İlişkileri zehirlemek…

A -
A +
Amerika Birleşik Devletleri Kongresinin son zamanlarda, ülkemize karşı takındığı tavır, ilişkileri zehirleme mahiyetinde… ABD hâlâ hegemonik güç güdüsüyle, egemen devletleri baskılamaya çalışıyor.    
Sözde Ermeni soykırım iddiasını, bilmem kaçıncı defa gündeme getirmekle ABD neyi kazanacak? Bu yolla, Türkiye’yi nasıl bir istikamete zorlayabilecek ki? Bakınız tam kırk yıldır, aynı Amerika İran’a karşı ambargolar uyguluyor… Üstelik bu ambargoların bir kısmı gayriresmî ve örtülü biçimde devam ediyor. Kuzey Kore’ye karşı ne kadar zamandan beri ambargo uyguluyor, doğrusu tam olarak belli değil. 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesi sebebiyle, o tarihten beri Rusya’ya da ambargo uyguluyor. 2017 yılında, bu maksatla CAATSA yasasını (Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırım Yoluyla Mücadele Y.) çıkardı. Yukarıda adı geçen üç ülkeyi kapsayan bu yasanın çerçevesi içine şimdi Türkiye’yi de bir biçimde sokmayı planlıyor. ABD’nin Savunma Bütçesi (2020 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası) Temsilciler Meclisi’nden büyük bir çoğunlukla geçti. Bu kanunun muhtevası içinde, Rusya’dan S-400 Hava Savunma Sistemini satın aldığı için, Türkiye’ye F-35 uçaklarının verilmemesi, buna karşılık aynı uçakların ABD hava kuvvetleri için alınması hususunda bütçe ayrılması da yer alıyor… Anlayacağınız, ABD; dokuz ayrı ülkenin ortak olduğu F-35 Savaş Uçağı Projesinde, tek başına kendisi biçip kendisi dikiyor!.. Bu kadarla da kalmıyor; Türkiye, Rusya doğalgazının Batı’ya ulaşması için boru hatları projesinde ortaklık yaptığı için, yukarıda adı geçen kanunla yeni yaptırımların devreye sokulmasını kararlaştırıyor… Buna göre, Rus enerji ihracatına katkı sağlayan enerji boru hatları inşasında (Kuzey Akımı 2 ve Türk Akım projeleri) çalışan bazı gemi şirketlerine yaptırım uygulama şartı da getiriliyor. Evet, bütün bunları yapan müttefikimiz(!) Amerika; Güney Kıbrıs Rum Yönetimine ise, şartlı olarak silah ambargosunu kaldırmaya hazırlanıyor. Türkiye, kendi hava savunma güvenliğini sağlamaya çalıştığı için ve Suriye’nin Kuzeyinde, ABD’nin desteğiyle bir garnizon terör devletçiğinin kurulmasını engellemek üzere; Barış Pınarı Harekâtı'nı yaptığından, işbu müttefikimiz bize karşı türlü türlü ambargolar uygulamak üzere harekete geçmiş bulunuyor... İş burada da kalmıyor. Daha önce Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen, sözde “Ermeni Soykırım Tasarısı” Senato’dan da geçirildi. Türkiye’ye karşı bu denli hasmane tutum içine giren ABD’nin Savunma Bakanı, bir de alay eder gibi şunları söylüyor: “Ankara ve Moskova ilişkisi konusunda en büyük endişem, Türkiye’nin NATO ekseninden kayması. Türkiye’yi NATO ittifakının içine tekrar nasıl çekebileceğimizin yollarını aramalıyız…” Esper’e göre, elan Türkiye zaten NATO sisteminin dışına çıkmış bile!.. Amerikan Yönetimi ile Kongre arasında paylaşılan iyi polis-kötü polis rolü de tabiatıyla oynanmaya devam ediyor. Nitekim sözde soykırım tasarısının Senato’dan geçmesi üzerine, Beyaz Saray bir açıklama yaparak, “ABD yönetiminin pozisyonu değişmedi” dedi. Bunun anlamı şudur. Trump önümüzdeki 24 Nisan’da konu ile ilgili konuşurken, “soykırım” demeyecek, daha önce hep kullanılan “Büyük Felaket-Meds Yeghern” ifadesini kullanacak… Hangi ifadeyi kullanırsa kullansın, isterse soykırım da desin, Türkiye’nin duruşu, tavrı ve politikası asla etkilenmeyecektir. Gelinen noktada ABD Kongresi ve onun gibi düşünen diğer mekanizmalar, eteklerindeki bütün taşları döküyorlar. Bu bir yerde de iyi oluyor. Şunun için; ABD bizimle ne kadar dost ve ne kadar müttefik? Türkiye bunu net olarak görüyor ve ona göre de ayar yapıyor… Amerika Atlantik Okyanusu'nun ötesinden gelip Suriye’de üsler kuruyor, Suriye halkının malı olan petrol kaynaklarına el koyuyor, üstelik bu kaynakları bir terör örgütüne istediği gibi peşkeş çekiyor… Buna karşılık, Türkiye, kendi sınırının dibinde, kendi ulusal güvenliğini, millî bütünlüğünü doğrudan tehdit eden, terör örgütleriyle mücadele için harekât yapınca, ABD Kongresi onu işgalci olarak tanımlıyor. Hadi oradan! Hadi oradan!.. 1974’te Kuzey Kıbrıs’taki Türklerin katliama maruz kalmasını önlemek üzere, Kıbrıs Barış Harekâtı'nı gerçekleştirdiğinde, Amerika yine ambargo uygulamıştı. Peki, ne oldu? Türkiye Kıbrıs’tan çekildi mi? Suriye için de aynı durum söz konusudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği üzere, Suriye halkı ne zaman isterse, Türkiye o zaman çıkar... Özetlersek, ABD Kongresi hangi kanunları kabul ederse etsin; ABD Yönetimi hangi ambargolara başvurursa vursun, Türkiye kendi millî menfaatlerine uygun olarak belirlediği politikaları icra etmekten asla geri durmayacaktır. Rusya, Çin, İran vs. ABD ambargo uyguluyor diye çizgisini değiştiriyor mu? Amerika bunun muhasebesini yapmalı ve tek başına dünyayı burnundan yakalayarak, peşinden sürükleyemeyeceğini anlamalı ve kabul etmelidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.