“En ciddi küresel problem…”

A -
A +
Dünyanın dört bir yanında tabii afetler ortalığı kasıp kavuruyor… Tarih boyunca tabiat şartlarıyla baş etmeye çalışan insanlık ve medeniyet bu afetler karşısında aciz ve çaresiz…
 
Marmara ve Ege Bölgelerinde caddeleri göl ve nehirlere, Karadeniz bölgesinde heyelanlarla çamur deryasına çeviren şiddetli yağışların ülkemizdeki tahribatı giderek tehlikeli boyutlara varıyor… İstanbul’u her seferinde ürkütücü bir görünüme sokan sağanak yağış ve fırtınalar oldukça sık görülmeye başladı. Dünyada da benzeri tablolar daha büyük ölçekte yaşanıyor. Günlerdir ABD’nin Teksas eyaletini vuran Harvey Kasırgasının etkilerini izliyoruz. 30 küsur kişi hayatını kaybetti. Ama beri tarafta Hindistan, Pakistan, Nepal ve diğer Asya ülkelerinde muson yağmurları ve tropikal fırtınalarda yüzlerce kişi öldü… Ne var ki ve ne yazık ki, o ülkelerde insan hayatı “ucuz” olduğundan Teksas’taki ölümler kadar yankı yapmıyor!.. Aynı şekilde binlercesi hunharca öldürülen Rohingyalı Müslümanların yürek parçalayıcı hâlini içimiz kan ağlayarak seyretmiyor muyuz? Ya Afrika’daki o hiç azalmayan kuraklık ve açlık ve sefalet tabloları?.. Evet, dünya bir yandan tabii afetlerle, diğer yandan da siyasi-sosyal ve ekonomik afetlerle boğuşuyor. Bu vasatta bizim ülkemizin durumu nedir?
Şu günlerde önemli bir strateji belgesi ve eylem planı uygulamaya girdi. Fakat bu yeterince medya organlarında yer almadı. Oysa ülkemizin geleceğini çok yakından ilgilendiren bir mesele… ULUSAL KURAKLIK YÖNETİMİ STRATEJİ BELGESİ VE EYLEM PLANI (2017-2023). Bununla ilgili Başbakanlık genelgesi Resmî Gazete'de yayınlandı ve böylece yürürlüğe girmiş oldu. Bu strateji ve eylem planının başlangıcında yer alan Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu’nun sunumunda şu çok önemli tespit yapılıyor: “Kuraklık günümüzün en ciddi küresel problemlerindendir. Tüm doğal afetler içerisinde etki alanı en geniş, etkilediği insan sayısı en fazla olan afet kuraklıktır…” Sunumun devamında iklim değişikliğinin etkisiyle kuraklıkların şiddet ve frekansının arttığı, gün geçtikçe daha fazla insanın bu afetten etkilendiği görülmektedir deniliyor. Buna bir örnek göstermek gerekirse, Çad, Somali, Sudan ve Kenya gibi ülkelerde hüküm süren kuraklığın nelere yol açtığına bakabiliriz… Ulusal Kuraklık Strateji belgesinde, ülkemizde de kuraklık olaylarının daha sık görülmeye başladığı rakamlarla veriliyor: 1928, 1973, 1989, 1990, 1993, 1999, 2000, 2008. Ayrıca 1876’da yaşanan büyük kuraklığın en az 200 bin vatandaşın hayatını kaybetmesine yol açtığı hatırlatılıyor… Aynı strateji belgesinde kuraklığın tanımı da veriliyor ve meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık ve hidrolojik kuraklığın ne anlama geldiği izah ediliyor. Bu arada kuraklığa bağlı su stresinin de ne anlama geldiği anlatılıyor… Su talebinin sürdürülebilir şartlarda su kaynaklarından temin edilebilecek su miktarından fazla olması durumunu ifade eden su stresi, çok ciddi ekonomik, çevresel ve sosyal etkiler doğuruyor ve bunun sonucunda da insan sağlığı ve gıda güvenliği olumsuz etkileniyor…
Bahse konu belgedeki bir veri beni oldukça endişeye sevk etti. Zira eski verilere göre Türkiye’de uzun yıllar ortalama yağış miktarı 643 mm olarak veriliyordu. Oysa bu son belgede bu rakam 574 mm olarak verilmiş. Bu çok önemli bir değişimi ifade ediyor. Eski verilere göre hesaplandığında Türkiye’de kişi başına ortalama 1652 m3 su düşüyordu. Kişi başına su miktarı 2000 m3’ün altına düştüğünde o ülke için su stresi başlamış demektir. Su stresinin ne anlam geldiğini yukarıda belirttik… Ona göre başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim ve suyumuzun kıymetini idrak etmeye çalışalım!..
Kuraklık öncesi, sırası ve sonrasını bir bütün olarak ele alıp risk tabanlı bir yönetim modelini öngören mezkûr strateji belgesinde yer alan bilgilere göre, Türkiye’de bu konu ile alakalı 23 kanun ve kanun hükmünde kararname, 15 tane de yönetmelik ve tebliğ yürürlükte. Bu yeni belge ve eylem planının maksatlarından biri de kuraklık kavramının su kanununa konulmasını sağlamak olacak… Elbette esas maksat kuraklık ve etkilerine dair bilinçlendirme ve farkındalık oluşturma, su tasarrufu konusunda vatandaşları eğitme vb. konularda gelecekteki daha büyük sıkıntılara hazırlıklı olma hedefi söz konusu… Kuraklık afeti kapımızı hâlihazırda çalmış bulunuyor. Hiçbir şey olmamış gibi bekleyecek hâlimiz yok değil mi? Orman ve Su İşleri Bakanlığının koordinasyonunda, iç ve dış paydaşlarla birlikte yürütülecek olan bu strateji ve eylem planının ülkemiz için beklenen sonuçları vermesini bir vatandaş olarak canı yürekten diliyorum. Ama bilelim ki işimiz hiç de kolay değil. Su meselesi bütün dünya için çok çetin bir konu… Hele de su fakiri ülkeler için. Ve bilelim ki Türkiye su zengini bir ülke değil!
          ***
Bütün okuyucularımızın bayramını tebrik ediyorum. Nice bayramlara...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.