Anayasa değişikliği ve referandum

A -
A +
Hükûmet etme sistemini değiştirecek anayasa değişikliğinde yolun yarısı katedildi. Şayet ikinci tur görüşme ve nihai oylamada da 3/5 çoğunluk (330 ve yukarısı) sağlanırsa, iş artık referanduma kalacak.
 
Ülkenin siyasal yönetim sistemini, köklü bir değişime götürecek olan anayasa değişikliği paketi; şayet beklenmedik bir engel çıkmazsa, en geç iki hafta içinde Meclis’ten çıkmış olur… Bu ihtimale göre, zaten Yüksek Seçim Kurulu da halk oylaması süreci için düğmeye basmış bulunuyor. Tabiatıyla bu, bütün etkenlerin olumlu gitmesi durumunda beklenen sonuçtur. İlk tur müzakereler sırasında, tamamen sürecin önünü tıkamak üzerine plan yapan ve hemen her yolu deneyen CHP’nin, aşırı sert muhalefetine rağmen, AK Parti ve MHP’nin sıkı duruşuyla istenen sonuç alındı. Birinci turda sağlanan bu başarıya bakıldığında, şayet çok ters bir politik rüzgâr esmezse, ikinci turda işler daha kolay geçecek gibi… Zira hem müzakerelerin hacmi hem de bu turda, toplam 19 defa yapılan oylamada sağlanan anayasal çoğunluğun kemikleşmesi gibi bir sağlam siyasi irade mevcut. Fakat yine de son oylamada yapılan kadar her ihtimali göz önünde bulundurmak lazım. Nitekim böyle bir ihtimale binaen Sayın Devlet Bahçeli, erken seçim konusunu telaffuz etme ihtiyacı duydu. Şayet bu değişiklik geçemezse, Meclis çalışamaz duruma geleceğinden erken seçim kaçınılmaz olur açıklamasını yaptı. Hemen akabinde AK Partili Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop aynı minvalde beyanda bulundu. Bu iki açıklamanın arkasından bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Meclis’in çalışamaz duruma düşmesi hâlinde erken seçimin düşünüleceğini dile getirdi.
Erken seçim konusundaki bütün bu beyanlar, siyasi çevrelerde ve toplum nezdinde farklı şekillerde yorumlandı. Kimileri bunu, AK Parti ve MHP mebusları üzerinde bir baskı aracı olarak değerlendirdi. Erken seçim kartı gösterilerek, olabilecek firelerin önüne geçilmeye çalışıldığı iddia edildi. Oysa böyle bir niyet olsa da olmasa da, anayasa değişikliğinde başarısızlık yaşanması hâlinde; her iki parti için de, yeniden millete gitme ihtiyacı bir zarurete dönüşür… Yapılan açıklamalar bu kaçınılmazlığın farkında olunduğunu ortaya koyuyor. Elbette herkes hesabını buna göre yapmak durumunda kalacaktır. Şayet ikinci turda değişikliğin omurgasını teşkil eden sekiz maddeden (4. Maddeden 11. Maddeye kadar) biri, yeterli oyu alamazsa, teknik olarak teklifin tümünün geri çekilmesi gerekecek. O sebeple ikinci turda ve nihai oylamada bir yol kazasına uğramamak için hem AK Parti hem MHP azami dikkat ve gayretini ortaya koyacaktır herhâlde. CHP’nin önleme ve engelleme taktikleri şimdiye kadar sonuç vermedi. Öncelikle söyleminde çok teknik bir yanlış var. O da “REJİM DEĞİŞİKLİĞİ” iddiasıdır. Bize göre temel yanlış burada başlıyor. Öncelikle meselenin adını doğru koymak gerekir. CHP daha birinci adımda büyük yanlış yaptı ve bundan dönüşü de mümkün değil.
Bu anayasa değişikliği rejimi değil, hükûmet sistemini değiştiriyor. İki kere iki dört!.. Dünyada iki tür rejim vardır. Krallık ve Cumhuriyet! Krallık rejiminin dışındaki bütün idari sistemlerin adı cumhuriyettir. Demokratik olmuş olmamış, hiç fark etmez. CHP’de siyaset bilimi tahsili yapmış onca kişi varken, nasıl oluyor da bu kadar bariz hatada ısrar ediliyor? CHP parlamento zemininde sistem değişikliği konusunu doğru biçimde işleyemedi. Peki, referandum sürecinde bunu yapabilecek midir? ‘Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olur…’ derler. Yani bu noktada CHP’nin radikal bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor, zaten pek mümkün de değil. Demektir ki, Meclis kürsüsünde dile getirdiği şeyleri meydanlarda da tekrar edecek.
Hâlihazırdaki siyasi havaya bakılırsa, değişiklik teklifinin Meclis’ten geçmesi hâlinde, milletten de açık ara ile onay alacağını söyleyebiliriz. Nitekim yapılan bazı kamuoyu yoklamaları da yüzde altmış ve üzerini işaret ediyor. Ki, bu oran zaten AK Parti ve MHP’nin toplam oylarının karşılığıdır ve gerçekçidir. İşte CHP’nin bütün bu durumları dikkate alması gerekiyor. Şu ana kadar HDP’den hiç bahsetmedik. Neden acaba? Çünkü HDP yanlışta ısrar ederek kendi kendisini denklemin dışına itiverdi. Eh, ne diyelim kendi düşen ağlamaz! Sağduyulu hareket etme ve sorumluluk gösterme bütün partilerden beklenen davranış biçimidir. O hâlde Millet Meclisi çatısı altında, yarından itibaren daha sakin ve centilmence bir tavır bekliyoruz!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.