Ne “Beşşar” ne “Esad” Ne “Hüsni” ne “Mübarek!..”

A -
A +
Yirmi gün önce (13 Şubat), ‘ESAD BOYNUNU BIÇAĞA SÜRTER Mİ’ diye başlık atmıştık. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan uyarıyor; “Bir an evvel çekilmezseniz, omuzlarınız üstünde baş kalmayacak!..
 
 
Bahar Kalkanı harekâtıyla, kanlı Suriye rejimine en büyük kayıplar verdiriliyor. 2011 yılından bu yana, en az bir milyon insanın kanına giren Beşşar Esad’ın elleri-kolları kesiliyor. Dileyelim ki, çirkin kellesi de tez zamanda devrilsin. Zira diktatör Esad’ın ailesi, çok zalim, acımasız ve kanlı bir klan… Babası, amcası; kardeşleri, kuzenleri, hepsi birer azılı insan kasabı. Biz galat olarak (Esad) şeklinde kullanıyoruz. Lakin Arapça aslı "Esed" yani "aslan" manasında bir soyadı taşıyorlar. Fakat icra ettikleri alçaklık ve kalleşliklerle, ancak birer sırtlan ve çakal sürüsü olabilirler! Baba Esad, 30 yıl boyunca on binlerce insanı (Sadece 1983’teki Hama isyanında 40 bin kişiyi) katletti ve milyonlarca kişiyi de yurt dışına sürdü. Bugün dünyada nüfusunun çoğunluğu dışarıda, mülteci durumunda olan tek ülke Suriye’dir! Yani sadece son dokuz yıldaki yedi-sekiz milyonluk sığınmacılardan ibaret değil… Amcası Rıfat, çok meşhur bir uyuşturucu tüccarı ve abisiyle yarışan eli kanlı katil. Aynı şekilde kardeşi Mahir, insan kanına susamış azılı bir canavar… Anlatılanlara göre, Beşşar’ın büyük kardeşi Basil, en fenası imiş. Trafik kazasında ölünce Suriye halkı rahat bir nefes almış. Ne var ki, Beşşar denen fâtik, onu hiç de aratmadı. Saltanat düzeninde olduğu gibi, babasının yerine koltuğa oturduğunda, başlangıçta “ılımlı” politikalar izleyerek, gelecek için olumlu bir beklenti uyandırmıştı. Heyhat… Son dokuz senede yaptıkları, onun ne ‘beşşar-müjdeleyici’, ne de ‘esed-aslan’ olmadığını, sinsi ve adi bir yaratıktan ibaret olduğunu ortaya koydu…
Evet, 3 Şubat’ta Serakip saldırısıyla sekiz, 10 Şubat’ta da Taftanaz’daki kalleş pusuyla; beş askerimizi şehit eden Esad rejiminin; bundan böyle, Türkiye için meşru hedef olduğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 Şubat günü dünyaya ilan etmişti. Biz de “SERKEŞ ÖKÜZ SOLUĞU KASAPTA ALIR…” diye hatırlatmada bulunmuştuk. Lakin görülen oydu ki, Beşşar ve kanla beslenen katiller sürüsü, Türkiye’nin kararlılığını test etme cüretini gösterecekti. O hâlde Mehmetçiğin bir aslan kükremesiyle, bu sırtlanlar sürüsüne anladığı dilden ders vermesi gerekiyordu. İşte 27 Şubat gecesinden beri tam da bu yapılıyor. Bu satırların yazıldığı sırada yapılan resmî açıklamaya göre, iki bin beş yüz elli yedi tane rejim askeri saf dışı bırakılmıştı. Rejime ait iki savaş uçağı, iki İHA, sekiz helikopter düşürülmüş, beş hava savunma sistemi, dokuz tane mühimmat deposu, seksen altı top-obüs ve çok namlulu roketatar ile yetmiş yedi zırhlı araç da imha edilmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün mükerrer olarak seslendirdiği üzere, bu daha başlangıç idi. Ve bölücü terör örgütü nasıl durdurulmuşsa, Rejim güçleri de aynı akıbete uğratılacaktı… Her fırsatta Türk askerinin başarısızlığını isteyen kanı bozukların hokkabazlıklarını bir tarafa bırakalım. Bazı entel-dantel tipler de, sanki Mehmetçiğin başarısını hazmedemiyor!.. Devamlı olarak olumsuz bir hava pompalamaya çalışıyor, Türkiye’nin bu işin altından kalkamayacağına dair üfürmelerde bulunuyorlar. Hatta İdlib’den sonra sıranın Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı bölgelerine geleceğini filan söylüyorlar. Bu bedbahtların bir kısmı doğru dürüst askerlik görevini bile ifa etmiş değil. Ama ahkâm kesmekte sınır tanımıyorlar. Neyse önemli değil, sonunda göreceklerini görürler...
 
HÜSNİ DE, MÜBAREK DE DEĞİLDİ!..

Enver Sedat’ın öldürülmesinden sonra, Mısır’da tam otuz yıl boyunca halkın ensesinde boza pişiren, ABD’nin verdiği askerî yardım karşılığında İsrail’i hiç rahatsız etmeyen “çağdaş firavun” Hüsnü Mübarek, 91 yaşında öldü. Gündem yoğunluğundan konuyu ele alamadık… Otuz senelik iktidarı, 2011 yılı başında, halkın sadece 18 günlük nümayişi ile sona erdirilen merkum, son dokuz sene boyunca güya yönetimi boyunca yaptığı yolsuzluklar ve işlediği insan hakları suçlarından dolayı yargılanıyordu… Fakat Mısır’daki askerî vesayet ortamında, Mübarek’in konforunu kaçıracak bir uygulama olmadı. Yani işler ince ince ayarlanmıştı anlayacağınız… Oysa halkın yüzde 52 oyuyla iktidara gelen Mursi, bir yıl sonra darbe ile devrilmiş ve senelerce zindanda tutulduktan sonra, tel örgülü mahkeme salonunda kalp krizinden hayatını kaybetmişti… Mursi uyduruk suçlamalarla ortadan kaldırıldı. Buna karşılık Hafız Esad gibi, yerine oğlu Cemal’i getirmek isteyen; ne Hüsnü ne de Mübarekti. Mısır halkı ondan hiçbir güzellik görmedi. Son nefesine kadar itinayla kollanmıştı… Velakin, Mısır halkının indinde asla affa uğramayacağı biçimde mahkûm olmuştu!
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.