Yeni dönem hayırlı olsun!..

A -
A +
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin siyasi yönetim tarihinde dünkü gün çok önemli bir kilometre taşıdır. 16 Nisan referandumu sonucundan doğan bütün prosedür tamamlanmış bulunuyor. Artık yeni bir dönem…
 
Eksiği, gediği ve uygulanmamış veya uygulanmasına müsaade bile edilmemiş yönleriyle birlikte, 95 yıldır devletin idari düzeninin resmî şekli olan parlamenter sistem, artık hem hukuken hem de fiilen geride kalmış bulunuyor… Dün akşam saatlerinde, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'nin anayasal ve yasal seviyede ikmal edilmesi gereken bütün prosedürü tamamlanmış oldu. Yeni dönem ülkemize ve milletimize hayırlı olsun! Umarız ve dileriz bu yeni sistemle birlikte, devlet yönetimi gerçekten saat gibi tıkır tıkır çalışır ve artık geçmişte kalan eski düzenin aksaklıkları bir daha karşımıza çıkmaz. Parlamenter sistemin bizdeki en büyük sıkıntısı, siyasi istikrarsızlığın sık sık ortaya çıkması ve ülke yönetiminde ciddi zaafların doğuyor olmasıydı. O sebepledir ki, Cumhurbaşkanlığı Sisteminden en büyük beklenti, siyasi istikrarın kökleşmesidir. Zira sistemin en büyük karakteristiği istikrar yönüdür. Elbette bu yeni sistemden beklenen daha pek çok şey var. Bunların başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık belirttiği üzere, hızlı karar alma ve uygulamaya geçebilme kabiliyeti… Şüphesiz bir diğer çok önemli beklenti de, on yıllarca ülke siyaseti ve yönetimini bir pranga misali gemleyen, vesayet düzeninin, artık hiçbir şekilde geri gelmemek üzere tarihe gömülmüş olmasıdır.
Yeni hükûmet sisteminin tam olarak rayına oturması elbette bir zaman alacaktır. Ancak bu zamanın çok uzun sürmemesi de önemlidir. Bunu sağlayacak en önemli husus, sistemin detaylarına dair; şimdiye kadar yapılmış olan çalışmaların yeterliliği ve isabetli olma oranıdır. Sistemde doğması muhtemel hatta belki kaçınılmaz boşlukların süratle giderilmesi ve herhangi bir yönetim zaafı veya krizinin doğmasına meydan verilmemesi bu bakımdan hayatidir… Sistemin mahiyeti gereği ülke yönetimine dair hızlı karar alma kabiliyeti mevcut olması tek başına yeterli değildir. Bir o kadar mühim olan bir başka husus da, alınan kararların, ülkenin siyaset sosyolojisi ve ekonomik ihtiyaçları açısından doğru ve rasyonel olmasıdır. Dolayısıyla bu kararların oluşturulma safhasında, özellikle hükûmetin siyasi yaklaşım ve icraat anlayışını murakabe etme noktasında, denge ve denetim mekanizmalarının gecikmeksizin devreye girmesi işin püf noktasıdır. Kuvvetler ayrılığı prensibinde, yasama ile yürütme kuvvetinin; en kalın çizgilerle ayrıştığı sistemi benimsediğimize göre, bunun sağlıklı biçimde işlemesi için de gerekli zeminin artık kalıcı biçimde tesis edilmesi lazım. İşte bu noktada geçiş dönemindeki anlayış ve yaklaşımlar çok belirleyici olacaktır.
Burada muhalefetteki siyasi partilerin ortaya koyacağı tavır gerçekten çok önemli… Yapıcı muhalefet ve rasyonel tekliflerle sistemin ana ve tali esaslarının şekillenmesine ne kadar katkı verirlerse, siyasi iş birliği ve mutabakatın pozitif yansımaları o derece etkili olacaktır. Geçmişte bu konuda, muhalefetin ne yazık ki isteksiz ve yetersiz kaldığını müşahede ettik. Aynı olumsuzluk tekerrür etmemeli. Muhalefetin küsme, kenardan izleme ve elini taşın altına koymak yerine, sadece iktidar kanadını yıpratmaya yönelik tavrı, kendi hesabına da iyi bir sonuç vermeyecektir. Bu dönemde iktidar-muhalefet dengesi mutlaka temin edilmelidir. Yeni sistemde eski siyaset anlayışının, muhalefet namına büsbütün bir olumsuzluk olacağını hatırdan çıkarmamalıdır. İktidarın hızlı karar alma ve hızla icraata dökme imkânları karşısında, yalnızca sloganla ve başarılı olamayacak engelleme teşebbüsleriyle, muhalefet kendi işini zorlaştırmış olur. Dolayısıyla yeni sistemde yeni muhalefet anlayışı da köklü biçimde değişmeli ve yenilenmelidir.
Bu satırların yazıldığı sırada, Cumhurbaşkanı henüz kabineyi açıklamamıştı. Bakan olarak görev alacak isimler resmen açıklanmadan bir yorum yapmak doğru değil. Ama şunu söyleyebiliriz. Sayın Erdoğan ve AK Parti’nin ülke yönetiminde çok büyük bir tecrübe birikimi var. Burada bakan isimleri önemli, ama genel esasları yanında teferruat hükmündedir. Dolayısıyla temel mesele ifade edildiği üzere, güçlü bir yönetimin teşkil edilmiş olmasıdır. Bunu bekleyip göreceğiz. Peşinen ve yalnızca isimlerden hareketle bir değerlendirme doğru olmaz…
Türkiye’nin yönetim meselesi yalnızca Türkiye’yi ilgilendirmiyor. Bütün İslam âleminin bizden beklentileri var. İnşallah, onların da ümidini boşa çıkarmayacak bir performans ortaya konur.
Bu temennilerle yeni dönemin hayırlı olmasını bir kere daha canı gönülden dile getiriyoruz. Milletçe duamız şudur; Allah yâr ve yardımcımız olsun.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.