ABD’den karışık sinyaller…

A -
A +
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson bugün Ankara’da… Kendisi daha Ankara’ya ulaşmadan, değişik mesajlar verdi. Bakalım söylediği gibi, Türkiye ile aynı yönde yürümenin yolunu bulabilecek mi?   Türkiye – Amerika ilişkileri açısından, kritik bir zaman dilimi içinde bulunuyoruz… Bir süreden beri iki taraf arasında hayli yoğun görüşmeler yapılıyor. Ancak bu yoğun görüşme trafiğine rağmen, mevcut sıkıntıların azaldığına veya azalacağına dair bir emare henüz görünmüyor! Geçtiğimiz hafta sonu ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı General Herbert R. McMaster Ankara’ya gelerek Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın’la bir görüşme yaptı. Mahiyeti icabı, görüşmeye dair detaylı açıklama yapılmadı. Yalnızca terörle mücadelenin genişletilmesi konusunda yöntem ve iş birliği yollarının arandığı belirtildi. Ayrıca Türkiye ve ABD’nin uzun vadeli stratejik ortaklık ilişkilerinin teyit edildiği ve iki ülkenin öncelik ve hassasiyetlerinin ele alındığı, bölgesel gelişmeler konusunda görüş alışverişinde bulunulduğu ifade edildi. Dün akşam saatlerinde de, Brüksel’deki NATO Savunma Bakanları toplantısı sonrasında Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli, ABD’li mevkidaşı James Mattis ile görüştü. Bugün ise ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Ankara’ya geliyor. Gözler Tillerson’ın Ankara temaslarına çevrilmiş durumda. Zira Türkiye – ABD ilişkileri bakımından büyük bir gerilim söz konusu… İki ülke ilişkilerinde büyük sıkıntılar var ve uzun bir müddettir ABD cenahından tuhaf, karışık sinyaller geliyor… Bu sinyallerin hepsini köşeye sığdıramayız. Ancak özetlersek, temelde Suriye sınırımızın hemen güneyinde oluşturmak istediği terör koridoru ve daha sonrasına dönük plan ve hedefleri, artık büyük çapta faş olmuş durumda. ABD bu planlara kılıf uydurmak için her gün yeni ve bir önceki ile çelişen açıklamalar yapıyor. Mesela PYD terör örgütü militanlarına bundan sonra biçilen misyon meselesi… Önce PYD’nin elindeki bölgelerde, 30 bin kişilik sınır güvenliği gücü oluşturulacağını söyledi. Gelen tepkiler üzerine bunun sınır değil iç güvenlik gücü olacağını açıklamak zorunda kaldı. Bu arada PYD’ye vermiş olduğu binlerce tır silah ve mühimmat desteği yanında, gerektiğinde bilfiil askerî destek vereceğini de ilan etti. Menbiç’teki boy gösterisini hatırlayınız... Devamında 2018 yılı için PYD/YPG ve uzantılarına mali destek için ayrıca 550 milyon dolarlık bir tahsisat ayrıldığını deklare etti. Bunu da önce Suriye sınır güvenliği, bilahare Suriye ve Irak sınır güvenliği ve en sonunda da Suriye, Irak ve Ürdün sınırında güvenliğin sağlanması için ayırdığını duyurdu… İşte karışık sinyaller dediğimiz durum bu. ABD’de hakikaten kafalar karışık. Bunun doğrudan Trump Yönetimi ile ilgisi var. Zira Trump, geçen bir yılda doğru dürüst bir yönetim yapısı kuramadı. Göreve getirdiği önemli bürokratların üçte birinden fazlası ya kovuldu veya istifa etmek zorunda kaldı… Ayrıca Beyaz Saray ile Savunma Bakanlığı (Pentagon) arasındaki derin görüş ayrılığı artık gizlenemez bir seviyede… Her kafadan bir ses çıkıyor. Burada en cılız kalan sesin Trump’a ait olduğunu da belirtelim! ABD net bir biçimde terör örgütü PYD’ye yardım ve yataklık yapıyor. Son olarak 550 milyon dolarlık destek açıklaması bunun en güçlü delilidir. Bütün bunlar olurken bir taraftan da, ABD kendisini uluslararası hukuk karşısında mahkûmiyete götürecek açıklamaları bizzat yapıyor. Yani tam bir şaşkınlık hâli yaşanıyor. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı Direktörü Daniel Coats, Senato istihbarat Komitesine verdiği raporda, YPG terör örgütünün PKK’nın Suriye’deki milisleri olduğunu ve bir otonom yapı peşinde olduğunu, buna Türkiye, Rusya ve İran’ın karşı çıktığını anlatıyor… Ki, daha önce de CIA’in internet sitesinde PYD/YPG’nin, PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olduğu tespiti yapılmış ve Salih Müslim de bu örgütün elebaşı olarak tanımlanmıştı. Yani ABD bile bile, göstere göstere ve uluslararası hukuk düzeni ile dalga geçercesine bu terör örgütleriyle iş tutuyor. Böyle bir ABD’ye kim nereye kadar güvenebilir? O yüzden de Türkiye, Amerika’nın tam tersine, mesajlarını gayet kesin biçimde veriyor. Hükûmet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın bizi ikna etmeye gelmesinler demesi gibi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ilişkilerimiz ya düzelecek yahut büsbütün bozulacak demesi gibi… Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın en üst düzeyden verdiği ve diplomatik kalıpların çok daha ötesine taşan mesajları… Bütün bunlar, Türkiye’nin sabrının çoktan taştığını ve artık hiçbir şekilde, ABD’nin oyalama politikalarına prim vermeyeceğini ortaya koyuyor. Washington Yönetimi de bunun farkında. O yüzden Rex Tillerson; “Bu dönemde Türkiye ile iş yapmak gayet zor olacak…” gibi demeçler veriyor. Ama aynı Tillerson Ankara’ya gelmeden bir gün önce de şöyle bir ince ayar yapma ihtiyacı duyuyor: “Türkiye ile aynı yönde yürümenin yolunu bulmalıyız. Tehditleri azaltmak için iş birliğini geliştirmeliyiz…” Yukarıda bahsettiğimiz istihbarat raporu ve Tillerson’ın son açıklamaları, ABD tarafının bir manevra için altyapı hazırlıkları olarak okunabilir. Ancak devamını görmemiz lazım. Zira asıl tehlike ve tehdide maruz kalan ülke Türkiye’dir. ABD’nin öncelikle bunu anlaması, kabul etmesi ve buna göre de adımlar atması gerekir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.