeyecektir. Ve buna göre de üslubuna çekidüzen verecektir. Kısacası herkes haddini, hududunu bilecektir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.