Bu hoyratlık ABD’ye zarar!..

A -
A +
Atasözleri binlerce yıllık tecrübeden süzülüp gelen gerçeklerin yalın ifadesidir. “Keskin sirke küpüne zarar verir” sözünün, Amerikan kültüründe de karşılığı vardır. Trump ve Pence bilse de bilmese de!
 
Diplomasi, diyalog, karşılıklı anlayış ve mutabakatla ortak meseleleri çözüme kavuşturma yöntemi, uluslararası ilişkilerde her zaman tercih edilen yoldur. Nitekim Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’li mevkidaşı Pompeo ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Türkiye’nin her zaman bu prensiplerle hareket ettiğini bir kere daha dile getirdi. İnsani değerlere saygı ve medeniyet anlayışı noktasında doğru istikamette olan her ülke ve toplum bu türden bir yaklaşımı tabii olarak benimser… Ancak sömürgeci zihniyeti sürdürmekte ısrar eden emperyalist devletler, her zaman barış ve diyalog yerine baskıcı ve çatışmacı yöntemleri, dolayısıyla yumuşak güç yerine sert gücü devreye sokmayı zorlar… Bilhassa II. Dünya Savaşından sonra ABD’nin her fırsatta güç gösterisinde bulunma ve güç kullanma politikalarında ısrarcı olduğunu görüyoruz. Başta Latin Amerika ve Asya’nın geniş bir bölümü olmak üzere, ABD; çok sayıda ülkenin idari rejimlerine, seçimle işbaşına gelen yönetimlerine gizli veya aleni biçimde müdahalede bulundu… Latin Amerika coğrafyasındaki hemen her darbenin arkasında ve altında Sam Amca’nın çirkin yüzü kendisini hep göstermiştir! Ama bu yöntemlerin adı geçen ülkeye genellikle fayda yerine zarar getirdiğini de belirtmek gerekiyor.
ABD ile Sovyetler Birliği arasında nüfuz rekabetinin zirve yaptığı 1960’lı yılların başında, Küba’da Domuzlar Körfezi çıkarması Washington adına tam bir fiyasko oldu. Hatta Kennedy’nin suikastla ortadan kaldırılmasının sebeplerinden biri olarak da bu olay gösterilir… Bundan birkaç yıl sonra bu defa Vietnam’da giriştiği macera, ABD’ye tarihinin en büyük yenilgisini tattırdı. Ve hâlâ Amerikan toplumu ve ordusu Vietnam sendromunu atlatabilmiş değil! ABD, 1953’te İngiliz gizli servisiyle birlikte İran’da yaptırdığı darbeyi yıllar sonra resmen kabul ve itiraf etti. Bu darbeyle İran Şahı Rıza Pehlevi’yi tekrar tahtına oturttu. Ancak 1979’da Humeyni Devrimiyle birlikte, Amerika İran’ı temelli kaybetti. Üstelik belki de tarihte bir ilk olarak, 49 kişilik elçilik personeli, İranlılar tarafından dört yüz gün boyunca rehin tutuldu. Jimmy Carter’in kurtarma operasyonu da büyük bir fiyasko ile bitti… Şimdilerde ABD Yönetimi yine İran’ı tehdit ediyor. Bakalım bu defa işler nereye varacak? Reagan döneminde İsrail hesabına Lübnan’da bir şeyler pişirmeye çalışan Amerika, bir intihar bombacısının saldırısıyla fena hâlde sarsıldı ve apar topar askerlerini bölgeden çekmek zorunda kaldı. Geçenlerde İranlı General Kasım Süleymani’nin Trump’a yönelik tehditleri sanki daha çok bu olayı hatırlatır gibiydi. Süleymani “Size sandığınızdan daha çok yakınız…” derken herhâlde Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı'nı tutan ABD askerî varlığını işaret ediyordu.
Evet, Donald Trump ve çoğu Evanjeliklerden (Radikal dinci diye kısaca tanımlanabilir) müteşekkil ekibi her tarafa sopa gösteriyor. Bu politikalarla ABD’nin bir yere varması mümkün değil. Keskin sirke küpüne zarar verir. Bu atasözü binlerce yıllık tecrübenin özetidir. Ve Amerikan kültüründe de mutlaka karşılığı vardır. Trump ve yardımcısı Mike Pence bilse de bilmese de…
Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay’ın önceki gün yaptığı açıklama yeterince dikkat çekici. Büyük devlet olmak, yalnızca büyük ekonomiye ve büyük ordulara sahip olmak manasına gelmiyor. Büyük devletin her şeyden önce uluslararası arenada güvenilir olması gerekir. İmza attığı anlaşmalardan tek taraflı olarak çekilen ABD’ye bundan böyle kim ne derece güvenebilir, itimat edebilir?! Dünyaya âdeta ticari savaş açan Amerika Birleşik Devletleri, dayatmak istediği bu anlayışla kendisi duvara toslayacaktır. Bu kesin. ABD on yıllarca yön verdiği dünya düzenini artık sürdüremiyor. Yeni bir dünya düzeni kurmaya da gücü yetmiyor. Bu açık. Bu yüzden de hırçınlaşıyor ve hırçınlaştıkça dost ve müttefiklerini bir bir kaybediyor. Nitekim AB yetkililerinden de bu yönde Trump’a peş peşe ikazlar geliyor…
ABD’nin bencil, uzlaşmaz ve saygısız tutumu, kendisine karşı yeni eksenlerin oluşmasını tetikleyecektir. Hâlihazırda Çin, Rusya ve Almanya bu türden eksenlerin oluşumu için harekete geçmiş durumda. Nitekim İstanbul’da gerçekleşmesi beklenen Türkiye, Rusya, Çin, Almanya ve Fransa zirvesi bu yönde dikkat çekici bir gelişmedir. Fransa’nın ikircikli tavrı Almanya’nın elini zayıflatsa da, orta ve uzun vadede Avrupa, Atlantik ötesine karşı kendi geleceğini belirleme ve yolunu çizme gayretlerini arttıracaktır. Trump’ın giderek çılgınlık ölçülerine uzanan tavırları belki de öncelikle kendi başını yiyecektir. Daha açıkçası bu gidişat ABD’yi hem içeride hem de dışarıda fena hâlde zorlayacaktır. Sonunda bir yerden de dikişler atacaktır. Dememiz o ki, bu hoyratlık en başta ABD’nin kendisine zarar!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.