Suriye’de ateşkes sağlanır ama…

A -
A +
Halep maalesef yıkılıp boşaldıktan sonra, Suriye’de çok hızlı ve önemli gelişmeler yaşanmaya başladı. Sizler bu satırları okurken, Suriye genelinde geçici bir ateşkes uygulamaya girmiş olabilir.
 
Suriye’deki iç savaşın sona erdirilmesi mümkün olabilecek mi? Cevabı hiç kolay olmayan bir soru… Ancak birkaç hafta öncesine göre, bizi bu konuda daha iyimser düşünmeye sevk edecek gelişmeler var. Beklenen ve umulandan daha hızlı diyebileceğimiz bu gelişmeler, ilk önce Türkiye; Rusya ve İran arasında varılan mutabakatla, sağlanan mevzii ateşkes ve Halep’te sıkışıp kalan kırk binden fazla sivil insanın, tahliye edilmesiyle başladı. Bunun devamında yapılan görüşmelerde, ateşkesin sadece Halep’le sınırlı kalmayıp, bütün ülkeyi kapsayacak şekilde genişletilmesi ve kalıcı kılınması, bu arada geçiş süreci ve siyasi çözüm için de müzakerelerin sürdürülmesi konusunda görüş birliği sağlandığı bildirildi. Bu satırların yazıldığı sırada, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye geneli için ateşkes ilanı ve uygulamasının bu gece (dün gece) itibarıyla yürürlüğe sokulması için çalışıldığını açıkladı. Ateşkesin Esad rejimi ve onunla birlikte yabancı terör örgütlerinin (İranlı milisler vs.) muhaliflere karşı savaştığı bütün bölgelerde uygulanması hedefleniyor. Diğer taraftan DEAŞ ve PYD/YPG gibi terör örgütlerinin ateşkesin dışında tutulacağı belirtiliyor. Bu arada Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada da, Suriye’de ateşkes ve siyasi müzakereler için Türkiye ile birlikte çalışılacağı ifade edildi. Ocak ayında Kazakistan’ın Başşehri Astana’da, Türkiye ve Rusya’nın öncülüğünde yapılacak bu görüşmelerde, BM’nin 2254 Sayılı kararı çerçevesinde öngörülen siyasi geçiş sürecinin başlatılması ve nihai çözüm için çaba harcanacak…
Suriye’de altı yıl süren kanlı çatışmaların bugünkü korkunç seviyeye gelmesinde, hiç şüphesiz küresel güçlerin büyük rolü var!.. O sebeple şimdiye dek çatışmaların büyümesinde âdeta katalizör görevi yapan bu güçlerin, muhtemel barış sürecinin de önündeki en büyük engel olma tehlikesi var. Hâlihazırda Suriye’de denklem dışına düştüğü görüntüsü veren ABD’nin, bundan sonrası için ne gibi atraksiyonlarda bulunabileceğini kestirmek zor. Bu konuda şimdilik küçük bir iyimserlik söz konusu… O da ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın göreve fiilen başladıktan sonra, Obama Yönetiminin yaptığı çok ciddi hataları tekrarlamama beklentisidir. Bunun ne ölçüde tecelli edeceği de belirsiz. Ama Trump’ın; “Suriye’de güvenli bölgeler kurup bunların masrafını Körfez ülkelerinden isteyeceğim…” şeklindeki beyanları, Türkiye’nin bu konuda başından beri ileri sürdüğü tezler açısından olumlu bir yaklaşım olabilir. Tabiatıyla bu meselenin sadece bir yönü! Amerika, Suriye’nin geleceği konusunda tam olarak ne düşünüyor, hatta bütün Orta Doğu için ne gibi stratejisi var… Bunlar meçhulümüz. Zira bunca fahiş hatadan sonra, insanın aklına ister istemez şu tereddüt de geliyor: ABD’nin gerçekten ayağı yere basan bir siyasi plan – programı var mı, yoksa oyalama ve göz boyama politikalarıyla vaziyeti idare etmeyi mi sürdürecek? Bu kararsız ve ürkek politikalarla, en azından şimdilik Suriye’de belirleyici rolün Rusya’ya kaptırıldığını, ABD’nin önde gelen askerî ve siyasi uzmanları itiraf ediyor.
Çin rekabeti ve zorlaması sebebiyle, bütün dikkat ve ağırlığını Asya Pasifik Bölgesine kaydıran Amerika’nın, eskisi kadar Orta Doğu Bölgesinde güçlü bir siyasi ve askerî ağırlık koyabilmesi mümkün olabilecek mi?.. Rusya’nın bir yıl gibi kısa bir zaman içinde, Suriye ve Doğu Akdeniz’de elde ettiği güçlü konum dikkate alındığında, ABD’nin işinin hiç de kolay olmadığı derhal fark edilebiliyor… Ancak en şiddetli paylaşım kavgalarının cereyan ettiği dünya enerji merkezi üzerindeki hâkimiyet iddiasından vazgeçmesini de, herhalde kimse beklemiyor! Peki, ABD tam olarak ne yapabilir? Irak’ı işgal ederek bilahare İran’a teslim eden, Suriye’ye Rusya’nın gelip yerleşmesini âdeta seyreden ve terör örgütleriyle ortaklık yapmak gibi bir zillete düşen Amerika, aynı örgütler üzerinden vekâlet savaşlarını sürdürmekte ısrarcı olacak mıdır? Türkiye ile ikili ilişkilerinin sarsılmasına kapı açan bu politikaların, yeni Yönetim tarafından bir kenara konulması, Bölgenin ve dünyanın yararına olacaktır.
Şimdi esas endişe, ABD’nin Suriye’de; Rusya’ya belirleyici rolü kaptırmış olmayı sindiremeyip, siyasi çözüm için atılacak adımları baltalamasıdır… Bu noktada İsrail’in tavrı da, şüphesiz hayli etkili olacaktır. Çok kritik bir süreç başlıyor!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.