Beşar gidici, Hafter kaybedici...

A -
A +
Gitti, gidiyor denilen, Hüsnü Mübarek misali birkaç haftalık siyasi ömür biçilen Beşar Esad, dokuz sene boyunca Suriye’yi kan ve ateşe boğarak, İran ve Rusya’nın desteğiyle ayakta kaldı. Ama yolun sonu görünüyor.
 
 
Evet, Suriye’de kan denizi içinde yüzen katil rejimin sonu artık görünüyor. Beşar Esad bu defa gerçekten gidici. Bugüne kadar içerideki karmaşık dengeler ve dışarıdan gelen desteklerle, ilaveten medeni dünyanın Suriye’de işlenen insanlık suçlarına seyirci kalması sebebiyle, Baas rejimi ayakta kalabildi. Lakin artık hem içeride hem dışarıda, kanlı rejimin dayandığı duvarlar yıkılıyor. İçeride Esad, amca ve dayıoğullarıyla hatta kendi karısı Esma ile saç-baş olmuş durumda. Esma’nın durumu eski Tunus diktatörü Zeynel Abidin’in karısına benziyor. Hani kameraların önünde, kocasına “Bin şu uçağa geri zekâlı…” diye çıkışmıştı ya. Kavganın temelinde para pul meselesi var tabii. Baba Esad döneminde, Beşar’ın amcası Rıfat, devlet işlerine fazla karışıyordu… O yüzden kendisine hazineden çok yüklü miktarda para verilerek, Fransa’ya gönüllü sürgüne gönderilmişti. Şimdi Rıfat’ın oğlu Ribal Esad, Avrupa ülkelerinde Beşar aleyhine kampanya yürütüyor. Son olarak İspanya’da Beşar aleyhinde, medyaya çok dikkat çekici şeyler söyledi. Asıl büyük kavga Beşar ile dayısının oğlu Rami Mahluf arasında sürüyor. Ülkenin en zengini olarak bilinen Rami Mahluf, Beşar’ın gayriresmi tahsilatına karşı isyan bayrağı çekmiş durumda. Beşar ve Rami’nin kavgası sebebiyle Nusayriler ikiye bölünmüş durumda. Rami, kurmuş olduğu vakıf üzerinden, yoksul Alevilere sosyal yardımlar yaparak, bir kitleyi kendi tarafına çekmiş bulunuyor. Esad da Rusya’nın tahsilatı karşısında, her seferinde Rami ve diğer birkaç büyük zenginin kasalarına çöküyor çaresiz!..
Beri tarafta, Esad’ın tepesinde olduğu rejimin yaptığı katliam ve işlediği savaş suçlarına dair ifşaat son zamanlarda yoğunlaşmaya başladı. El Cezire televizyonunda yayınlanan bir belgeselde, Baas rejiminin; 2012 yılında, Humus’ta yüzlerce kadını nasıl vahşice öldürdüğü, kadınların ölü bedenine dahi rejim güçlerinin yaptığı insanlık dışı muameleler gösterildi. Diğer taraftan Şam’daki askerî hastanede işlenen korkunç cinayetler ve işkenceler değişik mecralarda peş peşe yer almaya başladı. Bütün bunlar önemli gelişmelerin habercisi. Başından beri söylediğimiz şudur; Beşar Esad ve şürekâsı, insan kasabı Miloseviç gibi, uluslararası ceza mahkemesinde mutlaka hesap vermelidir. Beşar’ın en büyük hamisi Rusya, artık bariz bir politika değişikliğinin işaretlerini veriyor. Açıkçası Şam’daki Firavunu gözden çıkardığını gizlemiyor. Koronavirüs sebebiyle her ikisi de zor günler geçiren Rusya ve Amerika, Suriye’de gizli-açık bir uzlaşma arayışı içinde. Ve her iki tarafın plan-projelerinin göbeğinde, İsrail ve PKK/PYD terör örgütleri yer alıyor… Bakalım “Post-Korona” döneminde, Moskova ve Washington Suriye ile ilgili politikalarını ne kadar sürdürebilecek!.. Rusya ağır ekonomik sıkıntılarına rağmen, ilave yükler altına girecek mi? Şimdiye kadar daha çok S. Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin sponsorluğunda operasyonlar yapan ABD, bu bedava(!) kaynağı daha ne kadar sömürecek? Ama her hâlükârda Esad’ın günleri sayılı...
 
                      HAFTER KAYBEDİCİ…
 
Kaddafi’nin devr-i iktidarında, Çad iç savaşının lordlarından biri olan General Halife Hafter, bugün de sömürgeciler hesabına kendi ülkesini kan ve ateşe boğuyor. Bazı insanların tabiatında uşaklık vardır… Hep başkalarının hesabına uşaklık etmeyi seçerler. Örnek; daha önceki Yemen İç savaşında görev alan General Şevket Süleyman. Hani son olarak Mısır’da Mübarek’in yardımcısı olan Şevket Süleyman vardı hatırlarsınız. Kullanım süresi bitince, güya tedavi için gittiği Amerika’da, bir klinikte esrarengiz şekilde ölüverdi. Şimdi Hafter de benzer bir sona yaklaşıyor. Kendi kirli çıkarları için onu arkalayan güçler, bekledikleri başarıyı göremezlerse (Ki, durum oraya doğru gidiyor), onun da ipini çekiverirler.
Başıbozuk General Hafter, şimdiye kadar başarılı olacağından emin görünüyordu. Bu sebeple Moskova’da ve Berlin’de yapılan barış görüşmelerinde, hep masadan kaçtı ve ateşkes tekliflerini geri çevirdi. Ancak Türkiye’nin Libya’daki meşru hükûmete verdiği kuvvetli siyasi ve askerî destek, dengeleri hızla değiştirince Hafter panikledi. Önce kendisi tek taraflı olarak ateşkes ilan etti. Peşinden destekçileri de devreye girip aynı şeyi yaptı. Mısır, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa hem ateşkes çağrısında bulundular hem de utanmadan Türkiye’yi suçladılar. Demek ki korktukları vaziyeti gördüler. Evet, Hafter kesin kaybedici. Ne Fransa’nın Afrika’daki sömürgeci politikaları ne de Doğu Akdenize kıyısı bile bulunmayan BAE isimli devletçiğin bol miktardaki petro-dolarları, uşak Hafteri kurtarmaya yetmeyecek. Hafter ile Beşar’ın son günlerdeki ortaklaşa hamleleri, her ikisinin de son çırpınışlarıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.