“Sahtekâr teşkilatlar” çok fena!..

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘sahtekâr teşkilatlar’ olarak tanımladığı kredi derecelendirme kuruluşlarının rol aldığı spekülatif hareketlerin bini bir para… Düpedüz ekonomik ahlaksızlık yapıyorlar yani!
 
Yakın geçmişte, bazıları sahtekârlıklarının bir sonucu olarak kapılarına kilit vursa da, kredi derecelendirme kuruluşları, hâlihazırda küresel yatırımcıların en önde gelen kılavuzları olarak hayatiyetlerini devam ettiriyor. Maalesef dünya ekonomisinin bir gerçeği bu! Dolayısıyla biz onlara ne kadar kızsak kızalım (Ki, bu kızmada yerden göğe kadar haklı olduğumuz da ortada…) sonuç değişmiyor. Zira adı üstünde onların değerlendirmeleri her şeye rağmen, itibar görüyor. Oysa ekonomik değerlendirmelerde, bunlar, büyük bilimsel yanlışlar yaptıkları, çok defa kusurlu veya kasıtlı biçimde, yani işlerini düzgün yapmadıkları için mesela ABD’nin ilgili mekanizmaları tarafından bizzat cezalandırılıyorlar! Fakat bu cezalar çabuk unutuluyor. Yahut bu türden cezalandırmalar sonuca etki edecek nitelikte değil. O yüzden de hiçbir şey olmamış gibi yola devam ediyorlar. Bunu söylerken, zaman zaman yaptıklarının bumerang gibi dönüp kendilerini vurduğunu da hatırlatalım… Çünkü bazen ava giderken avlanıyorlar! Örnek verecek olursak, yaklaşık yirmi yıl önce ABD’de patlak veren ‘mortgage krizi’ ve sonuçlarını hatırlamakta fayda var. Ve o krizin en büyük batağı Enron şirketi. Yani 2000 yılı değerlendirmelerinde en büyük beş yüz şirket arasında yedinci sırada yer alan ve yüz milyar doları aşan varlığıyla ABD enerji piyasasında en önemli oyunculardan biri olan Enron şirketi… Fakat bahse konu kriz sonucunda, 64 milyar dolarlık riskle iflas etmekten kurtulamadı.
Daha yakın tarihte ise bunun on katı büyüklüğünde bir çöküş yaşandı. Lehman Brothers… Bir zamanlar neydi! Lakin papaz her zaman pilav yemiyor… ABD’nin en büyük dördüncü yatırım bankası Lehman Brothers (kuruluşu 1850), 2008 yılında 613 milyar dolarlık borç yükü ile battı malumunuz. Lehman Brothers’ın iflasını, devrin ABD Hazine Başkanı (FED) yüzyılın krizi olarak nitelendirmişti. İşte böyle. Büyük balık küçük balığı yutar, fakat gün gelir yuttuklarını sindiremez ve ölür. 158 yıllık Lehman Brothers’dan daha büyük olan Goldman Sachs, Morgan Stanley ve Merrill Lynch acaba ne kadar sağlam durumda? Neticede Amerikan devleti bu dev ticari kuruluşlarla dünya ekonomisine yön veriyor, baskı altında tutuyor ve bazılarını da batırıyor… Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Balıkesir’de Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulunun mezuniyet töreninde “sahtekâr kuruluşlar” diyerek kredi derecelendirme şirketlerini hedef aldı. Bir diploma töreninde bu şekilde ekonomik konuların gündeme getirilmesi ilk etapta yadırganabilir. Ama mesele hayati! Önceki akşam Beştepe’de 30 Ağustos resepsiyonunda yaptığı konuşmada da aynı konulara temas etti. Zira Türk ekonomisinin çok yönlü bir küresel asimetrik saldırı altında olduğu meydanda… Şu hâlde meseleyi adlı adınca ortaya koymak gerekiyor.
İşte Sayın Cumhurbaşkanı da bunu yapmaya çalışıyor. Diyor ki, “döviz kurunu döviz kurşunu olarak kullanıyorlar.” Bir hafta içinde doların 4,70 liradan 7,24 liraya zıplatılmasının izahını başka türlü nasıl yapabiliriz ki? Üstelik bu operasyonun çekildiği Türkiye ekonomisi, 2017 yılında yüzde 7,4 büyüme kaydetmiş. Dünya rekoru kırmış. 2018 ilk çeyreğinde de aynı büyüme oranını yakalayabilmiş… Gece yarısı Londra ve New York piyasalarındaki bazı mali kuruluşlarının faaliyetleri hangi hedeflere matuf acaba? Maksat çok açık değil mi? Önce Türkiye’nin ekonomisini çökertmek, akabinde de Türkiye’nin siyasi yönetimini devirmek… Olay bu kadar net! Hasım çevrelerin bu şekilde ülkemizin üzerine gelmesinin sebeplerini biliyoruz. Zira Türkiye büyüdükçe daha fazla hedef memleket hâline geliyor. Bir taraftan içeriden ve dışarıdan terör saldırılarıyla yıpratmak, o yetmedi yeni harita çizimleri ve yeni terör koridorları oluşturma operasyonlarına girişmek, bütün bunlara karşı sert ve kararlı duruş gösterince de ekonomik kuşatma altına almaya çalışmak… Yapılan ve yapılmak istenen özetle budur. Ama bütün bunlara karşı Türkiye direnme ve sonuçta kazanma potansiyeline sahiptir. Yeter ki bu potansiyeli doğru kullanalım.
O sebeple Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bırakın o sahtekâr teşkilatları…” çağrısı önemlidir. Buna kulak verilmeli. Türkiye bu kritik dönemde nerede nasıl hareket edeceğini iyi hesaplamalı ve doğru biçimde de uygulamalı. Mesela bize karşı kurşun olarak kullanılan “döviz meselesinde” istenen davranış biçimi hangi oranda sergilendi? Yani dövizi olanların hepsi Türk lirasına dönüş yapma eylemine girdi mi? Yoksa sadece Anadolu’daki mütevazı birikimli vatandaşlar mı bunu yaptı? Diğer taraftan Miami’de ev ve arsa alma yarışına girmiş olan varlıklı Türklerle ilgili haberler ne anlama geliyor? Yoksa onlar yukarıda içyüzlerini kısaca açıkladığımız sahtekâr derecelendirme kuruluşlarına mı kulak veriyorlar? Öyleyse çok yazık! Tabiatıyla şu gerçeği de hep hatırda tutmak durumundayız. Biz ne dersek diyelim küresel yatırımcılar, hâlâ bu kredi şirketlerinin gösterdiği yolda yürümeyi sürdürüyorlar. Yakın gelecekte bir değişiklik de görülmüyor…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.