Basra Körfezi’nde sular ısınırken…

A -
A +
Yemen topraklarından S. Arabistan’a atılan ve havada imha edilen füzenin nelere yol açacağı belli değil. Lübnan Başbakanı Hariri’nin, Riyad’da İran’ı suçlayarak istifasını açıklaması ne anlama geliyor?
 
 
Salı günkü yazıda S. Arabistan’da baş gösteren önemli gelişmeleri tetikleyen bölgesel ve küresel ölçekteki etkilere kısaca işaret etmiştik. Yemen’de, Husilerin kontrolünde bulunan bölgeden S. Arabistan’a atılan ve havada imha edilen füzenin fiziki tahribatı olmadı. Ancak siyasi ve askerî açıdan çok ciddi sarsıntılara yol açacak gibi görünüyor. Zira S. Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cübeyr, füzenin İran yapımı olduğunu ve Hizbullah milisleri tarafından, Husilerin kontrolündeki bölgeden atıldığını duyurdu. Hemen akabinde de, son günlerin en çok konuşulan ismi Veliaht Prens Muhammed bin Salman, bu eylemin ülkesine karşı doğrudan bir askerî saldırı olduğunu ifade ederek, okları Tahran’a çeviriverdi… Bu arada Yemen ile her türlü hava ve kara ulaşımının kesildiği açıklandı. İran ve Suudi Arabistan arasında, karşılıklı suçlamalara sebep olan bir başka gelişme de; Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin, Hizbullah Örgütü’nü ve onun baş destekçisi İran’ı suçlayarak istifasını açıklamasıydı. Burada dikkat çekici olan Hariri’nin istifasını ülkesi dışında, S. Arabistan’ın başkenti Riyad’dan duyurmasıydı. İran hemen karşı hücuma geçerek, bu işin altında ABD ve İsrail’in bulunduğunu ileri sürdü ve S. Arabistan’ın Yemen’i yerle bir ettiğini, bölgesel zorbalıklarla istikrarı bozduğunu vs. dile getirdi. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, S. Arabistan’ın ABD ve İsrail ile dost, İran’la düşman olmasının büyük hata olduğunu söyleyerek gözdağı verdi. Bu arada İsrail topa girdi, Başbakan Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Lieberman, Hariri’nin istifasının, Suriye’yi de ikinci bir Lübnan’a çevirmeye çalışan İran’a karşı tepki olduğunu iddia etti. Alınız size bölgesel bir sürtüşme ve kapışmanın çarpıcı örnekleri…
Peki, küresel güçler bu gelişmelere ne diyor? Donald Trump, ta Japonya’dan alelacele açıklama yaparak, Suudi Kralı ve oğlu Veliaht Prens’in yaptıklarını kayıtsız şartsız destekledi. Bu operasyonların ülke kaynaklarına çöken yolsuz kişilere karşı gerekli olduğunu vurguladı!.. Besbelli Kraliyet ailesi bu desteği önceden almış olacak ki, (Trump’ın ziyareti sırasında kılıç oyunu oynamasını hatırlayın!..) hiç hız kesmiyor. Reuters ajansının haberine göre, S. Arabistan’da ikinci dalga gözaltı operasyonu başlamış… Hâlen gözaltında bulunanlarla ilgili 1.200 banka hesabına el konuldu. Benzeri operasyonlara daha önce ABD ve Rusya’da rastlanıyordu. Vaziyete bakılırsa, S. Arabistan’da sermayenin el değiştirmesi gibi çok radikal bir durum söz konusu… Bu durumda S. Arabistan ile ve özellikle hâlen gözaltında bulunan kişilerle iş ilişkisi bulunan kişi ve kurumlar nasıl bir tavır takınacak? Velhasıl durum çok ama çok karışık!.. S. Arabistan 85 yıllık tarihinin en sert ve en kritik döneminden geçiyor. Son üç ay içinde, özellikle son üç dört gün içinde, kaç tane prens şüpheli şekilde öldü veya enterne edilerek etkisiz hâle getirildi? Daha da önemlisi bu operasyonun devamı nasıl gelecek acaba? Ve devamı gelecek mi acaba? Trump’la iki yüz milyar dolarlık silah anlaşması yapan Kral Selman ve oğlu, aile içinde rakip gördükleri isimleri birer birer bertaraf etmeye devam edecek anlaşılan. Fakat işin içine artık kan girmiş oldu. İki önceki Kral Abdullah’ın oğlu Abdülaziz’in öldürüldüğüne dair iddialar çok kesin. Keza azledilen iki önceki Veliaht Prens Mukrin’in oğlu Mansur’un da, çok şüpheli bir helikopter kazasında ölmesi... Gece yarısı yolsuzluk komisyonu kurarak, birkaç saat içinde bakan; eski bakan ve prenslerden oluşan kırka yakın kişiyi gözaltına alıp banka hesaplarını donduran veliaht prensin, bu agresif hamleleri nereye kadar varabilir? Herhâlde Amerika’nın destek verdiği noktaya kadar! Ama unutmayalım, 1964 yılında; aile içi darbeyle tahttan indirilen ülkenin ikinci kralı Suud bin Abdülaziz de, yerine kendi oğlunu geçirmek istemişti… Şimdi aynı şeyi yapan kardeşi Selman ve oğlunun bu serüveni, bakalım hedefledikleri sonuca varacak mı?
Tabiatıyla küresel güçler, Orta Doğu’da yeni duruma göre vaziyet alıyor. S. Arabistan, Arap Körfezi’ndeki hegemonyasını pekiştirmek için; Mısır, BAE ve Bahreyn’i yanına alarak Katar’ın boynunu bükmeye çalıştı. Bu atraksiyonda da, ABD ve İsrail’in desteğini arkasında buldu. Çünkü Katar’ın nispeten İran’la olumlu ilişkiler içinde olması, rahatsız ediyordu. Ancak öbür tarafta, Türkiye, İran ve Kuveyt’in karşı duruşuyla, bu hamle istenen sonuca ulaşamadı. Bu yeni eksen teşkilinde, özellikle Suriye ve Irak temelli meselelerden ötürü, Rusya’nın da Türkiye ve İran’ın tarafında yer aldığını belirtmek gerekiyor… Açıkça görüldüğü gibi Basra Körfezi’nin merkez olduğu, yeni bir bölgesel ve küresel denge dinamiği söz konusu! Bütün bu gelişmeler, siyaseten kırılgan olan Lübnan gibi ülkeleri derinden etkileyecek. İkinci adımda S. Arabistan ve İran arasındaki çekişmeyi sertleştirecektir. Bu arada Irak ve Suriye’nin istikrarsızlaştırılmasından büyük rant devşiren İsrail, bölgede kendi hesabına yeni ittifaklar oluşturma ameliyesine devam edecek. Amerika İran’ı ne kadar sıkıştırabilirse, bu İsrail’in işine o kadar yarayacak!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.