“Misak-ı Millî” kimlerin kimyasını bozuyor?

A -
A +
Dünyayı istedikleri gibi idare etme ve sömürme hak ve yetkisini kendilerinde gören küresel güçler, bu emperyalist politikalara karşı çıkan milletlere hayat hakkı bile tanımak istemiyor!..
 
Binlerce kilometre uzaktan gelip Orta Doğu’ya çöreklenen güçlere, kimse “Ne işiniz var burada?” sorusunu sormuyor yahut soramıyor… Mesela 2003 yılında Irak’ı işgale gelen devletlere, bu soruyu soran olmadı. Hepsinin düzmece olduğu sonradan kesin olarak ortaya çıkan, iddia ve bahanelerle Irak işgal edildi. Bununla da yetinilmedi, etnik ve mezhep temelli olarak, ülke fiilen üç parçaya bölündü. Irak’ı bu şekilde hedef ülke hâline getiren petrol varlığı üzerindeki yüz yıllık paylaşım mücadelesi, bir başka safhaya geçti. Küresel ve bölgesel güçlerin doğrudan ve dolaylı iş birliği ile işgal ve sömürüye direnen halka, tarihin ender gördüğü zulüm ve baskılar uygulandı. 2003 yılından bu tarafa, Irak halkı ve 2011 yılından bu yana Suriye halkı üzerinde uygulanan katliam; soykırım, işkence, etnik temizlik ve her türlü insanlık dışı muamele karşısında, medeni olduğunu iddia eden dünyadan, hâlâ doğru dürüst bir tepki yükselmiyor. Ara sıra seslendirilen cılız itirazların da hiçbir etkisi olmuyor. 18. ve 19. Asırlarda dünyanın tamamını aralarında sömürge alanı olarak paylaşan ve 20. Asırda da bu düzeni devam ettirmek için; tam iki dünya savaşı çıkaran güçler, on milyonlarca insanın hayatına mal olan vahşi politikalarından asla vazgeçmiyor.
Dünyaya istedikleri gibi nizam vermek ve istedikleri kadar sömürmek için, her türlü kirli politikaları ve vahşi yöntemleri uyguluyorlar. Şimdilerde terör örgütleri ve istikrarsızlaştırılan kimi ülkelerdeki zayıf ve bağımlı yönetimler üzerinden, vekâlet savaşları yürütmek suretiyle bu sonucu almaya çalışıyorlar. Irak, Suriye, Yemen ve Libya gibi ülkelerde, etnik ve mezhebi kışkırtmalarla, insanları alenen birbirine kırdırıyorlar!.. Türkiye bu sinsi oyunu bozmak için var gücü ile diplomatik ve askerî mücadele veriyor. Ama Türkiye’nin bu gerçekten samimi ve insani gayretini birileri ısrarla başka türlü göstermeye çalışıyor. Irak’ta, iktidar olduğu yıllarda; bir başbakandan ziyade çete reisi gibi hareket eden ve emrindeki özel ordu niteliğinde Şii milisleriyle, Sünnilere korkunç baskı ve zulüm yapan, böylece Irak’ın bölünmesini hızlandıran Nuri El Maliki ve onun yerine geçen Haydar El İbadi, ülkesini mahveden sömürgeci güçlere hiç ses çıkaramıyor. Buna karşılık her ikisi arkasındaki güçlerin teşvikiyle, ha bire Türkiye’ye dil uzatıyorlar. Lübnan’da, İsrail’in on yıllardır işgal altında tuttuğu Şibaa topraklarını kurtarmak yerine; aynı şekilde Türkiye’ye çemkiren Hasan Nasrallah ve onun Irak’taki benzeri Mukteda El Sadr, hep aynı şeyi yapıyor… Irak’taki Şii çoğunluğu İran’a yamamayı âdeta görev edinmiş görünen El Sistani gibi Şiî mollalar, her fırsatta Türkiye’ye hücum etmeyi ve etrafındakileri bu yönde kışkırtmayı bir marifet sanıyor. Şimdilerde kendilerine tahakküm eden küresel güçlerin, yakın geçmişte onları sekiz yıl İran’la nasıl kapıştırdığını hiç hatırlamıyorlar bile…
Lübnan’daki Hasan Nasrallah, Tayyip Erdoğan’ın "Misak-ı Millî"den bahsetmesinden rahatsız olduğu kadar, Suriye ve Filistin’deki İsrail işgalinden rahatsız olmuyor!.. Dünyaya at gözlüğü ile bakan bu kafalar, çok kolay biçimde emperyalist güçlerin oyuncağı olabiliyor. Bunlar hiç olmazsa yüz yıl öncesine kadar dönüp bir baksalar ve bölgelerinde neler olup bittiğine azıcık dikkat kesilseler, belki daha makul bir tavır içinde olurlardı. Türkiye Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda en samimi ve dürüst politikayı izleyen ülke… Ama yukarıda bahsettiğimiz kafalar, sanki topraklarına göz dikmişiz gibi bir tepki gösteriyor. 1990’da Saddam Hüseyin Yönetimindeki Irak, Kuveyt’i işgal ettiğinde; buranın Basra vilayetine bağlı olduğunu söylemişti. Ve haklılığını ispat etmek için de, Osmanlı Padişahının 1868’de; Mübarek El Sabah’a verdiği, “Kaim-i Makamlık=Kaymakamlık” beratını belge olarak ortaya koymuştu… Sayın Erdoğan’ın "Misak-ı Millî"den bahsetmesi, sadece bu zavallı figüranların kimyasını bozmuyor tabii. Esas olarak gizli anlaşmalarla bu toprakları yüzyıl önce kendi manda yönetimlerine alan, emperyalist ülkeler rahatsız oluyor! Çünkü hakikatlerin orta yere getirilmesini ve tartışılmasını istemiyorlar. Ama onlar istemese de bu tartışma olacaktır elbet. Bu tartışmalar, mazlum halkların haklarının daha güçlü biçimde savunulmasına zemin açacaktır. Varsın birilerinin kimyası da bozulsun...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.