Gerisini ABD düşünsün!..

A -
A +
ABD’nin Irak ve Suriye’deki DEAŞ operasyonlarından sorumlu General Paul Funk, Menbiç’te, gazetecilere konuşurken, en çok yanlış hesaptan korktuğunu söylemiş. Peki, yanlış hesap yapan kim?  
Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerimiz, çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Bugün itibariyle gelinen nokta, son dört beş yıldaki birikim ve tırmanmanın bir sonucu… ABD, dünyadaki bunca siyasi-askerî gelişme ve denge değişimlerine rağmen, hâlâ Soğuk Savaş dönemindeki gibi yalnızca kendi bildiğini okuma ve isteklerini de kol bükme yöntemiyle kabul ettirmek gibi bir büyük yanlışın içinde! Bu yanlışta ısrar ettikçe, aslında en çok kendisi kaybediyor. Fakat bu yanlıştan vazgeçecek gibi de görünmüyor. Türkiye uzun zamandan beri Washington yönetimine samimi çağrılarda bulunuyor. Çağrılara kulak verilmeyince, nu defa daha sert tonda ikazlarda bulunuyor. Fakat ne yazık ki bir türlü sesini duyuramıyor. Hâl böyle olunca, tek bir yol kalıyor; “KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESMEK…” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son muhtarlar toplantısında gelinen durumu şöyle özetledi: “Bizi öyle çok zorladılar ki, sonunda uyuyan devi uyandırdılar…” Şunu da ilave etti: “Madem bizi bu noktaya getirdiler, öyleyse bundan sonrasını kendileri bilirler…” Yazının başlığı (Gerisini ABD düşünsün) da buradan mülhem. Evet Amerika gerçekten sabrımızı çok zorladı. Özellikle son altı seneden beri Suriye konusunda takındığı tavır ve izlediği politikalar, bırakınız iki müttefik ülke arasındaki ilişkileri, buna muhatap kalacak herhangi bir devleti dahi çileden çıkaracak nitelikte… Bugüne kadar her kademede sayısız temas ve görüşmeler yapıldı ve her seferinde ABD yetkililerinin bu yanlışlıkları en açık ve kesin ifadelerle önlerine konuldu. Ne yazık ki, ABD tarafı hiç oralı olmadı. Bu yüzden Türkiye’nin sabrı taştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan salı günü partisinin grup toplantısında, ABD tarafının samimiyetsiz ve ikiyüzlü politikalarına dair aynen şunları söyledi: “Bize birçok şeyleri söylediler ama ne yazık ki doğru konuşmadılar. Sayın Obama da doğru konuşmadı, şu anda Sayın Trump da aynı yolda. Bize ‘Menbiç’ten çıkacağız, durmayacağız’ dediler. Menbiç aslında yüzde doksanı Arap toprağı olan bir yer. Peki ne duruyorsunuz? Hadi çıkın. Kimleri getirdiniz oraya? PYD’yi, YPG’yi, PKK’yı getirdiniz…” Evet, bu terör örgütleri, ABD desteğiyle Suriye’nin en zengin petrol ve doğalgaz yataklarının olduğu topraklarını hâlen ellerinde tutuyor. Erdoğan, grup konuşmasında, Menbiç topraklarını asıl sahiplerine teslim edeceğimizi ve esasen Türkiye’nin farkının da bu olduğunu vurguladı. ABD şimdi bu endişe içinde… Türkiye’nin Menbiç’e operasyon yapmaması için diplomatik ve askerî yollardan baskı uygulamaya çalışıyor. Erdoğan’ın verdiği sert mesajlara karşılık, ABD tarafı da Menbiç’te boy gösterisi yapıyor. Irak ve Suriye’deki DEAŞ operasyonlarından sorumlu Korgeneral Paul Funk, birkaç gün önce (iliştirilmiş-embedded) gazetecilerle birlikte Menbiç’teki PYD/YPG terör örgütünün kamplarını ziyaret etti. Ardından da bu terör örgütüne bir biçimde (isteyerek veya zorla) destek veren aşiretlerle görüşmeler yaptı. General Funk, bir soru üzerine en korktuğu şeyin yanlış hesap (miscalculation) olduğunu söyledi. Lakin bunu söylerken yanlış hesabı yapan tarafın bizzat Amerika olduğunu hiç düşünmek istemiyordu. Ona göre, DEAŞ’ı Rakka’dan çıkaranlar kim olursa olsun (terör örgütü olması fark etmiyor…) kahramandı. Kendileri de PYD/YPG’yi desteklemek için Menbiç’teydiler. “Eğer bize vurursanız biz de agresif şekilde karşılık veririz. Kendimizi savunuruz” diyordu. ABD’li generaller, Hollywood havası içinde Menbiç’te boy gösterisi yaparken, galiba en başta şu yanlışı yapıyordu; Türkiye’yi Suriye veya Irak’la karıştırıyorlardı. Oysa Türkiye, ne Suriye, ne Irak ve ne de İran’a benzer… Washington yönetimi yaşanan sıkıntıların aşılması için, Ankara’ya peş peşe iki önemli ismi gönderiyor. Önce Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı General H.R. McMaster, hemen peşinden de Dışişleri Bakanı Rex Tillerson gelecek. Peki, bu ziyaretlerden olumlu sonuç çıkar mı? Bu her şeyden evvel ABD’nin tavrına bağlı… Şayet son altı sene boyunca yaptığı gibi Türkiye’yi oyalama taktiğini sürdürmeye kalkarsa, bir sonuç çıkmaz. Zira Türkiye ile ABD arasında ciddi bir güven kaybı söz konusu. Öncelikle kaybolan güvenin tesisi şart. Bunu daha önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Tillerson’un güvenli bölge teklifine karşı ön şart olarak dile getirmişti. Türkiye yine aynı noktada… ABD’nin yerine getirmesi gereken üç şart var. Birincisi 2015 yılında söz verdiği üzere, Menbiç’i boşaltması. İkinci olarak Suriye topraklarında PYD/YPG terör örgütüne silah ve lojistik desteğini tamamen kesmesi. Üçüncü olarak da şimdiye kadar bu terör örgütüne vermiş olduğu bütün silahları kat’i biçimde geri alması… ABD, bunu yapar mı? Yapar veya yapmaz. Gerisini kendisi düşünsün artık. Şayet yanlış hesapta ısrar ederse, neticesine de razı olacaktır. Çünkü Türkiye, ulusal güvenliğine, istikbaline yönelmiş büyük tehdit karşısında nihai kararını vermiş ve harekete geçmiş bulunmakta. Ve Türkiye kendi beka meselesi konusunda, yapılması gereken her şeyi sonuna kadar yapacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.