ABD ile ilişkiler nasıl düzelir?

A -
A +
Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki gerilim son günlerde tehlikeli bir tırmanış gösteriyor… Acaba iki ülke arasındaki ilişkiler, ne kadar sürede düzelebilir veya ne şekilde düzeltilebilir?
 
Âdeta barometre gibi, neredeyse her saat başı, yeni bir restleşme; gerilim ve dalgalanmaya konu olan Türkiye – ABD ilişkileri, bilinen ve bilinmeyen hangi sebeplerle bu duruma geldi? Fakat bundan da önce, esas cevabı merak edilen husus şu; mevcut kriz durumu, bundan daha vahim boyutlara varır mı? Tabiatıyla bazılarını çok çok endişelendiren mesele netleşiyor; Türk – Amerikan ilişkilerinin bu raddeye gelmesinin, Türkiye’ye maliyeti ne olur? Lakin asıl soru şu olsa gerek; ikili ilişkilerin gerçek anlamda düzelmesi mümkün müdür, mümkün diyorsak bu onarım nasıl ve ne şekilde olacak? Bu sonuncu fakat en temel sorunun cevabını, çok kritik başka bir soruyu sorarak aramamız gerekiyor: “DOSTUMUZ VE MÜTTEFİKİMİZ” Amerika, Türkiye’yi acaba nasıl bir muhatap olarak görüyor? Suriye ve Irak gibi mi, Afganistan ve Pakistan gibi mi, Mısır; S. Arabistan veya İran gibi mi? Haydi başka ülkelere benzetmeden, daha yalın bir şekilde soralım. ABD, Türkiye’yi nasıl bir devlet olarak görüyor? Hâlâ daha 1947’lerdeki Türkiye gibi mi? Yoksa Soğuk Savaşın en şiddetli biçimde hüküm sürdüğü 1960’lar, 70’ler ve 80’lerdeki Türkiye gibi mi? Veyahut 2000’li yılların başında, IMF kıskacında kıvranan; 1 milyar dolarlık kredi için dahi, “AT PAZARLIĞI” yapma ihtiyacındaki Türkiye gibi mi? İşin püf noktası burası… Cumhurbaşkanı Erdoğan, niçin Türkiye’nin bir ‘çadır devleti’ olmadığını, sık sık hatırlatma ihtiyacı duyuyor? İşte sebebi bu soruların cevabında yatıyor!..
Hayli erozyona uğramış olsa da, hâlâ dünyanın en büyük askerî ve ekonomik gücü olan ABD’nin; kendisini farklı bir konumda görmesi, bir yere kadar anlaşılabilir… Ama Türkiye’yi bir müstemleke gibi görmeye kalkarsa ve buradan hareketle, kendi menfaatleri uğruna bizim millî çıkarlarımızı hiçe saymaya kalkarsa, bunun karşılığını anında görür, görüyor da! Tıpkı vize meselesinde olduğu gibi… Aslına bakarsanız, vize işlemini askıya almaktan çok daha önemli ve tehlikeli mesele ABD’nin, Türkiye’nin ulusal güvenliğini açık biçimde tehdit eden, PKK/PYD terör örgütüne en az üç bin tır silah vermesidir. Hem de Türkiye’nin şiddetli itiraz ve ikazlarına rağmen… Amerika bu hareketiyle, asla güvenilir bir müttefik olmadığını bal gibi ortaya koymuştur. Türkiye’de hâlâ daha Amerika hesabına öksüren bazı ahmak ve satılık kalemlerin yazdıkları, bu vadide hiçbir değer taşımıyor. Amerika başka ülkeleri, mesela İran’ı terör destekçisi olarak her gün suçluyor. Fakat beri tarafta, kendisi terörü bir dış politika aracı hâline getirmiş, bu yolla çok kirli tezgâhlar kurmaya devam ediyor… ABD yönetiminin bu konuda öne sürdüğü argümanların hiçbiri geçerli değildir. Kürt devleti kurdurmak uğruna, kırk yıldan beri Türkiye’nin aleyhine bölücü terör örgütüne destek veren Amerika, artık aleni şekilde Irak, Suriye ve Türkiye’nin ve İran’ın toprak bütünlüğünü hedef almış durumdadır. Burada lafı dolandırmanın hiçbir anlamı yok! Her şey ortada… Amerika yalnızca PKK/PYD’ye değil, FETÖ’ye de açıkça ve ısrarla kol kanat geriyor.
Türkiye’ye karşı 15 Temmuz ihanet kalkışmasını sergileyen FETÖ elebaşını 1999 yılından beri koruyup kollayan Amerika, esasen 15 Temmuz gecesi suçüstü yakalanmıştır. İhanet kalkışmasının iki no.lu şüphelisi olan Adil Öksüz’ü bir gece yarısı özel ve mahrem telefonundan arayan ABD İstanbul Başkonsolosluğu, bu skandalı “vizesinin iptal edildiğini bildirmek için aradık…” gibi, utanç verici bir yalanla izah etmeye kalkışmıştır. 85 klasör belgeye rağmen, FETÖ elebaşını Pensilvanya’da tutan ABD, suçu sabit FETÖ militanı kişilerin kendi temsilciliğinde çalışıp Türkiye aleyhine her türlü dolabı çevirmesine de göz yummamızı beklemektedir!.. Ancak, TÜRKİYE BİR ÇADIR DEVLETİ DEĞİLDİR ve ABD’nin bu şekildeki bir muamelesine asla izin vermeyecektir. Bedeli ne olursa olsun… Amerika ne zaman Türkiye ile ilişkilerini, uluslararası hukuk ve diplomasi kurallarına göre sürdürmeye karar verirse, ikili ilişkiler de o vakit düzelme yoluna girer. Bunun altını kalın çizgilerle iki defa çizin. Evet, Washington Yönetimi bu gerçeği kabul etmek ve Türkiye’nin dünya siyaset dengelerinde geldiği yeri hazmetmek durumundadır. Aksi hâlde sergilediği her yanlış davranışın karşılığını, mütekabiliyet esasına göre, misliyle görecektir. Şayet kol bükme politikasıyla sonuç almakta ısrar ederse, hiç beklenmedik sonuçlarla yüz yüze gelebilir. Ha, Amerika bir de şunu kabul etmek zorundadır: Kendisi artık küresel imparatorluk, “hegemonik güç” olma konumunu kaybetmiştir. Bu gerçeği bir süre önce hayatını kaybeden, ABD’nin en büyük strateji uzmanlarından biri olan Zbigniew Brzezinski bizzat söylüyor… Çin gibi yeni dev aktörlerin sahne almasıyla birlikte, Amerika için alan hızla daralıyor. Onun için Türkiye gibi dostlara daha çok ihtiyacı var. Bu arada, Amerika kendi içinde idari zaafa da düşmüş durumda. Her gün Trump Yönetimine siyasi ömür biçiliyor…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.