​AK Parti 16 yıla çok şey sığdırdı…

A -
A +
Demokrat Parti’den önce ve sonra olmak üzere, yakın siyasi tarihimiz analiz edilirken, sadece tek parti devriyle çok partili siyasi düzen mukayesesi yapılmıyor elbet… Demokrat Parti'nin memlekete getirdiği refahın yanında, insanların sosyal hayatında yaşayabildiği özgürlüklere de vurgu hep yapılır. Bunlardan biri de inanç hürriyetiyle ilgili gelişmelerdir. Mesela ezanın 18 yıl aradan sonra hakiki şekliyle yeniden okunabilmesi… DP’nin iktidara gelir gelmez uygulamaya koyduğu ve vatandaşların adaklar keserek karşıladığı bir ibadet serbestisidir. DP’nin önü askerî darbe ile kesildi. Rahmetli Menderes’in siyasete devam etme imkânı olsaydı, acaba Türkiye bugün hangi seviyelerde olurdu? DP’den sonra gelen Adalet Partisi de, her şeye rağmen aslında iyi bir başlangıç yapmıştı. Fakat onun da önü 12 Mart Muhtırası ile kesildi ve sonuç olarak 12 Eylül 1980’deki başka bir darbeye kadar sürecek serüven yaşandı. Merhum Turgut Özal’ın Anavatan Partisi, her yönüyle Türkiye’ye gerçek bir değişim (Kendisi transformasyon kelimesini de kullanırdı) yaşattı. Ancak Özal’ın vefatıyla bu süreç de akamete uğradı ve peşinden memleket yeniden siyasi türbülansa yakalandı… İstikrarsız yıllar ve ardından gelen 28 Şubat Süreci ülkeyi dibe vurdurdu. Dün 16. kuruluş yıl dönümünü kutlayan AK Parti, ülkenin siyasi istikrarsızlık ve çeşitli iç-dış bunalımlarla boğuştuğu o günlerde kuruldu… Yaşı müsait olan okuyucularımız, 2001’deki siyasi ve ekonomik şartları iyi hatırlayacaktır. 2001 yılı Şubat ayında patlak veren büyük ekonomik kriz, zaten icraat yapmaktan aciz üçlü koalisyonu (DSP-MHP-ANAP) büsbütün çaresiz bırakmıştı. Koalisyon ortağı üç partinin genel başkanları her gün toplanarak, koalisyon içindeki krizleri çözmeye çalışıyordu!.. Bu şartlar içinde ülke her geçen gün derinleşen ekonomik bunalımın içinde kıvranıyordu. Arşivler taranırsa, koalisyon ortakları Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz’ın; Meclis’te elleri şakağında endişeli bir fotoğrafı görülecektir. Bu fotoğraf, üçlünün ekonomik krizin çözümü için bir formül bulmak üzere Dünya Bankasından gönderilen Kemal Derviş'i dinlerken çekilmiş hâlidir. 14 Ağustos 2001’de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, yaklaşık bir buçuk yıl sonra, 3 Kasım 2002’de yapılan seçimlerde tek başına iktidar oldu. AK Parti iktidara geldiğinde kucağında en az üç büyük ateş topu buldu. Bunlardan birincisi ekonomik sıkıntılar, ikincisi yaklaşmakta olan Irak işgali, üçüncüsü de kritik bir safhaya girmiş bulunan Kıbrıs meselesi idi. Terör meselesi ve AB ile bir türlü yolunda gitmeyen ilişkileri de buna ekleyebilirsiniz. Ve iktidar olan partinin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan siyasi yasaklı olduğu için milletvekili dahi seçilememişti! İşte AK Parti bu zorluklarla birlikte başlamıştı. 2003 yılı başlarında, ABD’den alınmak istenen 1 milyar dolarlık krediye karşılık, Türkiye’ye dayatılan müstemleke şartlarını bir kere daha hatırlayalım. 1 Mart Tezkeresinin Meclis’ten geçmemesi üzerine Amerika ile yaşanan derin siyasi bunalım ve daha işin başında, henüz iki aylık iktidarken (8 Ocak 2003 tarihinde) askerî cenahtan gelen ültimatom… AK Parti iktidara gelmekle ateşten gömleği giymişti. Kasım 2002 ortalarında hükûmeti devraldığında, aralık ayı maaşlarının ödenip ödenemeyeceğinde bile tereddütler vardı. Lakin AK Parti bütün bu badireleri tek tek aşmayı başardı. Bu arada Sayın Erdoğan’ın siyasi yasağı kalktı ve akabinde milletvekili seçilerek, başbakanlığı Abdullah Gül’den devraldı. AK Parti geçen 16 seneye çok şey sığdırdı. Bunları bir yazıya sadece başlıklarıyla dahi sığdırmak mümkün değil. Eğitimde, sağlıkta, bayındırlıkta, güvenlik ve savunmada devrim çapında icraatlar yaptı. Üstelik bunları yaparken her adımda vesayet kurumlarının engel ve tehditleri ile yüz yüze geldi. 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçiminde asker ve yargı vesayetine en katı biçimde maruz kaldı. Ancak o vakte kadarki icraat ve politikalarıyla halkın güvenini kazandığı için, 2007 seçimlerinde oylarını yüzde 34’ten yüzde 47’ye yükselterek, önüne konulan engelleri bertaraf edebildi. 2008’de kapatma davasıyla yüz yüze geldi. Anayasa Mahkemesi kararı kıl payı sayılacak bir çoğunlukla lehte tecelli ettiği için hem AK Parti kapatılmaktan hem de memleket büyük bir siyasi buhrana düşmekten kurtuldu. 2013’teki Gezi olaylarına, 17-25 Aralık yargısal darbe teşebbüsüne, nihayet 15 Temmuz 2016 ihanet kalkışmasına rağmen, AK Parti siyasi yürüyüşüne devam etti. AK Parti bugün artık siyasi literatürde (HÂKİM PARTİ) kavramıyla tanımlanıyor. Bunun anlamı kısaca şudur: Çok uzun yıllar kesintisiz olarak iktidar olma ve iktidarda kalabilmek… Bunun örnekleri daha önce Japonya’da, İsveç’te, Hindistan’da, İtalya’da yaşandı. Yerimiz kalmadığı için başka bir yazıyla devam edeceğiz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.