Topyekûn saldırı, topyekûn savunma!..

A -
A +
Gün geçmiyor ki, Avrupa’nın değişik bir ülkesinden Türkiye’nin canını sıkacak siyasi veya ekonomik hamleler gelmesin… Son olarak, perişan hâline bakmayan Bulgaristan da bu kervana katıldı.
 
16 Nisan Referandumuna sadece üç hafta kalmışken, Türkiye’nin âdeta bir kıskaç durumuyla karşı karşıya geldiğini görüyoruz… Yalnızca son bir iki haftada cereyan eden hadiselere baktığımızda, aylara değil; ancak yıllara sığabilecek önemli gelişmelerin hayret verici biçimde peş peşe yaşandığını müşahede ediyoruz. 15 Temmuz ihanet kalkışması sırasında ve sonrasında “Dost ve müttefik” olarak tanımladığımız; Batı Dünyasının sergilediği ikiyüzlülük, ilişkilerin soğumasında ve gerilmesinde önemli rol oynamıştı. Zira Türkiye’nin ısrarlı taleplerine rağmen, Amerika; 1999 yılından beri büyük bir konfor içinde barındırdığı ve her türlü yasa dışı faaliyetine ortam ve imkân sağladığı FETÖ elebaşını, iade etmedi. An itibarıyla da, bu yönde herhangi bir adım atmış değil. Diğer taraftan Almanya, darbe teşebbüsünde fiilen yer alan ve FETÖ ile doğrudan iltisaklı bulunan, haklarında arama ve yakalama kararı olan çok sayıda eski subay; polis, istihbarat görevlisi veya devletin önemli kurumlarında çalışmış onlarca, belki yüzlerce kaçak memuru ülkesinde barındırıyor. Sadece barındırmakla da kalmıyor, bu terör örgütü mensuplarına her türlü yardım ve himayeyi sağladığı da gün gibi ortada. Bu şekilde Türkiye’de devlet düzenine kastetmiş olan azılı bir suç örgütüne kol kanat geren Almanya, Türkiye’den Cumhurbaşkanı, başbakan ve bakan seviyesinde siyaset adamlarının, referandum için bu ülkede salon toplantıları yapmasına da müsaade etmedi… Oysa önceki yıllarda, bu konuda problem çıkarmamıştı. Peki, Almanya’daki bu tavır değişikliğinin altında, gerçekte hangi etkenler yatıyor?
Önce Avusturya’nın, ardından da Hollanda’nın; Türk devlet ve siyaset adamlarının toplantı yapmasını yasaklamasına derhal destek veren, Türkiye’nin tepkisine karşı keskin açıklamalarla bu arkalamayı sürdüren Almanya, gerilimi fazlasıyla tırmandırmaktan kaçınmadı. Önce Dışişleri Bakanı Gabriel, ardından Şansölye Merkel, Hollanda’nın Bakanlarımıza karşı ortaya koyduğu diplomasi ve hukuk dışı muameleyi açıkça destekledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sebeple yaptığı ‘Nazi’ benzetmesine de aşırı tepki gösterdi ve haddi aşan eleştirilerde bulundu. Bu da yetmezmiş gibi, Alman Dış İstihbarat Servisi Başkanı Bruno Kahl, FETÖ’yü aklamaya, arkalamaya ve Türkiye’de yaşanan 15 Temmuz İhanet Kalkışmasından paklamaya kalkıştı!.. Ona göre FETÖ terör örgütü değil, bir eğitim teşkilatıymış… Alman medyası başta olmak üzere, neredeyse bütün AB ülkelerinin gazete, televizyon ve internet siteleri; 16 Nisan Referandumu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine, en ağır ve hakaretamiz yayınları sürdürüyorlar. Bütün bu gelişmeler üzerine, AK Parti Avrupa ülkelerinde yapmayı planladığı programları iptal etmek zorunda kaldı. Ama Avrupa çapında yürütülen karalama propagandası durmuş değil!..
Norveç’in, içinde bir askerî ataşenin de bulunduğu altı eski askeri ve ailelerinin sığınma talebini kabul etmesiyle, 15 Temmuz sonrası başta Yunanistan, Almanya ve diğer ülkeler olmak üzere Avrupa genelinde aleyhimize estirilen politik ve diplomatik hava iyice koyulaştı. Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımıza karşı, kötü muamele ve saldırılar artarken, devletlerarası ilişkiler de fena hâlde gerilmiş durumda. Nota ve protestolar birbirini kovalıyor. Öyle ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün bu haksızlıklara tepki olarak, “TOPUNUZ BİRDEN GELİN…” deme ihtiyacı duydu ve Referandum sonrası, AB ile ilişkiler ve mülteciler konusunda bazı sürprizlerin olabileceğini dile getirdi. Son olarak Bulgaristan seçimleri sebebiyle bir başka çirkinlik ortaya çıktı. Nüfusu gitgide eriyen, ekonomik olarak dibe vurmuş bulunan Bulgaristan’da, ırkçı politikacılar Batı Avrupa’dakilere nazire yaparcasına tuhaf atraksiyonlar içinde. Türkiye’de yaşayan ve Bulgaristan vatandaşı olan Türklerin, gidip oy kullanmasını engellemek için, sınır kapılarına insanlardan ve araba lastiklerinden barikat kuruyorlar!
Batı’daki bu asap bozucu tablo orada dursun, Doğu’da daha can sıkıcı ve tehlikeli gelişmeler cereyan ediyor. Son üç yıldır Türkiye’nin bütün muhalefetine rağmen, ABD Suriye’nin kuzeyinde, PYD terör örgütünün yerleşmesi ve kökleşmesi için inadına bir politika sürdürüyor. Gelinen noktada bu terör örgütü militanlarını ağır silahlarla donatmaya, hatta paraşütçü eğitimi vermeye dahi başladı. Daha önce PYD unsurlarının Menbiç’ten çekileceği sözünü verdiği hâlde, şimdi Türkiye’nin buraya müdahalesini önlemek için askerî birlik indirdi. Benzer bir atraksiyonu da, ilişkileri düzeltmeye çalıştığımız Rusya yaptı. Menbiç’e Türk askerlerinin girmesini önlemek için bir taraftan ABD, bir taraftan Rusya nöbet tutuyor! İran ve Suriye rejimini hiç saymayın. Görüldüğü üzere her taraftan âdeta bir kuşatma hâliyle yüz yüzeyiz… Topyekûn saldırılara karşı ancak topyekûn savunma ile karşılık verilebilir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.