Trump’ın güvenlik stratejisi…

A -
A +
ABD tarihinde, Donald Trump kadar; konumu tartışmalı ve görevden azledileceğine dair, hakkında bunca spekülasyonun yapıldığı bir başka isim herhâlde olmamıştır. İşte böyle bir başkanın güvenlik stratejisi…   Daha seçim kampanyası devam ederken, “Kazansa bile görev süresini dolduramayacak…” ve “en az yöneten başkan olacak…” diye koltuğu hakkında değerlendirmeler yapılan Donald Trump, seçimi kazanmasına kazandı. Lakin başkanlık koltuğuna oturduğu günden beri, ne zaman buradan kaldırılacağına dair endişeleri, kar yuvarlağı gibi büyüyor. Henüz görevde bir yılını doldurmadı. Fakat göreve getirdiği en önemli adamlarından yarısı, ya koltuğa hiç oturmadan veya oturur oturmaz azledildiler yahut istifa etmek zorunda kaldılar. Bunların bazısıyla Trump’ın kendisi de, amiyane tabiriyle “papaz olmuş” vaziyette… ABD medyasına göre hâlihazırda Trump’ın görevden alınma süreci başlamış durumda!.. İşte bu durumdaki bir başkanın ilan ettiği ulusal güvenlik stratejisinden (National Security Strategy) bahsedeceğiz. Trump bu belgeyi açıklamadan evvel, 2018 yılı savunma bütçesini Kongre’den geçirdi. Tam 690 milyar dolar. Bir başka ifade ile dünya savunma harcamalarının yüzde 42’si… ABD’den sonra en yüksek savunma bütçesi Çin’de. Bu da yaklaşık 220 milyar dolar… Amerika bu kadar askerî harcamayı babasının hayrı için yapmıyor elbet! Dünyadaki Amerikan menfaatlerini korumak ve arttırmak ve başka güçlerin bu konumuna ortak olmasını önlemek… Bunun içinde dünyaya jandarmalık edecek bir askerî güce sahip olmak gerekiyor. Bu doğrudan şu sonuca da götürüyor. Öteden beri Amerikan ekonomisi “savaş ekonomisi” olarak büyüye gelmiştir. Mesela 2001 yılındaki terör saldırılarından bu tarafa ABD’nin yaptığı savunma harcamaları 10 trilyon doların üzerinde çıkmıştır… Donald Trump’ın seçim kampanyasından beri dilinden düşürmediği bir slogan var. ÖNCE AMERİKA. (America first). Trump bunu telaffuz ederken yüzü bir başka şekil alıyor ve iyice sevimsizleşiyor. Yaptığı ve henüz yapamadığı bütün icraatını bunun üzerine bina etmiş görünüyor. Güvenlik stratejisi de özetle böyle: İsteyenlerin internetten bulup okuyabileceği 55 sayfalık güvenlik stratejisi metninin başı, ortası ve sonu aynı kapıya çıkıyor. Önce Amerika, sonra yine Amerika, sonra yine Amerika… Yani her şey Amerika için!.. Fakat Trump bunu biraz laf salatasıyla sunuyor. Mesela güç kullanarak barışı koruma vb. ABD’nin barışı nasıl sağladığını ve koruduğunu Afganistan’da ve Irak’ta apaçık şekilde gördük. O işgaller başladığında Beyaz Saray’da W. Bush oturuyordu. Ve onun da bir güvenlik stratejisi vardı: “ÖNALICI SALDIRI”. Tam adıyla şöyle idi; (Belirsiz tehditlere karşı önleyici darbe – Preemptive strike against uncertain threatens). Daha sonra genel olarak teröre karşı mücadele diye lanse ettiler… W. Bush bu çerçevede Suriye, İran ve Kuzey Kore’yi şer ekseni olarak ilan etmişti. Öyle ki, ABD’nin Irak işgalinden sonra Suriye ve İran’a da saldıracağı yönünde beklenti ve endişeler oluşmuştu. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. ABD Irak ve Afganistan’da batağa saplandı ve hâlâ da içinde debeleniyor… Şimdi Trump’ın güvenlik stratejisini baktığımızda da değişen fazla bir şey yok. Ha W. Bush ha Trump. Obama’nın biraz azaltmakla övündüğü savunma bütçesini Pentagon’un isteği doğrultusunda arttıran ve daha da arttırması muhtemel Donald Trump, ekonomik yönden Çin’i, siyasi ve askerî bakımdan da Rusya’yı ABD’nin rakibi ilan etti. Çin tarafından çok sıkıştırılmaya başlandığı Asya - Pasifik Bölgesi’nde, denge kurmak için Hindistan’la iş birliği yaparak, (İndo – Pasifik eksenini) oluşturmaya çalışacak. Bu arada tıpkı W. Bush gibi Kuzey Kore ve İran’ı “haydut devlet” ilan etti. Demektir ki, Uzak Doğu’da Kuzey Kore ve Orta Doğu’da İran asıl hedefi olacak. Trump serbest ticaret ve liberal ekonomik anlayışla taban tabana zıt, içe kapanma ve korumacı bir anlayışla ABD’nin menfaatlerini garantiye alabileceğini zannediyor. Ancak on bir aylık yönetimi döneminde yaptığı atraksiyonlarla (ABD’nin altın imza attığı bazı anlaşmalardan çekilmek vs.) ülkesinin güvenilirlik katsayısını epeyce düşürmüş bulunuyor. Öyle ki, bugüne kadar en büyük stratejik ortağı olarak kabul ettiği İngiltere’yi bile küstürmüş bulunuyor. Trump’ın elinde kala kala, İsrail’in Siyonist politikacıları ile ABD’deki evanjelistler kalıyor. Bakalım onlarla ne kadar yol alabilecek? Açıkçası bu strateji planının ne kadar uygulanacağı ve dahası, Trump’ın siyasi ömrünün bunu uygulamaya yetip yetmeyeceği hiç belli değil. Strateji belgesinin sonunda, Trump’ın yönetimi altında Amerikan halkının güvenlik, refah ve hürriyetinin korunmasından emin olabileceğine dair iddialı laflar var. Ama bu laflara Amerikan halkının ne kadar güvendiği hususu çok su götürür. Trump ve ekibi kaba bir üslupla politika yapıyor. ABD’nin BM’deki daimi temsilcisi Nikki Haley, Güvenlik Konseyinde, Trump’ın Kudüs’le ilgili kararına karşı çıkan 14 ülke temsilcisine karşı, “Bu bize hakarettir. Bunu asla unutmayacağız…” diye aba altından sopa gösterdi. Aynı şekilde bugün akşam saatlerinde Genel Kurul’da yapılacak oylama öncesinde de diğer ülkelerin diplomatlarına tehdit mesajları yolladı. Tek başına bu hâl ve hareketler bile ABD’nin hızla inişe geçtiğini bize gösteriyor!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.